Senin lanetin mi bilmiyorum,
Hiç kimseyi sevemiyorum.
Günden güne gelmeni bekliyorum,
Eve girdiğimde senin sıcaklığını hissediyorum.
Hep senden bahsetmek istiyorum; sanki ruhum o an bedenimi yönetiyor gibi. Hep yanımda olmanı istiyorum. Sana dokunmuyorum, konuşmuyorum ama nedense sadece sana, Da Vinci’nin Mona Lisa’ya baktığı kadar dikkatli bakmak istiyorum—hiçbir şeyi değiştirmeden.
Neden se beni… Bir kez olsun neden se. Çünkü ben, bazen kendimi bile anlayamıyorum; sana gelince kalbimi, sevgimi kontrol edemiyorum. Çünkü Seviyorum…
Diğer herkes gibi olmadığın için, her geçen gün benim olmanı daha fazla arzuluyorum.
Sen aşkın gözle yaratılmış halisin,
Ben nasıl bırakacağım seni?
Sen bana en güzel gelensin,
Ben nasıl bırakacağım seni?
Öpüşebilmek için dudakların birbirine değmesi mi gerekir?
Ruhlar, iki ölü bedende öpüşemez mi?
Gözler bakışırken sevişemez mi?
İki kalp uzaktan bağlanınca nefes yine kesilmez mi?
Yıllar sonra gördüm seni…
Öyle değişmişsin ki, neredeyse tanıyamadım.
Yakınlarına sordum—meğer nişanlanmışsın.
Kapkara saçların sarıya dönmüş,
Gözlerinin ışıltısını kıskanan güneş
Dün tabloda gördüm yüzünü,
yüzümle karışmış,
yarısı tamamlanmamış.
Fırça sanki bizden utanmış,
boyayı yarıda bırakmış.
Yangının başladığı yerde, benzini bekliyorum sanki.
O su getiriyor, ama ben — o yakarken gördüm onu.
„Nasıl bileceğim ki, onun doğru düzgün bir su olduğunu?“
Ne seni zorladım,
ne de başkası olmaya çalıştım.
Sadece öylece oturdum,
ve elini tuttum.
Belki bir başkasının gözünde
Keşkeler mi özletir insanı,
yoksa özlem mi keşke dedirtir insana?
Gece mi ağlatan esnafı,
yoksa sene seneye biriken yaşlar mı?
Umut mu bizi delirten,
Varlığın içinde yokluk çekiyorum resmen, her şeyim olsa bi senim olsa ne fayda. Senserim, sensedim ben sana; yokluğundaki varlığın bir neden, bir ümit oldu bana. Bi de varlığın olsa yanımda, saçım karışsa saçına, gözlerim gözlese gözlerini, sevgim okşasa kalbini… Ne fayda, sen kaçtıktan sonra.




Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!