Bu edep haya; nesiller boyu,
Bir de şu tuhaf, garip
Avrupai şeyler...
İki zaman,
İki dönem ve tarih.
İki zıt.
Kaybolası gelir insanın bu çırılçıplak gecede,
Sessizce; yok olası.
Ardından ne bir iz,
Ne de bir şiir bırakmadan.
İsyan edercesine adeta...
Gece geç oldu;
Yattı uykuya ihtiyacı olan her şey.
Bir ben yatmadım,
Yatamadım hasretinden.
Çünkü benim uykuya değil;
Sana ve 'Sen'liğe ihtiyacım var...
Şair yazandır gerçeği,
Okuyandır,anlayandır,ağlayan.
Dertli geceler yaşayan,
Sabahsız geceler.
Bağırandır,haykırandır ve tekrar ağlayan...
Hasret akşamları,
Yanan sigaranın ateşi,
Papirüsün üstündekiler,
Kanlı gözyaşları,
Ve ağız dolusu küfür.
Senin için;
Sensiz geçen gece,
Sessiz,durgun ve çokça ateşli.
Sana ulaşmak ve yanmak.
Ve belki yanılmak,
Dertli gecelere inat...
Hayat dolu İstanbul
Hayasızken ben...
Mahmutpaşa,Kapalı Çarşı
Galata ve Altın Boynuz.
Derin soğuk sulara boğazın.
Ayrılığın ateşi yaktı yüreğimi,
Sensizlik büyük gelmişti bana.
Soğuk bir sonbahar akşamı değil miydi?
Beni benden alan;
Seni bana dolduran...
Coğrafyamızın içine eden Tanrı mıydı?
Yoksa onu yanlış anlayan budalalar mı?
Kaburgaları çıkmış çocuğun neredeydi Tanrısı?
Gözyaşları sel olanların yüceltileri!
Nerelerdeydiler?
Kıyanların,zalimlerin yanında görenler olmuştu;
Buğulu bir Istanbul sabahında;
Kayboluyordu kadın,
Kayboluyordu sesi.
Geride bir çift söz;
Bir seyahat kartı;
Bir de gözyaşı boşanıyordu ardından...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!