Mütedeyyin bir hanım, tesettürle süslenmiş
Bu imiş örtünmenin aslı, nurlarla bezenmiş
Üzerinde pardösü, gül başında eşarbı
Semâ'ya kalkıyor dua için elleri avuçları
Özledik seni neredesin ey İslâm'ın kadını
Camiilerden bir sadâ
İstanbul'un toprağında
İştirak etmeli halk
O güzide nidâya
İstanbul'un mücerred ruhu
İnsan, insana lazım iken nedir bu bencillik?
Safiyane yardım edip, yardım edilen kişinin,
Duasında olmak gibi var mı başka güzellik?
Elbette olmak îcâb eder, gönül ehli kişilik
Gönül ehli o'dur ki; her derde devâdır
Hayatı sevmeyen, hayatın sevmediği
İstanbul'un istemediği, bîçare çocuğum...
Kaldırım kenarlarında yürürken
Kan revân olmadan, perişân olmuşum...
Sığınacak yer çok, sığınamıyorum
Fecrin beyaz gölgesi düştü
Sultan-ı Eyüpte bir cân düştü
Sonsuzluk deryasında boğulan
Bir cândı, cânâna düştü
Ey Mahmud-u Ekber-î Hüdây-î
Sen, evet sen. Kimsin, nesin, bilmem
Arada eser içime, döküp yazarım şiire
Gezmek, görmek, tutmak isterim elini
Bir ömür değil, iki hayatlık yoldaşım ol isterim
En serin gecenin sabahında yazarım seni
Geliyor bâd-ı saba, olunuyor Muhammedî ezân nîdâ
Seâdete advet istiyor, hayyal'el felâh diyor,
Kalk ey ihvân, iştirâk et bu, mübîn-i keravnâ,
Mü'minler, ele ele gidiyor, vuslât-ı kübrâyâ,
Kalmak istemiyor isen, dahi müptedî,
Çiçeklerden, bulutlardan yoksa senden mi bahsedelim?
Şiddetli bir yağmurun insana verdiği acıyı mı?
Yoksa azar azar verdiği, o toprak kokusu mu?
Yoksa yağmur sonrası açan gök kuşağım mı?
Hangisisin sen? Acı mı? Elem mi? Keder mi?
Hayır hayır, bir tanecik derdimsin sen
Biri soğukluk hissediyorum kulaklarımda
Acaba bu kimin eseri, zemheri'nin mi?
Bir sıcaklık yükseliyor boynumdan kulaklarıma
Anla diyor bu soğukluk, vicdanının eseri
Sabahın serinliğinde sessice esen rüzgar
Sohbet, mahbub ve muhabbet
Sohbetinde salihlerin kesret
Bir ân içinde bir ân
Ol hakka hak, bîre vahdet
Gelen bulur hoşluk elbet
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!