Merhum Abdurrahman Sancak

Hilmi Sancak Dedeoğlu
18

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Merhum Abdurrahman Sancak

Merhaba güzel insan Abdurrahman Sancak…
Akrabamızın çok büyük değerlerinden Abdurrahman’ımızın kendine özgü acayip özellikleri vardı.
Gözbebeklerinde parlak bir ışık, sempatik tavır, hep gülümseyen mimikleri ile herkesçe alabildiğince sevilirdi. 1970’li yılların kahırlı, baskıcı, karmaşık zamanlarını terk edebilmek için birkaç seçenek vardı. Ya körü körüne itaat edeceksin, ya her türlü dayatmalara boyun eğeceksin ya da kural sınır tanımaksızın toplumun kör kabullerini reddedeceksin. Üniversite okumak için de mutlaka bir tarafa yamanmak vardır…

Alabildiğince özgür olabilmek herkesin harcı değildi. Dayatılan yığınla fraksiyonlar, ideoloji, fırka ve hiziplerin hiç biri uymuyordu bize ve de coğrafyamıza bile sığamıyorduk. İçimizdeki fırtınalardan, hiperaktif özelliklerimizden ve kafalarımızdakilerden kimse bir şey anlamıyordu… Üstelik dimdik dağlarımızın karanlık vadilerine erişemeyen güneş üzerimize başımıza hiç değmiyor, yılın yarısı dağların zirvelerinde gezinip duruyordu ki, coğrafyamızın azizliği ile karanlıkları da acayip bıktırmıştı…

Daha lise yıllarında kör kabulleri terk edebilmek Abdurrahman’a ne de yakışmıştı ama…
Ayrıca bir bilgi abidesi Abdurrahman’ımızın hırcın olmakla birlikte müthiş bir yüreği vardı. Dağ gibi sevgisini, duygularını, öfkesini, içinin güzelliklerini çevresine hemencik yansıtırdı. Yüzünün aynasında kalbinin en ücra yerlerini mutlaka görebilirdiniz. Alabildiğince doğal ve de samimiydi. İçten pazarlık filan hiçbir art niyeti olmadığı gibi, dobra dobra özellikleri onun yüzünden gözünden buram buram dökülürdü…

1977 yılında birlikte çektirdiğimiz en son fotoğrafımız, İstanbul Gülhane Parkı’nda, Sirkeci Tren İstasyonu’nun hemen yanında, kuru bir çınar ağacından yapılı masa başında çektirmiştik. Sirkeci-Almanya treninin düdüğü her ötüşünde Gülhane Parkı’nın ceviz ağaçları ile çınar dalları nasıl da sallanırdı ama…

O yıllar Ferdi Tayfur’un meşhur arabesk türküsü yeni çıkmıştı; “Almanya Treni Kalkıyor Gardan, Gönül İster mi Hiç Ayrılmak Yardan…” dillerden düşmüyordu ki, bu türkü bizim gençliğimize ve de ideallerimize ne de uyuyordu ama… Ağzımızda hep bu türkü, bir de gizli hasret yakıyordu içimizi…

Ve o yıllar dünyanın da çok küçücük olduğu zamanlardı... Bir mavi Karadeniz’imiz vardı, dimdik karlı dağlarımız ile güneşin hiç değmediği bir de derin vadilerimiz… İstanbul ise sadece bir köprü niyetineydi…
Sirkeci-Almanya trenine binebilmek için ne uğraşlar veriyorduk ama…

Ve hepimizin bir Almanya sevdası, içimizde bir gizli Almanya hasreti kemirip duruyordu içimizi. Biran önce Almanya’ya gidebilmek için düşlerimizde Almanya’nın bir şehrinde olmak vardı ve hiç tanımadığımız birer sevdalarımızın hasreti rüyalarımızda gezinip duruyordu…

Artık Ferdi Tayfur’un yanık sesiyle Sirkeci’den kalkan Almanya trenlerinin uzun uzun sirenleri kulaklarımızın derinliklerinde alabildiğince çınlayınca, hızla giden vagonların eşkâli de gözümüzün önünde birer birer beliriyordu…

Abdurrahman’ımız Almanya’ya gidebilme yarışını en nihayet kazanıvermiş, sevinçten gözleri hiç bu kadar ışıl ışıl olmamıştı. Ve hemen Gülhane’de çektirdiğimiz resim sonrası, yakın akrabalarımızdan bir kızla evlenerek Almanya’ya gidivermişti. Biz ise gidememiş, treni kaçırmıştık, kıvranıyorduk, şansımıza ve de bahtımıza yanıyorduk ama alıyorduk can dostumuzun haberlerini, duyuyorduk içindeki Almanya hasretinin en nihayet dindiğini ve de yaz tatillerine yine bekliyorduk kendisini…

Çoluk çocuğa karıştığında, zamanın da acımasızlığıyla her şey unutuluvermişti… Ceviz ağaçları köklerinden sökülüvermiş, yüz yıllık çınarlar kurumuş, sirkeler ise şaraba dönüşmüş, Ferdi Tayfur yaşlanmış, tren miren dört bir yana savrulmuştuk;
ve çok genç yaşta yitirmiştik Abdurrahman’ımızı…

Nur içinde yat güzel insan…
Senin gibi çok lazımlı değerler ne yazık ki pek yaşamıyor. Olmuyor işte… Ham meyve dalında durmuyor. İlahi bir güç hep böyle istiyor. Ama ne mutlu sana ki, seni tanıyan herkesin hala içindesin, yüreğimizdeki sevda treninde hiç durmaksızın geziniyorsun; o müthiş yüzünün güzelliği belleğimizde ve de her an gözümüzün önündesin; bilesin…

Ama ne kadar da hasretimiz var sesine, nefes buğuna, ne de ihtiyacımız var en derin muhabbetlerine; hele hele tavlada attığın dü bara sonrası doyumsuz kahkahalarına…

Yığınla sürülerin varlığına rağmen, hızla insansızlaşan, yalnızlaşan ve de yozlaşan toplumumuzda büyük değerlerin birer birer yitirilmesi ya da barınamaması ne acı ama…
Nur içinde yat Abdurrahman Sancak…

Hilmi Sancak Dedeoğlu
Kayıt Tarihi : 20.2.2013 15:34:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Hilmi Sancak Dedeoğlu