İçimde yankılanan bir ses var, belki de çok derinlerden gelen, insanlığın özüyle bağlantılı bir çağrı.
Bu ses, bana her gün merhametin önemini hatırlatıyor.
Merhamet… Bir kalbin yumuşak, şefkatli dokunuşu.
İnsanı insan yapan, diğer tüm duygulardan ayıran o kutsal titreşim.
Bazen, hayatın karmaşası içinde bu sesi duymazdan geliyorum.
Günlük koşuşturmalar, çıkar çatışmaları, hırslar ve egolar arasında kayboluyorum.
Ancak ne zaman bir çocuk ağlasa, bir yaşlının gözlerinde umutsuzluk parıltısı görsem, o ses yeniden canlanıyor. Bana diyor ki, “Dur!
Dönülmez akşamın ufkundayız.Vakit çok geç;
Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç!
Cihana bir daha gelmek hayal edilse bile,
Avunmak istemeyiz öyle bir teselliyle.
Geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan
Ve arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan
Devamını Oku
Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç!
Cihana bir daha gelmek hayal edilse bile,
Avunmak istemeyiz öyle bir teselliyle.
Geniş kanatları boşlukta simsiyah açılan
Ve arkasında güneş doğmayan büyük kapıdan
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta