İçimde yankılanan bir ses var, belki de çok derinlerden gelen, insanlığın özüyle bağlantılı bir çağrı.
Bu ses, bana her gün merhametin önemini hatırlatıyor.
Merhamet… Bir kalbin yumuşak, şefkatli dokunuşu.
İnsanı insan yapan, diğer tüm duygulardan ayıran o kutsal titreşim.
Bazen, hayatın karmaşası içinde bu sesi duymazdan geliyorum.
Günlük koşuşturmalar, çıkar çatışmaları, hırslar ve egolar arasında kayboluyorum.
Ancak ne zaman bir çocuk ağlasa, bir yaşlının gözlerinde umutsuzluk parıltısı görsem, o ses yeniden canlanıyor. Bana diyor ki, “Dur!
Bir deniz bekliyorduk. Duvara çarpıp ölmesi gibi
özgürlüğüne uçan bir kuşun. Anlamın
düğüm olduğu zamanlar. Bütün yaraları
denedim. Ağzımda kan tadı. Saklanacak
o su kıyısı uzakta. Dağıldım
yaşlandığım yol için. Hangi çağa gittiysem
Devamını Oku
özgürlüğüne uçan bir kuşun. Anlamın
düğüm olduğu zamanlar. Bütün yaraları
denedim. Ağzımda kan tadı. Saklanacak
o su kıyısı uzakta. Dağıldım
yaşlandığım yol için. Hangi çağa gittiysem