İçimde yankılanan bir ses var, belki de çok derinlerden gelen, insanlığın özüyle bağlantılı bir çağrı.
Bu ses, bana her gün merhametin önemini hatırlatıyor.
Merhamet… Bir kalbin yumuşak, şefkatli dokunuşu.
İnsanı insan yapan, diğer tüm duygulardan ayıran o kutsal titreşim.
Bazen, hayatın karmaşası içinde bu sesi duymazdan geliyorum.
Günlük koşuşturmalar, çıkar çatışmaları, hırslar ve egolar arasında kayboluyorum.
Ancak ne zaman bir çocuk ağlasa, bir yaşlının gözlerinde umutsuzluk parıltısı görsem, o ses yeniden canlanıyor. Bana diyor ki, “Dur!
Hayatta ben en çok babamı sevdim
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim
Devamını Oku
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim