Meraklıyız ya hani
'meraklı insan' her şeyi
odak noktası haline getirip
ilgi uyandırabilir.
Mesela:
Bir dilim ekmeğin ısırılışından,
ağızda çıkaracağı sesten tut,
toplumsal protestoların
direnişlerin göbeğine,
nirvanalardan nirvanalara
inişlere çıkışlara...
İnsan nedense,
kalemi eline alınca
düşündüklerini olduğu gibi
yazıya dökemiyor.
Eğer herşey mübah olaydı
her konuda olduğu gibi
bu konuda da...
düşünce özgürlüğümüz
kısıtlı olmayaydı da
sonsuz olaydı
ne yazmak isterdim?
Aslında bu kısıtlanışın kaynağına
ilişkin düşünceleri kaleme almak
iyi gelebilirdi.
Düşünceyi kısıtlayan değişkenler
o kadar çok ki mevcudiyetimizde
son derece özgür olaydık bile
yine de elimizi kolumuzu bağlayıcı
genetik kısıtlar olabilirdi.
Aslında toplum olarak
zaten bu kısıtlarla beraber
toplumlaştığımız da düşünülebilir.
Böylesi kısıtlılıklarımız olmayaydı
Türk toplumu diyebileceğimiz bir yapının
içinde bulunmuyor olmaz mıydık?
O vakit Türk toplumu değil de
başka bir topluluk olurduk yani.
İşte bu sebep,
bizi belirleyen kısıtlılıklarımızdır da
özgürlüklerimiz kadar, diyebiliriz.
Ki bazı kısıtlar
insanı başka bir düzlemde
özgür de kılabilir.
Bir şeyden kısıtlandığımızda
başka bir yönden özgürleşmeye
apalıyoruzdur belki de...
Meselâ?
Kendimi bir çok alanda
kısıtlanmış duyumsuyorum;
tecrit'e varan bir kısıtlanmışlık
duygu durumu bu.
Duygu durumu, evet...
Peki ne oluyor bu durumda?
Üzerinde bulunduğum noktayı
deşelemekten başka bir durum
çıkmıyor ortaya.
Üzerinde bulunduğumuz noktayı
eşelemeye başladığımızda
ne olmaktadır?
İşte, küçük öbekler halinde
çukurcuklar belki de
öyle değil mi?
Çukurlarımızı kazınca...
Neler çağrışıyor insanın zihninde
o zaman da, neler neler...
Çağrışımlarımız depreşiyor ve yuvarlanmaya
başlıyoruz çukur'un herhangi birinden,
Yani?
İşte, kendime bir solucan deliği yaratıyorum
kurt deliği de diyebilirdim ya da
kurt yeniği de diyebilirdim
bu deşelemelere...
Buradan kurtçuk veya solucancık
kavramlarına ulaşmaya başlıyorum
İnsanın içini kurt gibi kemiren olgulara
açılıyor bu yuvarlanmalar
her bir çukurumdan...
Ama işte,
tam da burada,
olabildiğine özgürüm ya işte!
Kim ne diyebilir,
kim ne yapabilir
ötesi yok ki!!
Beni kısıtlayacak bir menfumdan
artık söz edebilir miyim, benle beraber
düşmedilerse aynı çukura?
Düştüyseler bile o 'kısıt' da düşmüş,
artık etkisini yitirmiştir.
Beni bu boyutun içine tıkıştıran 'kısıt'
neden olmamış mıdır şimdi
süzüldüğüm bu özgürlüğe?
İşte doğal koşullarımızın
bizi ulaştırdıklarının
dipnoktasındayız.
O dibi de eşeleyip deşeleyip
kurt delikleri ve çukurcukları yaratmaya
devam ediyor, yuvarlıyoruz kendimizi
alabildiğine özgürlüğe...
Ne diyeceğiz şimdi?
solucanlığımıza!
kurtçukluğumuza!
şişeler mi patlatıp
kadehler mi kaldırıp
kafalarımızı tokuşturalım?
Tapınalım mı ardımızda bıraktığımız
çukurcuklarımızın önünde dize gelip?
Bizi daha da
daha da kısıtlamalarına
el mi açalım?
Keşke mi diyelim
hep birlikte
KEŞKE!!
İşaret parmağımızı
bakışımızı göğe dikip?
Bu keşke'nin çağrışımları ile baş başa
yürüyüşe çıkıyorum...
Keşke ne?
Ne, keşke?
Unutacağımı biliyorum
Hep unuttum
Yine hepsini unutacağım
Bizi biz yapan her şeyi
Kardeşliğimizi de
Kalleşliğimizi de..
Kayıt Tarihi : 7.4.2025 08:26:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
"Meraklar",
Yer altına doğru..
Tebrikler düşünce üreten şiire, size Habibe Hanım..
TÜM YORUMLAR (1)