Hâktan gelen emir ile, bu cîhâna gelen menem
Açıp gözün perdesini, nice sırlar gören menem.
Mûsâ ile Tûrâ varan, İsâ ile göğe çıkan
Ali olup kılıç vuran, meydanlara giren menem.
Işık olup gören gözde, beşer olup yeryüzünde
Rüzgar olup gökyüzünde, bulutları süren menem.
Hâk sırrına sırdaş olan, inanana kârdâş olan
Azîmette yoldaş olan, revân olup giden menem.
Yârâdânın dilediği, benim gönlüm istediği
Yüce katından verdiği, ilim ile dolan menem.
Derd ehliyle derdi çeken, gönüllere sevgi eken
Gün doğmadan sabah erken, Güneş olup doğan menem.
İdrâk edip Yârâdan’ı, bilip gerçekten îmânı
Mûhâmmed ile Kûrânı, şol gönülden duyan menem.
Çıkıp kibrin zilletinden, geçip benlik illetinden
Bilip Hâkkın nimetini, hem kendinden geçen memen
Bilmez iken bilir olan, aşkın deryasına dalan
Hâk kadehin halka sunan, dolu dolu içen menem.
Aklı tutan nefsi atan, gönüllerdir bana vatan
Hâk ehline olup sultan, muradına eren menem.
Geçip Dünya nimetinden, erenlerin himmetinden
Öğüt alıp sohbetinden, kısmetiyle seven menem.
Ben Hâk nûrûnda eridim, bir yüce erdir mürşidim
Ona ulaşmak ümidim, varlığını veren menem.
Karadelikte hîlkâtı, akdelikte hâkîkâtı
Avuçlayıp Kâînatı, elleriyle düren menem.
Gâhi; Kâînatı düren, gâhî; Yârâdan’ı gören
Vârlığının vârlığında, yokluğunu bilen menem
Zâkir geçer bu dünyadan, uyanıben ol rüyadan
Şol aşk ile olup şâdan, Hâkkâ vûslat eden menem.
OCAK-1990
ANKARA
Kayıt Tarihi : 17.6.2009 01:10:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!