Acılar çektik,
Yıprandık.
Hemde fazlasıyla yıprandık.
Biz, çocukluktan gelen o saf sevgimizi yanlış insanlara veren, zaman kaybeden, yorulan iki insandık.
Bundan olacak ki, her görüşmemizde ne kadar yorulduğumuzdan bahsederdik birbirimize. Bu samimiyetin aşka dönüşeceğinden habersizdi hepsi. Nitekim tam da bu oldu, aşka dönüştü. Hiç acı çekmemiş, hiç yıpranmamış, hiç saf sevgimizi yanlış insanlarla harcamamış, hiç zaman kaybetmemiş ve hiç yorulmamış gibi sevdik.
Gezdik, güzel yerlere gittik. Özel yerlere gidip, özel insanların içine soktuk birbirimizi. Bitmiyordu, güldüğümüz eğlendiğimiz huzurlu olduğumuz anlar tükenmiyordu. Her geçen gün yeni bir şey daha keşfediyorduk birbirimizde. Yepyeni güzellikler buluyorduk, yepyeni mimikler yakalıyorduk sevdaya dair. Çok güzel sarılmalar oluyordu, çok güzel elele tutuşmalar…
Etrafta olan hiçbir şeyi görmeden oturuyorduk mesela bir yerde. İllaki elele tutuşmalar oluyordu bir şeyler içerken o masada. O iki el, asla ayrılmıyordu sohbet konuları ardarda değişirken.
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum.