Kızgın nehir vardı ayaklarımızın altında,
Bir feryatla yakıyordu dağları yağmur,
Islanıyorduk.
Arınır gibi,
Sanki sıkılır gibi İsa’yı çarmıha gerenlerden,
Utanır gibi,
Hasan Hüseyini katledenlerden...
Sesimizi yutmuştuk sanki,
Yutmuştuk kursağımıza dizilenleri tek tek.
Yutmuştuk ihanetleri hepten.
Eksik yanlarımızı mı düşünüyorduk ?
Yarım kalışlarımızı mı ?
Yoksa ,
Düşünüyor muyduk hiç tam olmayışımızı ?
- Zor bir soru muydu ?
* Efendim ?
- Cevap vermedin.
*Neye ?
- Dedim ki, seni hayatta en çok ne mutlu eder ?
Duymamıştım onu,
Konuşmasını da beklemiyordum zaten.
Ama konuşmuştu,keşke yapmasaydı dedirtecek türden hemde.
Düşündüm, cevabını bilsem de sorusunu.
Aşağıda nehir , sanki soruyu duymuş gibi delirdi iyice,
Delirdi ve sanki yağmurun yakmasına kızdığı için bizi ,
İyi niyetinden belki,
Doldu içime söndürmek için ateşi.
Bir cevap beklediğini biliyordum ,
Ama sanki beklemiyormuş gibi çevirmişti kafasını ufka,
Sanki , dalıyordu aşşağıda ki nehre ve çıkartıyordu kafasını yeniden göğe.
Zaman tanıyordu bana,
Cevap vermeme özgürlüğümü de koymuştu karşıma.
O yüzden duruyordu sanki öylesine sormuş gibi.
Bu onun , seçim senin demesiydi.
* Babamdı...
Gözlerime baktı. Saçları dalgalandı o sırılsıklam haliyle.
Uzun sürdü arayışı.Tekrar çevirdi başını, bulmak istemediği bir şeyi bulmuşçasına.
- Özür dilemeli miyim ?
* Hayır
- Ama dilemem gerekiyor.
* Gerekmiyor.
Biliyordum, hiç konuşmamış gibi davranacaktı ama ,
İçinde ki Gayya’sı büyüdü.
Suçladı kendini , daha kabuk tutmasına bile izin vermediğim yaramı kanattığı için.
Kim bilir kaç kaburgasını kırdı içerde,
Kaç kesik attı hastalıklı ciğerlerine...
Derisine içerden kaç dikiş gerek artık.
Yağmur terkediyor dağları.
Rüzgarda diniyor,sakinleşiyor taşkın nehir.
Gitmek isteyecek birazdan.
Esprisinin kalmadığını düşünecek bu soğuk kayanın.
Üşüyor biliyorum.
Üşüyen teni,
Ne ben ısıtmaya yelteniyorum ,
Ne ısınmaya teni..
Nehirin duruluşunu seyretmek, aldı götürdü beni.
23 Aralık’tan beri,
Ne bir nehir oldum, ne tanyeli.
Yüreğimin yarısı gittiğinden beri,
İçime tuz oldum , sorana merhem.
Anneme hatıra,
Kendime özlem.
Gittiğinden beri Mendireğim,
Ne bir söz oldum ne de kelam.
Yıkıldığından beri sallanmaz tahtım,
Ne zafer oldum harp meydanında ne de bir külçe altın.
Yerle bir olduğundan beri Dağım,
Ne bir yerim oldu ne de bir adım.
Artık ben ne tam olurum ne de yarım.
- Anlıyorum seni.
*Neyi anlıyorsun?
- Görüyorum işte.
* Neyi ?
- İçini Adam.
*...
- Boşluğunu görüyorum, görüyorum dolamayacağını.
Kızıyorum kendime, bütün ihtimallerini düşünüyorum hayatın, bütün olurlarını,
Hiç bir ihtimal yaklaşamıyor bile yanına seni tamamlamanın.
Hiç bir olasılık eritemez bile içinde ki buzdan dağları.
Hiç bir yağmur söndüremez içinde ki yangınları.
Konuşmasan da duyuyorum sesini.
Gözünden düşmüyor belki ama içine akıyor yaşların.
Bağırmıyorsun ama kulağımı sağır ediyor çığlıkların.
Ve ben ancak ,
Oturabiliyorum yanında eylemsizce.
Hiç bir iş zorlamadı beni bu eylemsizlik kadar.
Hiç bir şey ağrıma gitmedi bu kadar.
Bu kadar yersiz,bu kadar gereksiz olmadım hiç.
Eğer sorsalar bana , gayen nedir diye,
İçinde ki boşluğu ,kendi içime basmak derdim.
Bir kez daha baktı bana,
Gözlerime değilde saçlarıma.
Biraz sallandı ileri geri..
Dudağını kemirdi dişleri.
Bir şeyler daha söylemek istiyor ama bu kadar uzun konuştuğu için vazgeçmiş gibi,
Çevirdi kafasını yine,
Sanki nehirle bir bağ vardı içinde.
Durulmuştu nehir ,
Bütün içindekileri kusmuş gibi.
O’nun gibi.
Yağmur da dindi,rüzgar da sindi.
Söylenecek her şey bitti...
Gitmeyi ben istedim.
* Gidelim mi ?
-.......
* Hadi..
Önce ben kalktım ayağa.
Fark ettim ki, benim Mendireğim gömülse de sulara,
Onun Mendireği yanında.
Benim elimden bir şey gelmedi ama,
Ben gömülmeyeyim diye sulara,
O hayatının en büyük savaşında.
Tuttum elini,kaldırdı kendini.
Buz tutmuştu elleri...
Elinde olsa , üfleyerek söndürürdü içimi , bildiğimden.
Üfledim ellerine , yüreğimden.
İlk defa gülümsedik.
Artık gitmeliydik,
Yutup bütün nehrin suyunu
Ve söndürüp yanan dağları bir mum gibi iki parmağımızın arasında,
İzin vermeliydik soğuk kayanın da ısınmasına.
Dokunduğumuz her yer buz,
Baktığımız yer kor ateş.
Ve sesimiz , Sur'un son melodisi gibi kıyamet peydahlar kulaklara,
Biz,
İki yabancı, Kalu Bela'dan tanıdık.
Artık , yok olmalıydık.
Merve Acır
Kayıt Tarihi : 19.3.2019 16:21:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Merve Acır](https://www.antoloji.com/i/siir/2019/03/19/mendirek-6.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!