Memet Nelere Bedel Şiiri - Mahmut Çuhadar

Mahmut Çuhadar
68

ŞİİR


4

TAKİPÇİ

Memet Nelere Bedel

MEMET NELERE BEDEL

İki göz odalı küçücük bir evde doğmuştu Memet
Anacığının üç kızdan sonra doğan oğluydu
Babası Hüseyin bayram etmişti duyduğunda
Kucağındaki soyunu sürdürecek erkek çocuğuydu
Bir oduncuda odun keser, yük taşırdı kışları
Yaz olunca seyyar satıcılık yapar, zerzevat satardı
Birkaç yatak yorgan, bir teneke soba, kap kacak
Tahta bir dolapları, eski bir televizyonları vardı
Memet doğunca Hüseyin bir başka sarıldı hayata
Yükleri hafiflemiş, tabanları ağrımaz olmuştu aniden
Domates, soğan diye çınlayan sesi gür çıkar olmuş
Memet’le birlikte oda doğmuştu sanki yeniden
Hacer ev hanımıydı ancak o da boş durmazdı evde
Dikiş, nakış yapardı üç beş kuruş karşılığında
Çocuklara harcadığı zamandan tasarruf eder
İğnesiyle aile bütçelerini yamardı gün ışığında
Kızları İlknur dokuz yaşında üçüncü sınıfta
Şennur beş, Sonnur iki yaşında bebeydiler henüz
Elbet hepsi çok seviliyordu bu küçük, eski hanede
Memet’le tamamlanmıştı mutluluk halkası düpedüz
Hüseyin haram nedir bilmezdi, helaldendi azıcık katığı
Eti bayramlarda görürler, akşam çorbaya ekmek doğrarlardı
Olur olmaz hayalleri de yoktu Hacer’le Hüseyin’in
Verdiği nimetler için Yaratana şükredip dururlardı.

Onca yoksullukla Memet, ilkokulu, ortayı bitirdi
Yazları kasabanın marangozunda zanaat öğrendi
Okutacak halleri yoktu, el avuç da açmak adetten değildi
Okuyamadı Memet ilerisini, marangoza temelli bağlandı
Yiğit mi yiğit gözü pek bir delikanlıydı on sekizinde
Babasının iki gözü, anasının gelecek umuduydu
Atası gibi dürüsttü, haramı tanımamıştı ki hiç
Katkısız, korkusuz, mert bir Anadoluluydu
Komşu kızı Zeynebe göz ucuyla bakıyordu epeydir
İçi ısınıyordu, kara gözlerini gördükçe kızın
Tertemizdi bu sevda karşılıksız da değildi
Zeynep de yakınlaşmıştı Memede geçtik yazın
Gezip tozmazlardı belki iki sevgili elele
Ama aşkları yüreklerinde ikisinin de gözlerindeydi
Günde bir kez gördüler mi birbirlerini yeter de artardı bile
Mutluluk Memedin riyasız, yalansız, şefkatli sözlerindeydi.

Hüseyinin bütçesine Memedin haftalıkları da eklenmişti
Artık üç beş kuruş koymak gerekti bir kenara
Küçücük evi onaracak, eve gelin alınacaktı yakında
Düğün yapacaktı biricik oğluna askerden sonra
Kızları gelin etmişlerdi geçen yıllarda birer birer
Bir Memet kalmıştı, oda asker olacaktı gelecek baharda
Babacığını bir sıkıntıdır sarmıştı daha şimdiden
Gözünün nuru on beş ay olmayacaktı buralarda
Bedelli askerlik diye bir şey duyar olmuştu haberlerde
Hiç aklı ermiyordu vatan borcunun yerine para da neydi
Oğlunu asker edecek sağ salim dönüşünü bekleyecekti
Bu garip Hüseyinin hayattaki en büyük dileğiydi.

Günler geçti komando oldu yiğit Memet önce Isparta’da
Sonra Hakkari’ye yolladılar bir sınır taburuna
Arada gelip anasını, babasını, Zeynebini görmüştü birkaç gün
Askerlik pek bir yakışmıştı diyecekte yoktu gururuna
Babası biraz sıkılmıştı Hakkâri’ye gideceğini ilk öğrendiğinde
Memet teselli etti onu, dedi; “baba orası da vatandır unutma! ”
Öyle ya kim bekleyecekti bu yurdun sınırlarını Memetler olmasa
Dedi “oğul sen bize bakma git yap görevini sakın ha yan gelip yatma”
Gün saymaya başladı Memet, Zeynebine kavuşmanın hayaliyle
Sevdiğine bir de babasına mektup yazardı sık sık
Geceleri elinde tüfeği mevzisinin komutanıydı nöbetlerde
Sevmediği iki şey vardı biri yalnızlık diğeri derin sessizlik
Günler birbirini kovaladı, şafak yirmi sekiz demişti o sabah
Gecenin on birinde mevzisindeydi yine uykusuz azıcık yorgun
Karartılar gördü, bastı tetiğe kurşun yağdırdı gelen namerde
Ta ki yüreğine saplanana kadar kör olası bir kurşun.

Hüseyin patates soğan satmadan dönüyordu öğle vakti yemek için
Kapı vurulduğunda Hacer nakış işliyordu elinde iğnesi
Sokağın başında duran ambulansı gördü Hüseyin dönüş yolunda
Birimi hastalandı, kaza mı oldu diye mırıldandı bu da neyin nesi
Eve vardığında Hacer baygın yatıyordu başında bir hemşire
Kapının yanında rütbeli bir asker duruyordu başını öne eğmiş
Hüseyinin yüreğini alevler kaplamıştı yanıyordu cayır, cayır
Oracıkta öğrendi evlat acısı meğer ölmekten de betermiş.

Kocaman bir tören yapılacaktı Memede bayraklar içinde
Televizyoncular erkenden başlamıştı çekim için hazırlığa
Hüseyinin yorgun bacakları zor yürüyordu, yanında iki asker
Umutlarını taşıyordu kalabalık topluluk ağır ağır mezarlığa
Al bayrağa sarılmıştı Memedin tabutu top arabasında
Kalabalıklar Şehitler ölmez! Diyorlardı herkes bilsin duysun
Mikrofonu uzattılar televizyonlar yorgun bitkin Hüseyin’e
Kıpkırmızı gözleri yumuk sessizce mırıldandı: “Vatan sağ olsun! ”…

Mahmut ÇUHADAR
16.10.2010

Mahmut Çuhadar
Kayıt Tarihi : 16.10.2010 14:31:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Şehit ailelerine atfedilmiştir.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Mahmut Çuhadar