Din ve sair düşüncelerin tümü,
insanların özeli gibi görülse veya öyle ifade edilmeye çalışılsa da,
insan medeni bir varlık olduğundan düşünceleri davranışlarına yansır.
Zaten davranışa yansımayan düşünce ve fikir,
düşünceden sayılamaz ona ancak ham hayal denir.
İşte bu bağlamda,
fikir ve düşüncelerin temelde toplum hayatına nasıl yansıdığına bakmalı
ve düşünceler yansımalarına göre değerlendirmelidir.
Bu yansımalar
ferdin özelinden başlayıp,
ta dünya sosyolojisine varıncaya kadar
insana ve insanlığa sağladıkları ile değerlendirmeye tabi tutulmalıdır.
Din ve felsefe dâhil olmak üzere,
tüm sosyal kurumlara ve sosyolojik öğretilerin;
İnansın,
kendisi ile yakın çevresi olan ailesi ile
aile dışı dost ve arkadaşları ve ilişki içinde bulunduğu iş dünyası ile
hayvan, bitki hatta cansızlar ile olan ilişkilerindeki davranış biçimlerinin,
egosundan kaynaklanan sadizmden uzaklaştırılarak, ıslah ve terbiye edilmesi ile insanı sair yaratıklardan farklı kılan hislerini meşru bir alanda tatmin edip mutluluğunun temini amaçladığı inkâr edilemez bir gerçektir.
İşte insanı ıslah ve terbiye etmeyi amaçlamış kurumlar içinde,
insanın sınır tanımayan istek ve arzularını, hırs ve hasedini, kin ve öfkesini, sahip olma arzularını, sevgi ve korku duygularını iradesi ile ıslah eden veya etmeye razı kılan kurumlar içinde en etkin ve en isabetli kurumun DİN olduğu inkâr edilemez.
İnsandaki hırsı azdırıp, hasedi coşturan,
öfkeyi kudurtup, intikam duygusunu tahrik ve teşvik eden,
doymak bilmeyen arzuları tatmin için başkasının malını gasp etmeyi meşru bir hedef olarak gösteren,
yaşatmadan çok yaşamayı amaçlayan düşünce ve temsilcilerinin insanlığa kazandıracağı müspet bir şey olduğu söylenebilirmi?
Necdet EremKayıt Tarihi : 3.8.2010 15:57:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!