Fiziki haz ve lezzetler, zamanla tatmin yetenek ve yeterliliğini kaybedince, insanı meşru ve ahlaki daire ve değerlerin dışına iter.
Gayri meşru dairedeki bir lezzetin, çoğunlukla binler elemi ve ızdırabı vardır.
Herhangi bir davranış ve lezzet, sonucu itibariyle pişmanlık his ettiriyor ise!
His edilen O pişmanlık, vicdan tarafından meşru dairenin dışına çıkıldığı sinyalinden başka bir şey değildir.
Meşru sınırları zorlayanların, mutlu olması veya kazançlı çıkması mümkün mü?
Allah, emir ve yasaklarına riayet etmeyenlere, mal, makam, şöhret ve servet gibi dünyalıklar verse de, şükrünü eda etmediklerinden, huzur ve mutluluk vermesi düşünülemez.
İç dünyalarında yaşamış oldukları fırtınaları görme imkânımız olsaydı, kazanmış olduklarını zan ettikleri, basit, boş onursuz ve onursuzlaştıran şeylere bedel, kaybettiklerinin ne kadar değerli ve önemli olduğunu anlar,
nefsimizin aldanarak haset ettiği hallerine sadece acır,
aynı konuma mahkûm olmadığımıza binlerce şükrederdik.
Allah’ın emirlerine muhalefet, dünyada elem ve keder, ahirette ise şiddetli azaba sebeptir.
Ondan olsa gerek ki, büyüklerimiz, haramları ZEHİRLİ BAL diye adlandırmıştır.
Necdet EremKayıt Tarihi : 23.10.2008 19:08:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Necdet Erem](https://www.antoloji.com/i/siir/2008/10/23/meltem-esintisi-023-zehirli-bal-2.jpg)
Herşeyde, hususan zîhayat masnulardaki
hilkat fevkalâde sanatkârane olmakla beraber,
bir çekirdek bir meyvenin ve bir meyve bir
ağacın ve bir ağaç bir nevin ve bir nev’ bir
kâinatın bir küçük numunesi, bir misâl-i
musağğarası, bir muhtasar fihristesi bir
mücmel haritası, bir mânevî çekirdeği ve
ilmî düsturlarla ve hikmet mizanlarıyla
kâinattan süzülmüş, sağılmış, toplanmış
birer câmi noktası ve mâyalık birer katresi
olduğundan, onlardan birisini icad eden zât,
herhalde bütün kâinatı icad eden aynı zâttır.
Evet, bir kavun çekirdeğini halk eden Zât,
bilbedahe kavunu halk edendir; ondan başkası
olamaz ve olması muhal ve imkânsızdır.
Evet, biz bakıyoruz, görüyoruz ki, kanda
her bir zerre o kadar muntazam ve çok
vazifeleri görüyor ki, yıldızlardan geri
kalmıyor. Ve kanda bulunan her bir
küreyvât-ı hamrâ ve beyzâ, o derece
şuurkârâne ceset için muhafaza ve
iaşe hususunda öyle işleri görüyor ki,
en mükemmel erzak memurlarından ve
muhafaza askerinden daha mükemmeldir.
DENİLMİŞTİR.
SAYGIYLA SELAMLARIM
Bedri Tahir Adaklı
TÜM YORUMLAR (2)