Melleril'e Gücenik Şiiri - Mehmet Şerif ...

Mehmet Şerif Ekici
153

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Melleril'e Gücenik

- Merhaba, ne haber hacı!

- Abi nerde kaldın ya, sen gelmeden ben kafayı bulcam şimdi. İki saattir seni bekliyorum?

- Ne kızıyon be köpecik, götürmüşün rakıcıkları, fırça yiyoz bi de ibneden …

- Neyse hoş geldin… Hem suçlu hem güçlü yine … Ha! Şefim, kardeş bi bak bize…

- Ne yaptın kardeş..?

- Ne yapim abi… Aynı işte uğraşıyoz… Sen neden geciktin?

- Hanımla biraz atıştık, moralim bozuldu. Bi kaç defa aykırlattım bu yana ama tartışma bitmedi..Çavalarla ne işin var diyor,purniğe gidecem beklerler orda deyince çıldırıveriyor şaşor.. Geciktim boş ver şimdi onu sen..

- Abi kaç defa dedim, uğraşma şunla, fikirlerini dikte etme ona… kadın inançlı, illa sen gibi mi olacak..

- Ha hayyy! Yok be köpecik, mesele o değildi, ben onun hayatı sorgulamasını istiyorum. Bi desin ya bi sorsun, bunca nefret üreten bir dinin neden üyesi olduğunu bir sorgulasın… İnancına karıştığım yok ama ne olursa olsun benim ait olduğum inancımın bugün şiddet üretmesi beni ilgilendirmeli.. Senin tarihin son beş yüz yıldır hangi dâhi yetiştirdi, hangi alimle övüneceksin? Bak Avrupa'ya kendi din savaşlarını bitirdiler, ne zaman kilisenin etkisinde kurtuldu onlar, hakkı ve saygıyı öğrendiler…

- Pek öyle değil be üstad.. Bugün İslam aleminin içinde bulunduğu durumu İslam ile açıklamak mümkün mü? Bunun kökeninde yine batı medeniyeti yok mu? Siz eğer bir yüzyıl boyunca bir kıtayı hatta nerdeyse iki kıtayı sömürüp, inançlarını doğal gelişim içinde sürdürmelerini engeller ve olmadık vahşilikler yaşatırsanız, elde edeceğiniz sonuç bu olur…

- Akıl yok mu birader? Bunun ne ilgisi var şimdi batı sömürgesiyle… Rönesans devrimi, giyotinlerin, engizisyonların, kilisenin, yobazların güçlü olduğu bir dönemde ve bunlara rağmen yapılmadı mı? Göster bakalım sen de 1700' lerden sonra İslam Rönesansını gerçekleştirebilecek bir adam?

- Saçmalıyorsun… hem biraz yavaş iç a.. k.., Kovalayan mı var? Şiirde İkbal’i nereye koyacaksın şimdi? Sonra işte bahsettiğin yıllarda sadece bilimde,İbrahim Hamdi efendi, Ali Münşi’yi nere ye koyacaksın? Daha öncekileri söylemiyeyim istersen..

- Daha öncekiler, daha öncekiler… Sanki iyi bok yediniz a.k…Hem ben onu mu soruyorum? Bir Biruni’dir, İbn-i Sina’dır tutturmuşsunuz, bir Hazerfen’le övünün bakalım… Senin uçak sanayinin bütün yazılımları Avrupa’nın, İsrail’in elinde.. Yahu salak mısınız siz? İnsan hiç düşmanına parayla bile olsa silah satar mı? Yazılım onlarda salak.. İstedikleri an senin uçaklarını düşürürler… Kitlerler… Ne savaş gücünle konuşuyon sen.. Övünüp durun bakalım…

- Ben bilmem abi. Ben inanıyorum.. Doğmatik bir insanım ya.. Doğma bu değil mi zaten? Kayıtsız şartsız inanıyorum. Sen bu duvarın arkasını göremem dersin, ben de göremem derim ama orda bir ağaç olduğu söylendi bana ve ben buna inanıyorum… İnanmakla kalmıyor, teslim oluyorum. Antik Yunan’dan bu yana metafiziği tartıştırdınız da ne s… yediniz…Ben böyle huzurluyum abi.. Böyle kalmak istiyorum… Cevaplara ihtiyacım yok, cevap da aramıyorum..

- İyi çok konuştun. Bitti şu ufaklık da.. Çağır şu garsonu.

- Gelir şimdi.. Kardeş, sen bize 1 ufak daha ver. Bi de şu tabakları değiştir lütfen? Börülce mi abi? İyi de kalamar yapar bunlar bilirim, karnın aç mı?

- Tokum ben, şu pilaki iyiydi, bir de meyve tabağı hazırlasın tamam.

- Çok da fazla yargılamamak gerek derim ben sayın abim…

- Ya köpecik sen çok gençsin… Biz sizin yaşınızdayken ne mücadelelerimiz vardı?

- Abi kırka merdiven dayadım Allah aşkına, ben mi gencim?

- Tabi olum ne zannettin, kırkında daha peygamber olunur be… Ha hayyyyyytt…

- Olunmaz olunmaz.. Son peygamber geldi..

- Tam mokarsın olum tam mokar… Biz sizin gibi miydik lan…Senin gibi olacak, ebten aygıı gidecek varmıydı öyle..Bi büyüğümüz bişey desin hemen akıtırdı pale…Senin gibi böyle kepçik ağızlı olacak, valla yaparlardı onları kırmızı sekiz.. Doldur be aganın kadehini.

- İyi tamam be, 2 içtin al yine işte, Tekirdağ köy kahvesi sanki …

- Olum bak… ODTÜ terkim biliyorsun… Bizim kıçımızda don durmuyordu be yavrum… 17 yaşında gittik ODTÜ’ye.. Cep delik cepken delik.. Var biraz okumuşluğumuz ama ODTÜ diyorum be köpecik.. Baba ilgilenmez, anne bilmez.. Gittim abim yol parası verdi, derken yurda yerleştim… Sonra tanıştıklarımız az buz adamlar değil.. Düşün Ahmet İNAM’la tanışıyon olum.. Gerçi ondan ödünç aldığım kitapları sonra ona parayla sattım ama ne edecektik be olum..

- Yaparsın sen öyle ibnelikler…

- Sonra 3. ü sınıfa kadar sabır dedik, ettik ama artık yok be dostum.. Sosyal anlamda da savaşın bi adaleti olmalı… Sınıf arkadaşım lüks ciple gelecek okula, biz makarna parası derdinde. Adamlar aşk yaşıyacak en beğendiğimiz kızlarla, eee biz Aristo mantığı tartışacaz..

- Tartışsaydın

- Bak kadam! Şam şeytanı gibi eepten aygırı gitme, Bi purniğe çağırdın diye de ağzıma sıçma.. Hayatımı pırkalıyom sana,sen ala dalgada…

- Tamam tamam,, abi bak buranın çok iyi mamzaması vardır. Getirsin, bana geldiğinde yapmıştım ya sana hani... Közlenmiş patlıcanın sarmısakla ve yağda kavurarak müşteriyi kazıklayacak hali..

- Yok istemez.. Neyse işte yapmadığımız iş kalmadı, hafta sonları bileklik ördüm sattım, pirince isim yazdım, çaldığımız kitapları Sakarya Caddesi'nde sattık.. Benim o zaman beraber olduğum bir kadın vardı.. Ne yapim, koşullar öyle yani, kadın Pomak, ap diye yutacak, bok diye sıçacak… Ben de öyle kendiliksiz onunlayım.. Sonra bir oca aracı oldu bir arkadaşıma çıktım eve.. Ev iki katlı ile dubleks karışımı bir ahşap.. Gittim Haso’nun yanına.

- Eeeeee?

- Haso hasta. 80’larda oluyor olum bu anlattıklarım düşün.. Ama imkanları yerinde Haso’nun… Baba bürokrat, anne İspanyolca bilir, piyano çalar bilmem ne.. Haso okulu sevmez, panik ataktır, bilmem nürolojik problemleri de vardi sanki.. Okula uğramaz ama üst kata çıkar 8 saat 10 saat violonsel çalar kafamı şişirirdi…

- İyi ya manyak, yer bulmuşun şikayet ediyon..

- Bi dur.. Bunalıyorum o ara… Haso bazen bağırır yukardan: - Sadooooooo acıktım.. Aklımda kalan tek haykırışı bu.. Yemek hazırlardım o inerdi… Bir gün yemekten sonra bir ilaç almış, kutusunu masada bırakmıştı… İlacın üzerinde hatırı sayılır büyüklükte harflerle uyarı vardı: '' ALKOLLE ÖLDÜRÜR ''

-Umarım alkol almıyordu Haso..

-Hayır, ben bunalıyorum ama. Bir yandan ODTÜ fizik, bir yandan gece Kızılay’da sattığımız bilekliklerden dolayı zabıtalardan kaçma… Bıkmışım be köpecik.. Artık bu şartlarda okuyamayacağımı anladım.. Hem ölüm neydi ki.. İntihara karar verdim.. Birçok filozof ölümü, dahası intiharı övmüyor muydu? Karar vermiştim ölecektim..

2 gün daha bileklik yapıp sattım, 5 bira parası vardı bende.. Eve gittim, Haso violonsel çalıyordu.. Mutfağa geçtim.. Melleril ordaydı… 2 tablet vardı içinde, ikisini de aldım.. Odaya geçtim.. 5 biramı aldım kuzucum, içtim ve sonra üstüne büyük bir huzurla her iki melleril tableti yuttum.. Ölmeye büyük bir aşkla bağlıydım artık.. Huzura gidiyordum... Kurtulacaktım artık tüm algılarımdan..Yukardan Haso’nun sesi geliyordu. Sadoooo, yemek var mı? Ama ben huzur içinde ölmekle meşguldum..Her şey daha güzel olacaktı ölümümle...

Sabah gözlerimi açtığımda başım davul gibiydi, hava sıcaktı, okula gitmeliydim ve akşam Sakarya Caddesi'nde bileklik satmalıydım.. Kımıldayacak halim yoktu… Melleril’e gücenmiştim.

Mehmet Şerif Ekici
Kayıt Tarihi : 24.5.2015 20:04:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • Ali Koç Elegeçmez
    Ali Koç Elegeçmez

    Bence yazmaya devam edin..çok kişinin, buna benzer hayatlar yaşadığı halde yazmadığı ,anlatamadığı anıları yaşadığınız gibi yazmışsınız ..Çok güzel olmuş..Devam edin bence..Şiir değil ama şiir gibi bir öykü çıkacak ortaya....beğendim..

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Mehmet Şerif Ekici