Geçmişe sağır, geleceğe körüm
Kötülüğe bile hasretim doğar
O olmasa ne sağır ne de kör olacaktım belki
Bugünümde yürüyemiyorum, şimdinin topalıyım kim bilir?
Düşünce fakiriyim
İnanmak nedir ya da inanmamak?
Anneden mi kaldı bu miras yoksa babadan mı?
Gelenek midir, düşünmeden kabullendiğimiz?
Ne var ne yok kanıt aradığımız, isteyince suyun yandığına bile kandığımız
Yasakta zarar ararız mesela
Sustuklarımız yüktür merdivenlerimize
Sırtımızda diye mi görmeyiz, söyleyemeyiz?
Her adımda ağırlaşır hepsi
Ne zaman kurtuluruz, kim bilir ne zaman?
Sokaktaki lamba gibi aydınlatırız gözleri
İçimde öldürüyorum seni
Belki yabancı gelecek bu lahit
Öyle bir tebessüm ile gömüyorum seni
Toprak avuçlarımda, yağmur yağıyor
Ormanlar gibiyim bir ferahlık var içimde
İçimde bir kalabalık
Deniz gibiyim masmavi, balıklarım karada yüzüyor benim, karıncalara inat
Ağustos böceğinin rahatlığı sarmış dünyayı
Sarmaşık şarkılar dolaşıyor sokaklarda
Gökkuşağına siyah eklemişler, beyaz neden yok?
Sen gözümün yettiği yerdesin
Sesimi getiremedim sana
Anlayamazsın, anlatamam
İnkar içindeydim ne zamandır, şimdi itiraf
Olmaz der ya içinden nefese muhtaç olan
En büyük çekincemizdir suların çekilmesi
Bedenlerin kurak kalma korkusudur bu, aleni aleni
Ruhu düşünmeyen ihtiyaç belası yok mu?
Tutsak etmiş korkulara,gönüllü cesetleri
Ceset nedir? Susuz kalan mı, ruhsuz kalan mı?
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!