Sana, senin kalbine düşmüşüm
Tüm gururum ezilmiş bu düşüşte
Düşerken aklım başımdan gitmiş
Ben kendimden düşmüşüm kaç kere.
Tut ellerimden kaldır bu ruhu
Kaptan gene aynı pirinç
Kurutulmuş balık
Bıktık artık;
Bize vadettiğin
Zengin ülkenin kıyıları,
Söyle nerde.
Bembeyaz yer,
Gök üstümde maviden bir yorgan
Her adım yere atılan bir imza,
Gelmesi beklenilen sevgiliye atılan her adım.
An be an yaklaşmakta geçmişim geleceğe
Yaşam ve ölüm anladım tek bu an.
Zifiri karanlık
Küçük pencereden sızan bir ışık,
Altında kıvırılarak yükselen duman.
Kazım!
Bak şu kapıya,
Gene ne istiyorlar karanlığımızdan.
Ağır ağır çıktım
Gecenin en derini içimde
Batmakta
Taşıdığım ne büyük yük
Ayaklarım bir bataklığa saplanmakta.
Sessizdik
Yanlış yada doğru farketmez
Biz,
Bir olan bizdik.
Kıvrım kıvrım olmuş tüm yollar
(Kaybolan dillerin, kültürlerin, güzel adet ve göreneklerin arkasından yakılan ağıt)
Yürüdüm tüm benliğimle
Ceset tarlasında biten
Bedenim yabancı olan bu yerde
Tüm gaib seslerden irkilerek
İki kaldırım arasında
Ellerim ceplerimde
Görmediğim yüzünde aydınlanan içim
Bir çırpıda deniz, kanatların altında,
Islak nemli gözlerimde hatıralarım
An gelir kaybolurum
Samanyolunda bir yıldız ardından,
Gün olur eski bir viranenin temelinde bir tuğla.
Ne yağmurlar gördüm,
Eski ihtiyar eller gibi çizgi
______________________________çizgi yüreğim.
Ne öcü ne bücü bunlar
Bilgisizlikten kork
Bilmediğindir senin
Etrafında dolanır siyah bir bulut
Yağar üstüne,
Bil ve dağılsın bu karanlık
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!