Kapandı kapı, duyuldu sarsıcı yankı,
Senin sırtında kırbacın izi var,
Ey Rab senindir kainat niye döner celladın çarkı,
Hizmetkar da ne arar anahtar,
Karşımda kumandan yanımda topu tankı,
Tak tak tak korkutan ayak sesleri,
Gece gece kimdir bu serseri,
Hayra alamet değil elindeki zinciri,
Kaçamadım kaldım esiri.
Yavaş yavaş zerk etti zehri,
İnsan bir kaç damla kan,
Olur ya beşerdir düşer bir an,
İşte yetişir Kızılay o zaman,
Verir insana damardan can.
Belkide kan döküyor cephede bir subay,
İndimi büsbütün cehalet perdesi,
Efendi olur ucubenin birisi,
Ta uzaklardan duyulur kırbacın sesi,
Biçarenin tek çaresi vermek son nefesi.
Uzakta değil Irakta aynı vakıa,
Çalıyor her elde bir trompet
Bu mudur? hak diye savunduğunuz meziyet
Geliyor arştan son uyarı son mühlet
Kapatın radyoları olsun sukûnet.
Aldırırmı hiç? zillette millet
Beş dakika zevk vesile;
Yazıldı masuma mukadderat, başladı işkence
Ansızın gelen sancı; sende yakarış acı
Onlarda iftihar.
İştirak et!
Bu senin cemaat,
Uğultulu gelir benim sesim onlara
Hiçbir zaman tam anlaşılmaz
Kedinin tırmalarken çıkardığı ses gibi
Kulakları fena halde inletir
Derin Yaralar bırakır acı sözlerim
Bir dokuz Ocak daha geride kalacak
Güneşin mesaisini aya bırakışıyla
İlk dokuz Ocak gibi her dokuz Ocak
Soğuktur, dondurur adamı kara kışıyla
Yaşamın yakıcı havasını teneffüs ederken,
Yaşamak niye bu kadar zor
istemsizce nefes alıyorken
Niye cennet öteki tarafta
Biz Ateşte yanıyorken
Bedeli midir yoksa bu ebediyetin
Büyüklüğün karanlığından mı geliyor ey kadim gece
Esrarından mı yoksa ketumluğundan mı?
Güç gizden gelir derler,
Çözülmez gizeminden mi gelir sana karşı duyulan bu korku ve hürmet
Sen gelince, niye çekilir herkes münzeviye
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!