MELEKLER BAŞKA SEVER 9.BÖLÜM
Enise şikayetci olup olmamakta kararsızdı. Babamlardan çekiniyordu. Mehmet ve Ahmet şikayetçi olması için israr ediyorlardı. ama Enise yok diyordu. Ben ve Eylül cok kızıyorduk ama nafile Enise yok diyordu. Ahmetle Mehmet beraber çıkıp gittiler. Eniseye 'şu olayı baştan anlat bakalım' dedim. Eniseden bu zamana kadar hiç almadığım bir tepki aldım.
- Yeter ya yeter, gelme üstüme artık, anlattıkça kötü oluyorum. hem bu benim sorunum anladın mı? diye bağırdı bana.
Ne diyeceğimi şaşırmıştım.
- Elinden gelse şimdi o hayvanı bana savunacaksın değil mi? dedim. Eylüle dönüp:
- ben gidiyorum, madem onun sorunuymuş, kendi halletsin, yorgunum yatacağım, dedim. Eylül bırakmam falan desede saatin geç olmasına aldırmadan çıktım evden. Durakta otobüs bekledim ama gelmedi. Geride gidemezdim, yoksa bu sinirle daha kötü kavga edebilirdik. Tam ben bunları düşünürken telefonum çaldı. Ahmet arıyordu. 'Enise nasıl' dedi. 'Ilgilenmiyorum artık. ne hali varsa görsün. eve dönüyorum ben' dedim. 'Bu saatte mi? hemde tek başına? bekle beni. geliyorum seni almaya' dedi. Yok demedim. Çünkü o beni aramasaydı ben arayacaktım onu. Gelip beni alması için. Canımdı o benim. Kalp kalbe karşı derler ya öyleydik biz. Ahmet üzgünse benimde kalbim kan ağlardı. Ben gülersem Ahmette güler mutlu olurdu. Bana hep derki: 'elini tuttuğum zaman yüreğini elime almış gibi oluyorum, sevdikçe sevesim geliyor, sen nefes aldıkça ben yaşadığımın farkına varıyorum'. Ahmet geçilmişti. Hava iyice kararmıştı, korkuyordum. Arabayla geldi ve bindim.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta