Melekler Başka Sever 16.bölüm

Melekler Başka Sever 16.bölüm

Ayaklarım yerden kesilmişti adeta. Annemlerle ahmetin annesi ve abiside geldi.
- Mustafayı'da arayın, dedi babaannem.
mustafa en küçük amcam olur, o da kırşehirdedir.
- Aradım, dedi yengem.
Utandığımdan babamın yüzüne bakamıyordum.
- Öyle aval aval bakmada git üstüne bişeyler giy, eşofmanla mı yüzük takacağız sana, dedi eylül.
Odaya girdim. eylülde yanıma geldi.
- Hadi doğru dürüst birşeyler giy üstüne, dedi.
- Bu kimin fikriydi doğru söyle, dedim.
- Yemin ederim ki, ahmetin fikriydi, babanla konuşmuş, annende birbirinizi sevdiğini söylemiş. aman boşver öncesini, seni çok seviyor melek. valla ne kadar ağladı bir bilsen, dedi.
Içerden cıvıl cıvıl sesler geliyordu.
- Bak, hemende kaynaştılar, dedi eylül.
Hazırlanıp çıktık. Diğer amcamlarda gelmişti. Büyük amcam yüzüklerimizi taktı. Adet gereği ben kahve yaptım herkese. Çok mutluydum çok. Ahmetin annesi çok cana yakın ve çok tatlı bir kadındı. Bizimkilerde onlara çok yakın davrandı. Yengem mutfağa çağırdı beni.
- Melekciğim, ahmetin ailesi ve arkadaşların burda kalsın, annenler, babaannen ve benim çocuklar mustafa amcanlara gidecekler tamam mı canım, dedi.
- Tamam yenge, iyi düşünmüşsün, dedi.
Geç saate kadar oturduk. Babam:
- hepimiz yol yorgunuyuz, yarında yola çıkacağız, hadi herkese allah rahatlık versin, dedi.
Babamlar diğer amcamlara gittiler. Eylül:
- bize yatak yapmayın, biz çocukların odasında sabahlarız artık, dedi.
Mehmet, ahmet ve ben onayladık eylülü. Herkes yattı. Biz oturduk. Eylül mehmete takıldı.
- Sizde kara göründü, bizde daha gemiye bile binemedik, dedi. Mehmet:
- tamam aşkım dur ahmetleri aradan çıkartalım, babanlarda izne gelsin gürcistandan, söz isteyeceğim seni, dedi.
Sabaha kadar sohbet ettik. Ahmet konuştukça benim kalbim bir başka çarpıyordu. Gün iyice ağarmış.
- siz araba kullanacaksınız, eylülle ben kahvaltıyı hazırlayana kadar biraz uyuyun, dedim. Mehmet:
- ben, eylül ve enise otobüsle döneriz, kazım abilerlede meleğin ailesi beraber döner, sizde başbaşa gidersiniz, dedi.
Hepimiz onayladık. Kahvaltıyı hazırladık. Herkes kalktı. kahvaltımızı yaptık. Amcam, mehmetlere bilet aldı, geldi. Annemlerde geldiler. Annemler ahmetin ailesiyle birlikte yola çıktılar. Ahmetle bende eylülleri bindirdikten sonra çıkacaktık yola. Otobüs saati gelene kadar ahmetleri amcamla beraber kırşehir kalesini gezdirdik. Benim gözüm ahmetten başkasını görmüyordu. bulutların üzerinde geziyordum. Ama içimde anlamsız bir sıkıntı vardı, sanki bu mutluluğum yarım kalacak ve göze gelecek gibi. Elleri elimde. dokunuyordum. ama hala inanamıyordum ahmetin benim olduğuna. Durup durup sarılıyordum, öpüyordum, sanki vedalaşıp ayrılacakmış gibi. Eylül:
- melek, sende bir durgunluk var, yüzük parmağına takılınca bir hüzün çöktü yüzüne, korktun mu kız evlilikten, dedi. Ahmet:
- evet aşkım durgunsun, dedi.
- Yok, aksine çok mutluyum, içim kıpır kıpır, dedim.
Demek onlara yansıtmıştım içimdeki sıkıntıyı. Tekrar sarıldım ahmete. hem öyle bir sarılmışım ki kalbimin atışını hissetmiş.
- Meleğim, kalbin neden o kadar hızlı atıyor? dedi.
- Bilmem, mutluluktan heralde, dedim. Amcam:
- hadi otobüsün saati geldi, dedi.
Terminale gittik. Eniseye, mehmete, eylüle sarıldım ve içim doldu ağladım. Mehmet:
- yapma melek, neyin var senin, aynı yere gidiyoruz, dedi.
- Kendimi tutamıyordum, hıçkırıklara boğulmuştum. Herkes şaşkındı. Amcam sarıldı.
- ağlama kuzum, neden aglıyorsun, bugün senin en mutlu günün, dedi.
Enisede benim ağlamama dayanamayıp oda ağladı. Biraz sakinleştim. otobüs hareket etti. Bizde amcamla vedalaşıp arabayla yola çıktık. Ahmet beni neşelendirmeye çalışıyordu. başarıyorduda. Keyfim giderek yerine geliyordu. Yolculuğu çok severdim. ama bu yolculuk beni endişelendiriyordu. Hava çok sıcaktı. ama yollar bana soğuk geliyordu. Ahmet düğünümüzden bahsediyordu. Nerede nasıl yapacağımızı, kimleri davet edeceğimizi konuştuk. Ahmetin şuan oturduğu ev kendisine aitti. orayı kendimize göre dekore edecektik.
- Batmana vardığımızda patronuna işten ayrıldığını bildireceksin, çalışmanı istemiyorum, dedi.
- Tamam, benimde işime gelir dedim, güldük.
- Hep gül, dedi. hep yanımda yanıbaşımda ol, mutluluğunuda hüznünüde benimle yaşa.
- Sende hep benim ol, bana gül ve her ne olursa olsun yanımda ol, bana birşey olsa bile beni sevmekten asla vazgeçme, dedim.
- O nasıl söz hayatım, dedi.
Eylüllerin otobüsüne korna basarak geçtik. Sıcak iyice bastırmıştı. Otobüsle arayı bayağı açtık. Ahmet:
- uykum geldi valla, sıcaktan, dedi.
- Aşkım, istersen bir benzin istasyonuna girip mola verelim, elimizi yüzümüzü yıkayıp kendimize gelelim, dedim.
- Tamam haklısın, dedi.
Önümüzde kamyon vardı. ahmet onu sollamak için işaret verdi ve......
......
Kendime geldiğimde başımda hemşire vardı. Güç bela gözlerimi açtım. Hemşire:
- korkma, hastanenin yoğun bakımındasın, 1 haftadır uyutuyorduk seni. çok şükür, şimdi iyisin, hareket etme, ben hemen doktoru çağırıyorum, dedi.
Evet kaza yapmıştık hatırladım. Ahmet kamyonu sollarken karşı yönden gelen araçla çarpışmış olmalıydık. Evet ahmet aman allahım o nasıldı acaba. Hemşire doktorla beraber tekrar geldi odaya. Güç bela, 'ahmet nasıl? ' diyebildim. Hemşire:
- yanındaki beyefendiyi soruyorsan onun durumu gayet iyi, günlerdir burda seni bekledi, dedi.
Doktor gerekli müdahaleyi yaptı ve:
- akşama normal odaya alırız seni, ağrın çoksa ilaç verelim, dedi.
Ağrı mıydı, hüzün müydü, bilmiyorum içimde tarifsiz bir duygu vardı. En güzel günüm böyle mi olacaktı. Ahmeti görmeden iyi olduğuna inanamazdım.
- Ahmeti görmek istiyorum, dedim.
Yaklaşık 5 dakika sonra ahmet geldi. Kolu alçıdaydı, kafasında dikiş vardı. Onun iyi olduğunu görünce dünyalar benim oldu. Yanıma yaklaştı. Ağlıyordu.
- meleğim, çok şükür allahıma, seni bana bağışladı dedi.
Konuşamıyordum. Çünkü solunum cihazına bağlıydım ve sağ omuzumda müthiş bir ağrı vardı. Yüzüğümü işaret ettim.
- Bende, dedi.
cebinden çıkarttı bana gösterdi ve öptü sonra tekrar cebine koydu.
- Eğer sana birşey olsaydı bende yaşayamazdım. çünkü hep benim yüzümden, karşı yönden gelen arabaya çarpmamak için direksiyonu kırdım ve bu seferde yanımızdan geçen kamyon senin olduğun taraftan bizi altına aldı, dedi.
Anlamıştım. hatırladım. Hemşire ahmeti çıkardı,
- akşam normal odaya alınca karşılıklı konuşursunuz, simdi makineden dolayı zorlanıyor, dedi.
Yaşadığıma kendimden çok ahmet için sevindim. çünkü bana birşey olsaydı onun çok üzülüp, kahrolacağını biliyordum. Tekrar geçici ilaçla uyuttular beni. Uyandığımda yeni odamdaydım. Herkes başucumdaydı. Herkes yıkılmış, mahvolmuş görünüyordu. Annem, babam öptüler kokladılar beni. Eylülüm canım arkadaşım hep beklemiş beni, ahmetle beraber.
- Bana ne yaptılar, ayna getirin bakacağım, dedim.
- Kafana kaza sırasında cam saplanmıştı, kulak arkanada saplanmış, 3 tane. ameliyatla onları aldılar. Sağ omuzunda ciddi bir kırık varmış. 2. ameliyatta ordan yaptılar, platin takıldı omuzuna, omuzun iyileşince o platin alınacakmış, diye anlattı eylül.
- Ahmetim, sen iyisin değil mi canım, dedim.
- Ben gayet iyiyim, sen iyi olursan ben dahada iyi olurum gülüm, dedi.
Ahmetin ailesi geldi. Annesi nasıl ağladı anlatamam. Doktor kontrole geldi ve herkesi dışarı çıkardı. Pansuman yapması için hemşireyi çağırdı. Doktor:
- dışardaki ziyaretçi ordusuna söyle, hastanın yanında bir kişi kalsın diğerleri gitsin, dedi hemşireye.
Ben doktora,
- 2 kişi kalabilir mi, dedim.
- Kim miş o kişiler bakalim, dedi doktor gülerek.
- Ahmet ve arkadaşım eylül, dedim. Doktor güldü.
- Ahmet beyi kovsakta gitmiyor zaten, tamam kalabilirler ama fazla kalırdı yapma, yorma kendini, dedi.
Annemler bir istegin var mı diye sorup çıktılar. ahmet ile eylül kaldılar yanımda. Yüzlerindeki sevinç anlatilmazdı. Kaza anı detaylarıyla anlattılar. Kapı vuruldu gelen mehmetti. Kocaman bir çiçek yaptırmış ve ortasına beyaz bir melek biblosu koydurtmuştu.
- Bizi çok korkuttun melek, ama çok şükür hayattasın, seni hayata bağlayan tek şeyde ahmetin sana olan sevgisidir, 1 haftadır ne uyku uyudu ne yedi ne içti, herkes gitti ama o asla seni bırakıp gitmedi, dedi.
Eylül benim ağladığımı görünce mehmete kızdı:
- Allah aşkına, sen buraya kızı ağlatmaya mı geldin hayatım? başka konu aç. mesela meleğe deki; sen hastaneden hayırlısıyla bir çık, bende eylüle yüzük takacağım de yahu, diye çıkıştı mehmete. Mehmet:
- zorla yüzük taktıracak kendine yani, dedi.
ve cebinden 2 tane alyans çıkarttı ahmete uzattı. Eylül havalara uçtu. Hepimiz çok sevindik. Ahmet koşarak hemşirelerden iple makas aldı geldi. Hemşireleride toplamış gelmiş 'nişan var, gelin' diye. Eylülle mehmetin yüzüğünü taktı ve kesti. Hemşireler tebrik edip çıktılar. Eylül:
- bugün çifte sevinç yaşadım, dedi. ve ağladı. Bende ağladım.
- Aman yarabbim, sevinseler ağlıyorlar, üzülseler ağlıyorlar, diye söylendi mehmet..
Hızla iyileşiyordum. Ahmetin alçısıda çıkmıştı. Doktor yarın taburcu olabileceğimi söyledi. Ahmet:
- aşkım, benim işlerim var bugün gelemeyeceğim diye, aradı.
- Tamam eylül ve enise yanımdalar, dedim.
Eylülle konuşmak istedi ahmet. Eylül dışarı çıkıp konuştu. içeri geldi,
- benim gitmem lazım melek, akşama gelirim, dedi.
Ne oldu diye sormaya kalmadan gitti.
- Var bunlarda birşey, dedim eniseye.
- Bilmem, dedi sıratarak.
Oda biliyordu ama söylemiyordu. Akşam eylül geç geldi. Ne olduğunu israr etmeme rağmen anlatmadı. Ertesi gün doktor evrakları imzaladı ve:
- artık özgürsün, geçmiş olsun, gidebilirsin, dedi.
hazırlanıp çıkacakken ahmet geldi. Iki dirhem bir çekirdek giyinmişti. sanki düğüne gidiyordu.
- Hadi hemen gidelim, dedi. Eylül:
- çantalar arabada mı, dedi.
- Ne oluyor size ya, dedim.
- Birşey yok, acele et, dedi eylül.
Arabaya bindik ama bizim eve doğru gitmiyorduk. eylülün eve doğru gidiyorduk.
- Ahmet, nereye gidiyoruz? dedim. Eylül:
- düğüne, dedi.
- ne dügünü? dedim. Ahmet:
- bizim düğünümüze, dedi. Eylülün evinde gelinliğini giy, hazırlan. Bütün herkes ve nikah memuru bizi esentepede sana ilk evlenme teklifi ettiğim yerde bekliyorlar.
- Nasıl yani? dedim.
- Kızım hep kır düğünü hayal ederdin, alsana kır dügünü işte, dedi.
- Bakın, çok heyecanlandım, tekrar hastaneye kaldırabilirsiniz kalp krizinden, dedim.
- Aman gözünü seveyim melek, 1 aydır hastanedeyiz zaten, yeter artık piste çıkıp göbek atma vakti, dedi eylül.
Eylül beni güzel hazırladı. kendide hazırlandı. Gelin arabası kapıdaydı. şoförde mehmetti. Çok heyecanlıydım. Ahmet:
- şimdi tam bir melek olmuşsun aşkım, dedi. Eylül:
- kız, aynı beden olmamız işe yaradı, gelinliği bana deneyerek aldık, dedi.
Esentepeye vardığımızda tüm aileler ordaydı. akrabalarımız, nikah memuru hepsi oradaydı. Masaya oturduk. Şahitlerimiz eylülle mehmetti. Nikah memuru soruları sordu. evetler havada uçtu. Sıra şahitlere sormaya geldi. Eylülün cevabı müthişti.
- Bu gençlere şahitlik ederim, evet, ama; MELEKLERiN BiR BAŞKA SEVDiĞiNE, yemin ederim, dedi..

SON

yazan: Melek Udeh

Melek Udeh
Kayıt Tarihi : 13.6.2011 17:11:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Melek Udeh