MELEKLER BAŞKA SEVER 10.BÖLÜM
Ne diyeceğimi bilemedim. bu kadar erken olacağını tahmin etmemiştim. Tam evet diyecektim ki eliyle ağzımı kapattı.
- Bak 'hayır' diyeceksen hiç deme öylece sus dedi.
Ben elini tuttum ve ağzımdan çektim. Dudaklarına doğru yaklaşıp öptüm.
- Ben seni yıllardır bekliyorum, hep bunun hayaliyle yaşadım, nasıl hayır diyebilirimki, dedim.
Gözlerinin içi gülüyordu. Sımsıkı sarıldı bana.
- Seni asla bırakmayacağım, asla dedi.
Biraz sohbetten sonra uyuyakalmışım omuzunda. Uyandığımda gün ağarmıştı ama ahmet yoktu yanımda. Hemen dışarılara göz attım, kimsecikler yoktu ortalarda. Korkuyordum. Hemen arabadan inmek istedim kapıları kilitliydi. Hemen telefon ettim, kapalıydı telefonu. Belki tuvalete gitmiştir diye düşündüm ve beklemeye başladım. Bir ticari taksi durdu az ileride. Baktım ahmet indi. 'Ohh be' dedim. rahatlamıştım. Ellerinde poşetler vardı. Kapıyı açtı. Korktuğumu anlamış olacak ki.
- Korkma hayatım kahvaltılık birşeyler almaya gittim, seni uyandırmaya kıyamadım, bir not yazdım ön koltuğun üstüne bıraktım ama görmemişsin, Hadi acıktım al şunları hazırlada yiyelim, dedi.
Ben hazırlarken Ahmette Mehmeti aradı.
- Ben öğleye doğru geleceğim, sen dükkanı aç, dedi telefonda mehmete.
- Ben öğleye kadar kalamam işe gitmem lazım, dedim.
- Tamam seni işe bırakıp eve geçip biraz uyuyacağım, sen uyudun ama ben seni seyretmekten uyuyamadım dedi.
- Hadi gel yiyelim, ben bir Eylülü arayayım, dedim.
Eylül telefonu geç açtı.
- Daha uyuyormusun miskin, hadi kalk işe gidecen hazırlan geçerken alırız seni, Enise nasıl? dedim.
- Off be kızım bir nefes al ya sabah sabah bu ne enerji, dedi.
- Hadi hadi çok konuşma, Enise nasıl dedim.
- Akşam sen gittikten hemen sonra yattı, dur bir bakayım kalkmış mı, dedi.
- Hadi bak bakalım, nasılmış sor, beni ara, dedim.
Ahmet öyle iştahlı yiyordu ki o yedikçe ben doyuyordum. Benim fazla yiyesim yoktu. Sabahın erken saatlerinde birşeyler yemeye alışık değildim. Eylül arıyordu.
- Melek canım benim Enise yok. her yere baktım çantasınıda alıp çıkmış, telefonuda kapalı, dedi.
- Nereye gitmiş olabilir bu saatte, okuluda yok, dedim.
Kendine birşey yapmasından korktum. Eylül:
- ben bir aşağıya inip bakayım dedi.
- Yok bir yere gitmez, belki biraz hava almaya çıkmıştır, geri dönerse seni evde bulamaz belki, biz hemen geliyoruz, dedim.
Ahmet çoktan arabayı çalıştırmıştı. Ahmet:
- Nereye gitmiş olabilir, o adama gitmesin sakın, dedi.
- Olabilir aklıma herşey geliyor Ahmet, hemen gidelim, dedim.
Yolda hep beni sakinleştirmeye çalıştı. Eğer ona birşey olursa ben annemlere ne diyecektim. Kendimi hiç afetmezdim onu yalnız bırakıp gittiğim için. Telefonum çalıyordu. Eylüldü:
- balkondan etrafa bakarken bizim komşu yürüyüşten geliyordu, eniseyi görüp görmediğini sordum, otobüse binmiş gitmiş, dedi.
- Tamam canım biz yoldayız, birazdan orda oluruz dedim.
...
Eylül kendini suçlu hissediyordu.
- Asıl suçlu benim onu yanlız bırakıp gittiğim için, dedim.
Bekliyorduk, elimiz kolumuz bağlı bekliyorduk. Ahmet:
- şu hakan denen itin soyadı ne? telefon numarasını bulup onu arayalım, dedi.
- Kaplaner, dedim.
10 dakika sonra numarasını bulduk. Aradık ama kapalıydı. Eylül:
- ben ilker beyi arayımda gecikeceğimizi haber vereyim, dedi.
Ilker bey Eylüle telefonda esip gürledi. O bildiğimiz patron gitmiş yerine bambaşka bir patron gelmişti son zamanlarda. Eylül:
- bu ne oldu şimdi dedi.
- Boşver onu düşünecek halde değilim, dedim.
Aradan 1 saat daha geçmişti hala haber yoktu. Birden kapının zili çaldı. Gelen Eniseydi. Derin bir oh çektim.
- Nerdesin öldük meraktan dedi, Eylül.
- Hastaneye gittim, rapor almaya. düşündümde haklısınız cezasını çekmeli. birazdan olayı gören arkadaşlarım gelecekler. onlarla beraber karakola gidip şikayetçi olacağım, dedi.
Bana bakarak:
haklıydın abla çok özür dilerim seni kırdım, dedi.
- Sen iyisin ya önemli olan o, dedim.
Sarılıp öptüm. Ahmet:
- hadi sizi işe bırakayım, ben Enisenin yanında giderim, patronunuz kızdı zaten, dedi.
- Yok sende uykusuzsun o kendi halleder. Hem arkadaşları var yaninda, sen git dinlen, biz gideriz, dedim.
- Tamam siz bilirsiniz görüşürüz o zaman dedi ve gitti.
Ahmet gittikten 15 dakika sonra bir yerlerden telefon sesi geliyordu. Üçümüzünde telefonu değildi. Kanepenin minderinin altından geliyordu ses. Ahmetin telefonuydu düşürmüştü. Arayan mehmetti, telefonu açtım.
- Mehmet ben Melek, Ahmet telefonunu Eylülde düşürmüş, cafeye gelince söyle tamam mı dedim.
- şaşkın ne olacak aklını başından aldın kardeşimin, ben söylerim merak etme, görüşürüz dedi, kapatti.
- Telefonu kapatayım bari arayan olmasın dedim. Eylül:
- dur kapatma deli, kim arıyor, kim var rehberinde bakarız, dedi.
- Ben ona güveniyorum yapmaz öyle şey, dedim.
- Madem güveniyorsun açık kalsın o zaman, dedi.
Eylüle asla laf yetiştiremezsiniz. Herşeye bir cevabı vardır..
yazan: Melek Udeh
Melek UdehKayıt Tarihi : 10.6.2011 13:27:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!