Melekler Başka Sever 1-16.bölüm

Melek Udeh
17

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Melekler Başka Sever 1-16.bölüm

Melekler Başka Sever 1.bölüm

Bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu. işten yeni çıktım koşar adımlarla durağa gittim. çok yorgundum. O kadar yorgundum ki iş arkadaşım can yoldaşım sırdaşım eylülün arkamdan seslendiğini bile duymamıştım.durağa oturdum eylül yanıma geldi.
- Kız deli arkandan melek diye sesleniyorum niye duymuyorsun, dedi. bana deli derdi kızdığı zamanlarda. Çok seviyordum onu, tek dostumdu o benim. meğer çantamı ofiste unutmuşum. Kafam çok dalgındı bu aralar. Çünkü annem çok hastaydı. Babam tekerlekli sandalyeye mahkum olduğundan aileme ben bakıyordum. Biz iki kız kardeştik, ben ve enise. Enise benden 3 yaş küçüktü. Ben onun okulu için kendi okulumu yarıda bırakmıştım. Sigortacılık okuyordum. Şimdide bir sigorta acentasında çalışıyordum. işim çok iyiydi.patronum benden ve eylülden çok memnundu. Ama ev halim beni çok üzüyordu. Annemin bu yatağa mahkumluğu ve babamın hali çok yıpratıyordu beni. onlarda bana karşı çok mahçuptular. Tek mutluluğum tek yaşam kaynağım mahallemizde bir internet cafenin sahibi Ahmet Udeh'e olan aşkımdı. Ama o bunu bilmiyordu. Onu gizliden severdim. Internet cafe tam evimizin karşısındaki binanın altındaydı. balkona çıktığımda tam onu görürdüm. kapının hemen girişindeki masada otururdu. elinden düşürmediği sigarasıyla sürekli bilgisayarla uğraşırdı. bir kez olsun kafasını kaldırıp etrafına bakmazdı. Yada bakardıda beni görmezdi. Ona karşı hissettiklerim bambaşka birşeydi. Onu izlerken herşeyi unutuyordum. Eylül benimle dalga geçerdi. 'Delisin kızım sen, insan bi adını bildiği insana bu kadar bağlanmaz ki, hadi aşık oldunda niye gidip derdini anlatmıyorsun.' derdi. Ama anlatamazdım ki. Ben çok içine kapanık duygularını hep içinde yaşayan biriydim. ama eylül öyle değildi. Ne düşünürse pat diye söylerdi. Onun yaptığı mı daha iyiydi yoksa benim suskunluğum mu bilemiyorum.ama biz birbirimizi tamamlıyorduk. hayatımın iki neşe kaynağı vardi, biri canım dostum eylül, digeri de ulaşılmasını imkansız gördüğüm Ahmet Udeh'ti. Eylül beni dürttü:
- Hadi otobüsün geliyor dedi.
eylülü tek yaşıyordu. ailesi gürcistandaydı. okul için istanbula gelmiş ve buraya yerleşmişti. 'hadi sende bize gel, bizde yat, bugün evde tek ne yapacaksın.' dedim. Eylül 'tamam.' dedi. eve geldiğimizde enise okuldan gelmiş işe koyulmuştu, canım kardeşim. Sana ev işlerinde bari yük olmayalım derdi.yemeği yedik, eylülle çayımızı aldık balkona çıktık. Eylül 'ha deli yine başladı put gibi oturup adami izlemeye.' diye söylendi. Birden 'Ben gidip senin adına konuşayım Ahmet Udeh'le.' dedi. Bende 'Hayır sakin böyle birşey yapma.' dedim. Enise işini bitirdi ve ders çalışmaya girdi. Ahmet Udeh Internet cafeyi akşam 10'da kapatıp giderdi, o gidene kadar balkonda eylülle oturduk sohbet ettik. eylül 'yatalim artik yorulduk epey.' dedi. Eylül bizde çok sık kalırdı. annemler onu 3. kızları gibi severdi. o kadar yorgun olmama rağmen uyuyamıyordum. Çünkü aklımda hep o vardı onunla ilgili sorular. Evli olmadığını biliyordum. geçenlerde arkadaşı olduğunu düşündüğüm bir genç 'hadi ahmetim artık sende evlende bitsin bu bekar hayatın.' demişti. 'o da daha zamanı var mehmet demişti. Evet evli değildi, ama sevgilisi varmıydı acaba, nerde oturuyordu, hep düşünceli duruyordu, ne düşünüyordu acaba. Bunları düşünürken eylül bana seslendi:
- düşünmeyi birakta uyu artık..
O da uyumamış beni izliyormuş demekki. 'Sabah ilker beyden azar işitmeyelim geç kalıpta.' dedi. Ilker bey acentanın sahibiydi. O kadar iyi bir insandı ki asla despot bir patron olmadı bize karşı.babamın tekerlekli sandalyesini o almıştı. Çok yardımsever biriydi. Sabah erkenden kalkıp kahvaltıyı yaptık, işe gitmek için evden çıktık. biz binadan çıkarken Ahmet Udeh'te cafeyi açıyordu. Eylül yine yaptı yapacağını ve 'hayırlı sabahlar efendim, bol kazançlar.' dedi. Ben kıpkırmızı olmuştum. eylüle bi çimdik bastım. 'ayy' diye çığlık attı. Ahmet Udeh'te Bize doğru döndü ve sizede hayırlı sabahlar dedi. Benim yüreğim ağzımdan çıkacaktı sanki. Sağolun dedik. Ben eylülü çekiştirdim ve yolda ona söylemediğimi bırakmadım. Eylül 'ne kızıyorsun bu kadar, sanki adam bu kız sana asık dedim, sadece hayırli sabahlar dedik ne var bunda' dedi.

yazan: Melek Udeh

Melekler Başka Sever 2.bölüm

Eylülle ofise gidene kadar birbirimizi yedik. Eylül 'bak kafamın tasını attırma bir dahakine söylerim.' diyerek beni tehdit ediyordu. Ofisin kapısına vardığımızda ilker beyin kız kardeşı aslı ofisin önüne çökmüş ağlıyordu. hemen koşarak yanına vardık. 'Ne oldu.' diye sorduğumuzda daha çok ağlamaya başladı. Ofis müdür yardımcımız taner beyle bir ilişkisi vardı. Bunu ilker bey hariç herkes tüm ofis bilirdi. Aslıyı güç bela sakinleştirdik. Üstü başıda kirliydi. 'Ne olduğunu anlat hemen' dedim. Aslı sesi titreyerek anlatmaya başladı:
- Gece sabaha karşı taner evin önüne gelmiş, beni aradı aşağı inmemi söyledi, ben abim evde inemem dedim, o zaman bağırırım deyince korkup indim, Arabaya binmemle gitmemiz bi oldu, Arabayı çok hızlı kullanıyordu, hafif içkiliydi galiba, Tam biraz yavaş ol diyecektim ki o an olanlar oldu, Ağaca çok fena çarptık. Taner çarpma şiddetiyle.......
ve Aslı burda ağlamaya başladı. Eylülle ben aynı anda 'öldü mü yoksa' diye bağırdık. Aslı:
- bilmiyorum onu öylece bırakıp buraya kaçtım, çok kötüyüm, dedi..
Asli hala olayın şokunu atlatamamıştı. Benim telefonum çalıyordu, arayan ilker beydi. Aslının korkusu dahada arttı. Telefonu açtım. Ama kekeleyerek konuşuyordum.
- Aslı size geldimi melek? diye sordu.
- yok, dedim. Biz ofisteyiz aslıda burdaymış geldiğimizde,
ilker bey hemen buraya gelin, dedim.
Ilker bey çok anlayışlı bir adamdır ona herşeyi anlatacaktım. Eylül aslıyı sakinleştirmeye çalışıyordu. Aslı 'nasıl anlatırım abime nasıl' diye feryad ediyordu. 'Polisi ambulansı aradın mı' diye sordum aslıya. 'Yok aramadım unuttum. Eger bide öldüyse bende vicdan azabından ölürüm onu bırakıp kaçtığım için' dedi. Biz olayın detaylarını konuşurken ilker bey içeri girdi. Çok telaşlıydı. Tam ben aslı diyecektim ki ilker bey beni susturdu:
- Bırak aslıyı şimdi taner bey kaza yapmış hastaneye kaldırmışlar durumu ağırmış. ben şimdi oraya gidiyorum. ofis size emanet, dedi.
Eylül:
- arada bize tanerin durumu hakkında bilgi verin, dedi.
Ilker bey aslıya bakarak:
- senle daha sonra görüşürüz küçük hanim bu kaçıncı evden kaçışın, dedi ve gitti.
Aslıyı eve yolladık. 'Üstünü başını temizle bizden haber bekle' dedik. Aslı gittikten sonra eylül gülmeye başladı.
- Ne gülüyorsun kız deli, dedim.
- Bak kızım aşk hep bela açıyor insanın başına ben aşık filan olmam, dedi.
- Hadi konuşma işe koyul, dedim.
Öglene dogru cep telefonum çaldı. Ilker beydi. Tanerin durumu iyiye gidiyormuş akşama doğru kendine gelirmiş. Aslıyı aradım ve söyledim. Nasıl sevindi anlatamam. iş çıkışı eylülle vedalaşıp evin yolunu tuttum. Eylülle anlaşmıştık yarın tanerin yanına gidecektik. Eve bazı dosyalar götürdüm evde çalışacaktım. Yemek yedikten sonra bilgisayarın başına geçtim. Bir kaç müşteriye email atmam lazımdı acil olarak. Ama bilgisayar açılmıyordu bozulmuştu. Eniseye seslendim.
- abla bende uğraştım ama açamadım, Internet cafeden hallettim ödevimi, dedi..
Ama ben gidemezdim oraya, utanırdım. Mecburdum ama. dosyaları alıp indim aşağı. Elim ayağım titriyordu heyecandan. Içeride 5-6 tane çocuk vardı.
- Hayırlı işler, dedim.
- Teşekkur ederim melek hanim, dedi.
Şok oldum, adımı nerden biliyordu. Nerdeyse düşüp bayılacaktım.
- Buyurun masa 7'yi açtım, dedi.
Nutkum tutuldu. Ben kendime şaşırıyordum. Deli gibi olmuştum. Masaya geçip 1 saate yakın uğraşıp acil olan işlerimi hallettim. Eylüle email atacaktım 'adımı biliyor' diye. birden bir el uzandı:
- buyurun, için, dedi.
Çay getirmişti bana.
- Çok yoruldunuz çay ismarlamak istedim, dedi.
Aman allahım aklım uçtu gitti sanki. Bir sandalye çekti yanıma oturdu:
- Adım ahmet udeh, dedi ve elini uzattı.
Eger elini tutarsam kesin bayılırdım.
- Bende melek dedim.
- Oo eliniz buz gibi, dedi.
- Evet biraz üşüdümde, dedim.
- Çayı zamanında getirmişim demek ki, dedi.
çayımızı içene kadar sohbet ettik. Çay için teşekkür ettim:
- borcum ne kadar, dedim.
- Borcunuz yok hem tanışmamızın adına hemde komşuluk hatırına bugünlük bendensin, dedi.
Kendi kadar seside asaletliydi. Eve kadar sanki yürümemiş adeta uçarak gelmiştim ayaklarım yerden kesildi. Koşarak balkona geldim. geçenlerde gördügüm arkadaşı mehmet geldi. Mehmete heyecanlı heyecanlı birşeyler anlatıyordu. Hemen eylülü arayıp olanları anlattım. Eylül ben anlattıkça gülüyordu..

yazan: Melek Udeh

Melekler Başka Sever 3.bölüm

Eylüle nasıl bağırdıysam ne gülüyorsun diye. ahmet udeh ve mehmet sesimi duymuş olacaklar ki bizim balkona baktılar. Yerin dibine geçtim utancımdan. Eylül telefonu gülerek yüzüme kapattı. Enisede de bir gariplik vardı. Bana bakıp bakıp gülüyordu. Dayanamadım bağırdım:
- bugün eylulle sana bir haller olduda çıkar kokusu, dedim.
Birden taner geldi aklıma. İlker beyi aradım. Tanerin durumu iyiymiş. Ilker bey bana 'sen biliyormuydun' dedi. Bende 'evet' dedim. İlker bey 'ah aslı ah ben ne yapayım sana' diye söylendi.
- Sakın üstüne gitmeyin o çok kötü durumda, dedim.
- Tamam ne diyebilirimki bu durumda, dedi.
Hemen aslıyı arayıp olanları anlattım. Yatağıma girdim. Aklım ahmet udeh'teydi. Bugün eli elime değmişti, gözü gözlerime bakmıştı. Uyuyamıyordum. aklımda hep o vardı. Sabah kalktığımda annem biraz kötülenmişti. Hemen ilaçlarını verdik ve işe gitmek zorunda olduğum için enise annemin yanında kaldı bende evden çıktım. Cafe açıktı ama ahmet udeh yoktu içerde. Belkide ben görmemişimdir. Ofise gittiğimde eylülle ilker bey aslı hakkında konuşuyorlardı. Aslı hastaneye tanerin yanına gitmiş. Durumu çok iyiymiş. Ilker bey odadan çıkınca eylüle bir bakış attım. Eylül hemen anladı ne demek istediğimi.
- Niye gülüyordun öyle deli gibi, dedim.
- Gibisi fazla, öyleyim, Planımız tıkır tıkır işlemiş gerisi ahmet udeh'le sana kalmış dedi.
Birşey anlamadım.
- ne planı, dedim.
Anlattı. Meğer eniseyle konuşmuşlar, enise bilgisayara bozuk süsü vermiş, eylül email atacağımı biliyor ya benim deli arkadaşım.
- Nasılsa oraya gidecektin işte ee anlat bakalım detayları ne oldu, dedi.
Bir bir anlattım. anlattıkça yaşadım adeta. Eylül:
- kızım sen manyaksın anlamadın mı ahmet udeh'te sana yanık, dedi.
- Hadi be ordan bir çay verdi, adımı biliyor diye hemen aşık mı oldu saniyorsun, dedim.
- Vay aptalım vay sanki sen ona birşey mi yaptın aşık olmak için sen nasıl uzaktan seviyorsan oda seni uzaktan seviyormuş belli, dedi eylül, Ahanda şuraya yazıyorum bu adam sana aşık, dedi.
Ögle arasında eylulle taneri ziyarete gittik. Aslıda ordaydı. Ilker bey söz vermiş taner hastaneden çıkınca nişanları yapılacakmış. Ofise tekrar döndük. Eylüle:
- sana kızamıyorum çünkü içimden iyiki yapmış diyorum, dedim.
- Ha şöyle yola gel gülüm, dedi.
Güldük. Eniseyi aradım. anlamıştı, niye aradığımı biliyordu. telefonu açar açmaz:
- abla vallaha benim suçum yok. eylül abla yaptırdı bana, dedi.
- Tamam önemli değil, annem nasıl, dedim.
- Sabaha göre biraz iyi, dedi.
- Akşam görüşürüz, dedim.
Eylül:
- hadi sen erken git ben senin yerinede bakarım dedi.
- Tamam ama bir şartla, akşam bize gel, dedim.
- tamam, dedi.
Ofisten çıktım. durakta otobüs bekliyordum. Bir araba durdu durağın önünde. camdan 'melek hanim' diye seslendiler.
Aman allahım ahmet udeh'ti bu. Yine dizlerimin bağı çözüldü. 'Merhaba' dedim.
- Çarşıda birkaç işim vardı hallettim, cafeye gidiyorum, hadi binin arabaya sizide eve bırakayım, dedi.
Ne diyeceğimi şaşırdım. evet diyemezdim. mahalleli ne derdi.hayır desem neden diyecekti.
- Zahmet etmeyin ben otobüsü beklerim, dedim.
Israr etti. anlamıştı çekindiğimi.
- Mahalleye girmeden bırakırım, dedi.
- Yok ondan değil ama, dedim.
- O zaman arabaya binin, dedi. Binmek zorunda kaldım. Bir müddet sustuk. Suskunluğumuzu ahmet udeh'in cep telefonu bozdu. Telefonu cevapladı. 'Tamam mehmedo birazdan ordayım' dedi kapattı.
- Mehmete ben mehmedo derim oda bana ahmedo der, en yakın dostumdur, tıpkı seninle eylül hanım gibi, dedi.
- Pardon ama Siz nerden biliyorsunuz eylülü ve beni dedim.
Birden arabayı durdurdu.
- Bak bir daha bana siz deme tamam mı. ben senin beni izlediğin kadar bende seni izliyordum, sen benim hakkımda birşey bilmezken ben senin ayakkabı numarana kadar biliyorum ve senin beni sevdiğinden dahada fazla seviyorum seni, dedi.
Aman yarabbi rüyamıydı bu yaşadıklarım.
- Peki siz nerden biliyorsunuz tüm bunları, dedim.
- Bak yine siz dedin, siz yoktu hani dedi.
- Konuyu çarptırma nerden biliyorsun, dedim.
Tüm asaletiyle gülerek:
- eylül hanımın canı sağolsun, dedi.
Ah eylül ah hangi taşı kaldırsam sen çıkıyorsun. akşam gelde ben sana sorarım dedim kendi kendime.
- Sakın ona kızma onun bir suçu yok onu buna ben zorladım hem fena mı oldu, dedi..

yazan: Melek Udeh

Melekler Başka Sever 4.bölüm

- Ee ne diyorsun, dedi ahmet udeh.
- Neye ne diyorum dedim.
- Seni seviyorum ya sen beni..
Daha lafını bitirmeden:
- evet seviyorum, dedim.
Elimi tuttu. Heyecandan geberecektim. Mahalleye girmeden ben arabadan indim. Vedalaştik. gidiyordum. arkamdan 'melek' diye seslendi. 'Efendim' dedim.
- Beni balkondan izlemeye devam et. çünkü sen beni izlerken bende seni güvenlik kamerasından seyrediyordum, dedi.
Şaşırdım. Birsey söyleyemedim. Bugün evin yolunu bulabilirdim inşallah. Annem çok iyi görünüyordu. Eniseye 'hadi sen yat dinlen, ben akşam yemeğini hazırlarım' dedim. Akşama doğru eylülü aradım. yolda olduğunu söyledi. Masayı hazırlamaya başladım. Annem:
- bende masada yiyeceğim, kendimi iyi hissediyorum dedi.
Tam o sırada kapının zili çaldı. Kapıyı açtım, gelen eylüldü. Sarıldım, kulağına 'çok teşekkür ederim' diye fısıldadım. 'Bir şey değil bugün sana yarın bana, değil mi' dedi. Yemeğimizi yedikten sonra balkona çay içmeye çıktık. Annem ve babam içeride televizyon izliyorlardı. Telefonuma mesaj geldi. Ahmet Udeh'ten gelmişti. 'Afiyet olsun meleğim' diye yazmıştı.
- Eylül biliyormusun ben onu izlerken oda beni güvenlik kamerasından izliyormuş, dedim.
Eylül pişkin pişkin:
- evet biliyordum, dedi.
- Koynumda yılan beslemişimde haberim yokmuş gizli ajan ne olacak, dedim.
Gülmeye başladık. Yine mesaj geldi ahmet udeh'ten. 'Gülmek sana yakışıyor, seni hep güldüreceğim' diye yazmış. Bende 'söz mü? ' diye cevap yazdım. Birden cafenin önüne çıktı ve avazı çıktığı kadar bağırmaya başladı. 'sana söz veriyorum ölene kadar söz veriyorum' diyordu. Hepimiz şaşkındık. Eylül:
- bu ahmet udeh benden daha deli vallaha dedi.
Akşam saat 9'a geliyordu. Ahmet Udeh arkadaşı mehmet arabayla cafeye geldi.
- Bak eylül buda onun en yakın arkadaşıymış, dedim. Ahmet udeh ona mehmedo diyormuş oda ona ahmedo diyormuş.
Enise:
- eylül abla sanada mehmedoyu ayarlayalım ne güzel evlenincede ayrılmazsın, dedi.
Eylülle benim tek korkumuz, evlendiğimizde eşlerimiz bizim gibi anlaşamazsa ne yapacağımızdı. 'Enise hakli' dedim. Eylül susmuştu. Ilk defa böyle durgunlaştı.
- Ne oldu bozuldun mu bacım, dedim.
- Yok ya bozulmadım. aklıma çok eskilerden birşeyler geldide, dedi.
Eniseye 'hadi bir kahve yapta fala bakayım' dedim. Eylül ben fala bakarken attığım yalanlara çok gülerdi. Biraz onu neşelendirmek istedim. Biz kahveleri içerken saat 10 olmuş olacak ki, Ahmet udeh ve mehmet beraber dükkanı kapattılar. Ahmet udeh arabaya binerken uzun uzun bana baktı. Eylül 'hadi fala içerde bak' dedi. Yatağımıza oturduk. Ben başladım atmaya. 'Kız eylül, sen bu aralar en yakın arkadaşının arkasından iş çevirmişsin ama hayır duasını almışsın, bu arada sana bir kısmet var, isminin baş harfi M dedim. Enise 'mehmedo işte' dedi. Eylül 'hayir mahmudo' dedi ve gülmeye başladık. Annem 'yatın artık yorulmadınız mı daha, sabah işe gideceksiniz' diye seslendi. Hemen yataklara sokulduk. Sabah hazırlanıp işe gitmek için çıktık evden. Ahmet Udeh dükkanı yeni açıyordu. Selamlaştık. Ofise gittiğimizde ilker bey '1 saat sonra toplantı yapacağım, hepinizi odama bekliyorum' dedi. Eylül 'bu toplantıda neyin nesi durup dururken' dedi. Ilker bey asla böyle habersiz toplantı yapmazdı. 'Anlarız birazdan' dedim.

yazan: Melek Udeh

Melekler Başka Sever 5.bölüm

Aradan 10 dakikA geçmemişti ki aslı geldi. Ilker bey onuda çağırmış. 'Anlaşılan bu bir iş toplantısı değil' dedim. Iyice merak etmiştik. 1 saat sonra hepimiz ilker beyin odasındaydık. Aslıyı yanına çağırdı ve sarıldı. ağlıyordu ilker bey.
- Bu en çok senin canını yakacak ama bunu bilmen lazım. arkadaşlar, artık taner müdürümüz değil. aslıcığım, bir daha o sahtekarla konuşmayacaksın..
Herkes boş gözlerle birbirine bakıyordu. Aslı ağlamaklı bir sesle sordu.
- Ne oldu ki abi.
Ilker bey bir biri anlattı, tanerin acentayı nasıl soyduğunu ve üstelik evliymiş, ailesi ingilteredeymiş. Aslı adeta yıkıldı.
- Bu nasıl olur, oysa o bana neler demişti, dedi.
Hepimiz şaşkındık. Ortamda sessizlik hakimdi. Ilker bey aslıya sarıldı. ve bize:
- Sizler çıkabilirsiniz, dedi.
Biz masamıza geçtik. Eylülle konu hakkında yorum yapıyorduk. Eylül öyle bir laf etti ki gülmemek için kendimi zor tuttum. Akşam iş çıkışında ahmet gelip beni alacaktı. Eylülü göndermedim evine. Bu aralar biraz morali bozuktu. Yalnız bırakmak istemiyordum. Ailesini görememek onu çok üzüyordu. Ofisten çıktığımızda ahmet arabayla kapıda bekliyordu. Yanında arkadaşı mehmette vardı. Eylül gözüme baktı 'faldaki -M- de gelmiş senin işin mi yoksa' dedi. 'Yok ben sen değilim arkandan iş çevirmem korkma' dedim. Gülerek arabaya doğru gittik. Ahmet mehmeti bizimle tanıştırdı. Eylül boncuk boncuk terliyordu. Yüzü kızarmıştı.
- Iyi misin, dedim.
- Evet iyiyim ama ben bugün eve gitsem olmaz mi? dedi.
- Hayır bu halde seni bırakmam, dedim.
Hiç susmak bilmeyen eylülün yol boyunca ağzını bıçak açmadı. Arada aynadan onlara bakıyordum. Mehmet gözlerini eylülden alamıyordu ama eylül hiç oralı olmuyordu. Sessizlik benim telefonumun çalmasıyla sona erdi. Annemdi, 'yemek hazır geliyormusun' diye aramış. 'Evet yoldayiz eylül de geliyor' dedim.
- Çok şükür annem iyileşti ve yemek yapmaya başladı. özlemiştim annemin yemeklerini, dedim. Mehmet:
- geçmiş olsun, sevindim iyileştiğine dedi.
Mehmete teşekkür etmek için arkaya baktığımda eylül mehmete sus diye işaret ediyordu. Eylüle öyle bir baktım ki, eylül 'durdur arabayı ineceğim' dedi.
- Neden hayırdır ne oldu, dedi ahmet. Ahmete 'durdur' dedim. Ahmet 'ne oluyor size anlamıyorum' dedi. Ahmet arabayı durdurdu.
- Kusura bakma canım, eylülle konuşmam lazım, siz gidin, akşam ben seni ararım, dedim.
Mehmetin ağzını bıçak açmadı. Ahmet:
- Tamam canım görüşürüz, yapabileceğim birşey varsa hemen yaparım, dedi.
- Hayır bu eylülle benim aramda canım yinede sağol, dedim.
Biz arabadan indik. eylüle 'hadi şurada bir yerde çay bahçesi vardı oraya gidelim ve bana herşeyi anlat' dedim. Eylül ağlamaya başladı ve bana sarıldı.
- Çok özür dilerim melek. sen benden hiç birşeyini saklamazken ben senden yıllar önce mehmetle sevgili olduğumuzu sakladım, özür dilerim canım arkadaşım, dedi.
Şok olmuştum. eylülle mehmetin sevgili olmasına değil eylülün bunu benden saklamasına şaşırmıştım.
- Peki ama neden sakladın benden, dedim.
- Önce çay bahçesine gidelim, orda anlatırım, ayakta duramıyorum, dedi.
Çay bahçesine vardığımızda eylül biraz olsun sakinleşmişti. Masaya oturduk, çay istedik.
- Evet anlat hadi, dedim.
Anlatmaya başladı:
- Mehmetle 2 ay önce sizin ordan giderken cafenin önünde karşılaştık. Beynimden vurulmuşa döndüm. Çünkü istanbul'a ilk geldiğimde mehmet bizim fakültenin 2.sınıfındaydı. orda tanışmıştık. 3 ay kadar çıktık. sonra mehmet ortadan kayboldu. bir daha ne görebildim nede haber alabildim. Hayata küsmüştüm. sen çıktın karşıma. Tekrar gürcistana dönecektim. ama seninle batmana gelmek bana iyi gelecekti. bana kaldığımız yerden tekrar başlayalım mı diyor, dedi.
Aman allahım duyduklarım karşısında şok olmuştum.
- Canım arkadaşım benim. neden anlatmadın bana. hadi kalk eve gidelim, dedim.
Telefonum çalıyordu arayan ahmetti..

yazan: Melek Udeh

Melekler Başka Sever 6.bölüm

- Nerdesiniz canım, nasılsınız? öldüm meraktan, dedi.
Eylülün yanından biraz uzaklaştım.
- Mehmet sana birşey anlattı mı, dedim.
- Hayır ama mehmetle alakası ne, dedi Ahmet.
- Uzun hikaye, Mehmete sor o anlatsın sana, dedim.
Yolda gelirken Eylül:
- Ne yapmalıyım Melek bana akıl ver, dedi.
- Hala seviyor musun, dedim.
- Evet. bunca yıl niye aşık olamadım melek? ona olan aşkımdan aşık olmadım, dedi.
- Peki oda hala seni seviyorsa yeniden denemenizde bir sorun olmaz, dedim.
- Evet ama ya yine beni yarı yolda bırakırsa, dedi.
Eylül çok haklıydı ona güvenmemekte. Biraz gülsün diye 'O zaman Ahmet, ben ve sen onu bir güzel döveriz yola gelir' dedim. Eylül güldü. Onu güldürmeyi başarmıştım. Canım arkadaşım neler yaşamış yüreğinin kuytu köşelerinde sessizce.
- Iyiki seni tanımışım, dedi.
- Evet iyiki beni tanımışsın yoksa Mehmeti asla bulamazdın, dedim gülerek.
- Deli ne olacak, dedi.
Morali düzelmişti. Eve geldiğimizde Ahmet cafenin önünde bizi bekliyordu. Hemen yanımıza geldi.
- Anlattı mı? dedim.
- Evet anlattı. Şimdi nasılsın Eylül? dedi. Eylül:
- iyiyim, dedi.
Ahmette şaşırmıştı benim gibi. Annem sofrayı hazırlamıştı. Bir güzel karnımızı doyurduk. Annem döktürmüştü yine. Cumartesi ve Pazar tatildi bize. Akşam geç saatlere kadar oturduk Eylülle. Eylül Mehmetle yaşadıklarını anlattı. Anlattıkça yaşıyordu o günleri. Sabah saatin dördüne geliyordu uyuduğumuzda. Sabah Eylülle beraber babamı parkta gezmeye götürdük. Sonra geri geldiğimizde Ahmet cafenin önündeydi oturuyordu. Bizi görünce ayağa kalkıp Babama selam verdi.
- Nasılsınız Aziz amca, dedi.
- Tanışıyor musunuz, dedim babama. Babam:
- Elbette tabi. nede olsa komşumuz sayılır. hemde mahallemizin esnafı. Sen çalıştığın için konuyla komşuyla alakan yok tabi. Sonra Ahmete dönerek:
- iyiyim Ahmet bey oğlum sen nasılsın, dedi. Eylül:
- Tabi canım bizim gibi çalışan insanların ne gibi alakası olur ki mahalle esnafıyla değil mi ama, dedi, imalı imalı.
Gülmemek için kendimi zor tuttum. Ahmet Babamı yukarı çıkarmamıza yardım etti. Babam:
- Ahmet bey oğlum kapıma kadar gelmişsin bir kahve içmeden bırakmam buyurun içeri girin, dedi.
Eylül, ben ve Ahmet göz göze geldik. Ahmet:
- Tamam gireyim dedi.
Eylül yine tutamadı çenesini:
- Körün istediği bir göz Allah verdi iki göz, dedi.
Ben hemen Eylüle çimdik bastım. Ahmet gülüyordu. Allahtan babam duymamıştı. Babam:
- Hadi Melek, Ahmet bey oğluma ve bana bir kahve yapta içelim, dedi.
Ben Ahmete:
- Kahvenizi nasıl içersiniz, dedim.
- Orta, dedi.
Mutfaktan Eylülün kahkaha sesleri geliyordu.
- Bu kızda olmasa evin neşesi olmayacak yine ne muzurluk yaptıysa, dedi babam.
Kahveleri yaptım. Annem, Babam ve Ahmet beraber oturup içtiler. Annem Ahmeti sorguya çekti adeta. Annemin sorması benim açımdan iyiydi. Bizde Eylülle mutfaktan dinliyorduk. Annem yanımıza geldi:
- Ah Meleğim yavrum tam kendine uygun birini bulmuşsun, dedi.
- Anne sen nerden biliyorsun, dedim, Yoksa eylül mü söyledi. Eylül:
- Yok bu sefer ben değilim, dedi. Annem:
- Kimsenin söylemesine gerek yok, anneler anlar, dedi.
Ahmet kalkmak için müsade istedi.
- Birazdan arkadaşım gelecek ben kalkayım. kahve için çok teşekkür ederim, dedi.
Ahmet gittikten kısa bir süre sonra bana mesaj attı. 'Mehmet eylülle konuşmak istiyor, hep beraber yemeğe çıkalım mı' diye. Eylüle anlattım 'tamam' dedi. Babamlara 'biraz dolaşacağız' dedik. hazırlanıp çıktık. Mahalleden biraz uzakta aldılar bizi. Bir restoranta gidip oturduk. Mehmet eylüle:
- bir daha seni bırakamam. yıllarca aklımda hep sen vardın. babamın işleri yüzünden okulu bırakıp memlekete batmana döndüm. senin geleceğine mani olmak istemedim. ama seni asla unutmadim, dedi.
Eylül ayağa kalktı. Hepimiz gidiyor diye düşündük ama o mehmete sarıldı. 'beni asla bırakma' diye ağlıyordu. Ahmetle o kadar mutlu olduk ki onların tekrar bir araya gelmelerine, anlatamam. Yemekten sonra biraz dolaştık. Ertesi gün pazardı. Hasankeyfe gitmek üzere anlaştık, vedalaştık. Onlar cafeye gittiler. biz eve çıktık. Ikimizde mutluluktan uçuyorduk. Enise:
- sizde bir haller var anlatın bakayım dedi.
Olanları eniseye anlattık. o da çok şaşırdı.
- Bizi iyi uyuttun helal sana eylül abla, dedi.
Dün uykusuz olduğumuz için saat 10'dan sonra uyuduk hemen. Sabah erkenden uyandım. Kahvaltıyı hazırladım. Herkesi uyandırdım. Kahvaltıdan sonra biz hazırlanmaya başladık. işleri eniseye yıktık. Ahmet dükkanı açmıştı. Biz buluşacağımız yere gittik. 5 dakika sonra arabayla geldiler. Arabaya bindiğimizde ahmet:
- herkes telefonunu kapatsın bugün rahatsız edilmeyelim, dedi.
Hepimiz telefonlarımızı kapattık. Ahmetin yanındayken zamanın nasıl geçtiğini anlamıyordum. Onu tanıdıkça daha çok seviyordum. Onu tanıdığım günden beri gözlerimin içi gülüyordu. Çok güzel bir gün geçirdim. Ahmette duyduğum aşk bambaşkaydı. Onun yüzünü görmek, sesini duymak, elini tutmak benim ekmeğim, aşım, suyum gibiydi. Çok güzel bir gün geçirmiştim. Eve dönmek için arabayı park ettiğimiz yere geldik.
- Ben artık telefonumu açıyorum canım, dedim.
- Tamam meleğim sen bilirsin, dedi.
Telefonumu açtım hemen bildirim mesajı geldi. Tam 23 kez. enise aramıştı. Kesin birşey olmuştu. Yoksa enise bizim nereye gideceğimizi biliyordu ve rahatsız etmezdi. Eylüle:
- sende aç telefonunu dedim.
Onada hemen bildirim geldi. enise onu da çok aramıştı. Hemen eniseyi aradım ama şimdide ona ulaşılamıyordu. Evi aradım. telefon çalıyordu ama açan yoktu. Aklıma her türlü şeyler geliyordu. Acaba annem mi kötülenmişti yine. Hemen komşumuz zehra teyzeyi aradım. Zehra teyzenin söyledikleri hayal meyal hatırlıyorum. Kendime geldiğimde hastanedeydim kolumda serum vardı.

yazan:Melek Udeh

Melekler Başka Sever 7.bölüm

Baş ucumda Ahmet, Eylül, annem, Enise vardı. Dilim varmıyordu o soruyu sormaya. 'Babam' diye bildim sadece 'babam'. Annem hemen basımı okşadı.
- Korkma kızım, baban yoğun bakımda, doktorlar iyileşecek diyorlar.
Gözümle görmeden inanamazdım. Eniseye 'nasıl oldu, anlat' dedim. Babamı parkta dolaştırmaya götürmüşler. Dönüşte caddeden geçerken bir minibüs babamın tekerlekli sandalyesine çarpmış. Enise sürüyormuş babamı. Babam çarpmanın etkisiyle sandalyesinden fırlamış. Eniseninde elinde yüzünde hafif sıyrıklar vardı. Enise anlattıkça ben ve Enise hıçkırıklara boğulduk. 'Hemen babamı görmeliyim' dedim. Ahmet:
- tamam canım sen bir sakinleş, serumun bitsin göreceksin babanı, dedi.
Elimi sımsıkı tutuyordu. Eylüle baktım. Gözlerimizle konuşuyorduk adeta Eylülle. Yine tutamadım kendimi. göz yaşlarına boğuldum. Eniseyle anneme 'siz babamla ilgilenin' dedim. Annemler çıkınca ben yine ağlamaya başladım. 'Babama birşey olmasın ne olur Allahım' diye yalvarıyordum. Ahmet saçlarımı okşuyordu.
- Babana birşey olmayacak, ağlama, dedi.
- Sizler benim canımsınız. yanımda olduğunuz için çok teşekkür ederim dedim.
- Teşekkür etmene gerek yok, aynı şey bizim başımıza gelse sende bizi yanlız bırakmazdın, dedi Ahmet. Serumum bitti. Hemşire gelip serumumu çıkarttı:
- geçmis olsun gidebilirsiniz dedi.
Hemen babamı görmek istiyordum ama babamın doktorları bunun mümkün olmadığını söylediler.
- Neden, durumu çok mu kötü, dedim.
- Maalesef, herşeye kendinizi hazırlamalısınız, dedi doktor.
Gözümün yaşları sel olup aktı.
- Burda beklemenizin bir anlamı yok, evinize gidin. herhangi acil bir durumda biz size haber veririz, dedi doktor.
Annemle eniseye 'siz gidin ben burda kalırım' dedim. Enise çok perişandı, kuzum benim. Eylüle 'sende annemleri yanlız bırakma' dedim. 'Seni bırakamam tek başına' dedi. Ahmet:
- ben varım. ben meleğimi bırakıp hiç bir yere gitmem dedi.
Ona karşı sevgim 1 kat daha artmıştı. Onlar gittiler. Ahmetle ben sandalyeye oturduk. Ahmet beni teselli etmeye çalışıyordu, ama nafile. Ben ona babamla olan anılarımı anlattım. 'Başım çok ağrıyor' dedim. 'Ağlamaktan' dedi. Başımı omuzuna yaşladım. Uyuya kalmışım. saat gecenin üçüne geliyordu uyandığımda. Beni rahatsız etmemek için öylece kalakalmıştı canim benim. Uyumamıştıda. Doktor babamın odasından çıkıyordu. Ahmet hemen doktorun yanına gitti ve birşey konuştu. Ahmet 'hadi melek gel, babanı görmene izin verdi doktor bey' dedi. Hemen fırladım yerimden.
- Ama sadece 3 dakika, hemşire hanım hanımefendiyi hazırlayın hastayı görecek, dedi.
Hemen hazırladım. Babamın yanına vardığımda adeta dünya başıma yıkıldı. Yüzünde ve göğsünüö üstünde büyük yaralar vardı. Solunum makinesine bağlamışlardı. Elini tuttum. nutkum tutulmuştu. Gözümün önünden neler neler gelip geçmişti. Kendimi zor tutuyordum ayakta. Hemşire 'hadi çıkalım' dedi. 'Baba beni bırakma' diyebildim. 'sadece baba bizi birakma'. Bu babamın ilk kazası değildi. 15 yil önce bir motorsiklet çarpmıştı babama. o kazadan sonra yürüyemeşti. Dışarı çıktım. Ahmet hemen yanıma gelip koluma girdi. ayakta zor duruyordum.
- Eylülle konuştum, meleğin babasının yanında olduğunu söyledim dedi. Mehmette aradı. sabah oda gelecek.
Sabah ezanı okunuyordu. Babamın odasında bir telaş vardı. Korkudan dizlerimin bağı çözüldü, ayağa kalkamadım. İçeriye bir sürü doktor, hemşire girdi. Bize hiç birşey söylemiyorlardı. Ahmet birşeyler öğrenmeye çalışıyordu. Koşarak yanıma geldi.
- Sakın sakın bana kötü birşey söyleme, dedim.
- Hayır aşkım hayır baban kendine gelmiş, dedi.
Dünyalar benim olmuştu. 'Çok şükür allahım sana çok şükür' diye bağırdım. Hemen annemleri arayıp haber verdim. Onlarda yoldalarmış zaten. Doktorlar odadan çıkmaya başladı.
- Durumu gayet iyiye gidiyor. şaşılacak bir durum, ama göğsündeki yaranın derinliği nedeniyle bir gün daha uyutacağız. birazdan ortopedi doktorumuz muayene edecek. bacaklarındaki sorundan dolayı, dedi doktor.
Annemler gelmişti. hemen anlattım onlara. Annem uyumamıştı hiç, gözlerinden belliydi. Ahmet bize çayla yiyecek birşeyler alıp geldi. Ahmete:
- hadi sen git yoruldun canım, git. hem cafeni aç, dedim.
- Ben halimden memnunum cafeyi bir arkadaş açacak dedi.
Mehmette geldi.
- Hepinize çok teşekkür ederim. beni yanlız bırakmadınız, dedim.
Telefonum çaldı. arayan ilker beydi. Eylüle verdim telefonu:
- al sen konuş benim halim yok, dedim.
Eylül konuştu. Ilker bey geçmiş olsun dileklerini iletmiş. 'babası iyi olana kadar gelmesin işe' demiş. Babamı muayene eden doktor bizi odasına çağırdı. Çok endişelendik kötü bir durum var belki diye. Anneme 'sen gelme, eniseyle ben gideyim' dedim. 'Tamam kötü birşeyse benim kalbim dayanamaz' dedi. Doktor 'yüce rabbim her şerrin sonunda bir hayır verirmiş, babanızı az önce uzun uzun muayene ettim, Aziz bey artık yürüyebilecek' dedi. Enise kendini tutamadı ve 'çok şükür yarabbim' diye bağırdı. Nasıl sevindim anlatamam. Dışarı çıktığımızda herkes bizden kötü haber bekliyor gibiydi. Annemlerin yanına vardık. Eniseyle aynı anda bağırdık 'babam yürüyebilecek' diye. Herkes şok oldu. Annem göz yaşlarını tutamıyordu. Eylülle Enise birbirine sarılmış zıplıyorlardı. Ahmete sarıldım, 'hadi bak babamın durumu iyiye gidiyor. sen eve git biraz dinlen, cafeye uğra sonra yine gelirsin' dedim. Ahmet:
- tamam. o zaman beraber gidelim. sende eve git uyu dinlen. akşama seni alırım birlikte geliriz, gece nöbetini biz devir alırız, dedi gülerek.
- Tamam canım hadi gidelim, dedim.
Annemle Enise hastanede kaldılar. Ahmet, ben, Eylül ve Mehmet eve döndük. Onlar cafeye girdiler. Eylülle ben eve geçtik. Ben üzerimi değiştirirken Eylül yiyecek birşeyler hazırlamış. Yedikten sonra biraz uzandım. Epey uyumuşum. Telefonumun sesiyle uyandım. Enise arıyordu. Babamı normal odaya almışlar yanındalarmış. Beni sormuş. Hemen ahmeti aradim..

yazan: Melek Udeh

Melekler Başka Sever 8.bölüm

Hastaneye gittik. Babam gayet iyi görünüyordu. Ahmete:
- hadi sen annemle eniseyi al götür. Bugün Eylülle kalırım, dedim.
15 gün kadar yattı babam hastanede. Ahmet bizi hiç yanlız bırakmıyordu. Ahmetin bana ve aileme olan ilgisi, sevgisi ve saygısı beni ona daha çok bağlıyordu. Ahmetin benim mutluluğum için çaba sarfetmesi ona olan sevgimi gün geçtikçe artırıyordu. Çok seviyordum onu, cok. Babamı hastaneden çıkarttık, ama daha tam yürüyemiyordu. 2 ay kadar fizik tedavisi görmesi gerekiyormuş. Eylül zavallım benim işlerimide üstlendiğinden yorgunluktan bitkin haldeydi. Babam hastaneden çıkmıştı. artık işe başlayacaktım. Ertesi gün işe gittim. Eylül benden önce gelmişti. Aslıda yanındaydı. Aslı heyecanlı heyecanlı bir şeyler anlatıyordu Eylüle. Yanlarına doğru gittim:
- anlatın bakalım ne kaynatıyorsunuz böyle, dedim. Eylül:
- Aslı biriyle tanışmışda onu anlatıyordu, dedi. Aslı:
- Ayy evet Melek, çok yakışıklı, karizmatik biri, dedi.
- Tanerde öyleydi ama sonu fena oldu, güzelliğine bakma huyu önemli, dedim. Aslı:
- aman sende adamın hevesini kursağında koyarsın filozof Melek, dedi.
Gülmeye başladık.
- Eee adı ne, ne iş yapar, dedim.
- Ha şöyle yola gel sor anlatayım, dedi Aslı. Eylül:
- etrafımızda bir tane normal insan yok ya, dedi.
- Bende hepimize senden bulaştı, dedim.
Kahkahayı bastık. İlker bey odadan bağırdı:
- bugün pek keyifliyiz ama işler asılırsa benim keyfim kaçar sonrada sizin keyfiniz kaçar, dedi.
Aslı kısık sesle anlatmaya başladı.
- Adı Yücel, 26 yaşında, büyük bir şirketin muhasebesine bakıyor dedi.
Ilker bey odadan çıktı. Eylül:
- eyvah kızacak mı ne, dedi. Ilker bey:
- bugün yeni müdür için ilan verdim hem gazeteye, hemde internete. Gelen olursa odama gönderin dedi.
Ilker bey gidince Aslı:
- tipsizleri yollayın geri gitsin, dedi. Gülmemek için
Kendimizi zor tuttuk. Akşam eve geldiğimde Enise gelmemişti okuldan. Annem endişelenmişti. Telefonuda kapalıymış.
- Hemen panik yapma, dersi uzamıştır, Arkadaşlarıyla takılmıştır falan, dedim.
ama annem gibi bende korkmuştum. Çünkü Enise hiç böyle yapmazdı geç geleceği zamanlarda hep önceden haber verirdi. Eylül arıyordu.
- Enise bende, eve gelememiş, çok kötü durumda, kimseye birşey çaktırma, hemen bana gel, dedi. Anneme:
- Eylül bende kal diyor oraya gidiyorum, Eniseyide ararım, oraya gelir, dedim.
Eniseyle telefonda konuşuyormuş gibi yaptım. Annem inandı. Hemen hazırlanıp çıktım. Aşağıya inerken Ahmetle karşılaştım. babamın yanına geliyormuş.
- Sana ne oldu böyle rengin atmış dedi.
Durumu anlattım.
- Hadi ben götüreyim, dedi.
Beraber Eylüle geldik. Eylül kapıyı açtığında bize 'sus' işareti yaptı. 'Uyuyor' dedi. Yanına gittim dünyam başıma yıkıldı. Eli yüzü morluklar içindeydi. Çizikler yaralar vardı yüzünde ve elinin üstünde. Ahmetinde nutku tutulmuştu. Eylül:
- hadi biz diğer odaya geçelim uyusun biraz, zor sakinleştirdim, dedi.
- Bunu ona kim ve niye yapmış, anlattı mı dedim.
- Enisenin görüştügü biri vardı ya hani dedi.
- Hakan mı dedim.
- Evet o, dedi. dün tartışıp ayrılmışlar, bugün eniseyi defalarca aramış ama cevap alamayınca kampüsün çıkışında enisenin önünü kesmiş, enise 'bitti istemiyorum seninle konuşmayı' deyince gururuna yediremeyip sinirlenmiş ve sonuç böyle olmuş dedi.
Kan beynime sıçradı.
- hayvan herif, dedim. Gösteririm ben ona, mahkemeye vereceğim onu, dedim.
Ahmette cok sinirlenmişti.
- Soyadını telefonunu filan biliyormusunuz, dedi.
- Soyadı Kaplaner ama sen birşey yapma, enise uyansın, hemen karakola gidip şikayetçi olalım, hem olayı görenlerde vardır, dedim. Eylül:
- evet Enisenin kız arkadaşları varmış yanında, zaten eniseyi onlar taksiyle bıraktılar buraya, dedi.
Biz tam bunları konuşurken Enise geldi yanımıza. Sarıldım ağladı. 'özür dilerim abla' diye ağlıyordu. Göz yaşlarını sildim:
- ağlama, hem neden özür diliyorsun ki sana bunu yapanlar özür dileyecekler, dedim. Ahmet: bunu yanına koymam, benim baldızıma birşey yapan beni karşısında bulur, dedi.
Enise az da olsa gülümsedi. Eniseye çorba yaptım içirdim. Ahmet:
- hadi hemen karakola gidip şikayetçi olalım.
Mehmetin bir komiser arkadaşı var o ilgilenir, dedi.
Mehmeti aradı..

yazan: Melek Udeh

Melekler Başka Sever 9.bölüm

Enise şikayetci olup olmamakta kararsızdı. Babamlardan çekiniyordu. Mehmet ve Ahmet şikayetçi olması için israr ediyorlardı. ama Enise yok diyordu. Ben ve Eylül cok kızıyorduk ama nafile Enise yok diyordu. Ahmetle Mehmet beraber çıkıp gittiler. Eniseye 'şu olayı baştan anlat bakalım' dedim. Eniseden bu zamana kadar hiç almadığım bir tepki aldım.
- Yeter ya yeter, gelme üstüme artık, anlattıkça kötü oluyorum. hem bu benim sorunum anladın mı? diye bağırdı bana.
Ne diyeceğimi şaşırmıştım.
- Elinden gelse şimdi o hayvanı bana savunacaksın değil mi? dedim. Eylüle dönüp:
- ben gidiyorum, madem onun sorunuymuş, kendi halletsin, yorgunum yatacağım, dedim. Eylül bırakmam falan desede saatin geç olmasına aldırmadan çıktım evden. Durakta otobüs bekledim ama gelmedi. Geride gidemezdim, yoksa bu sinirle daha kötü kavga edebilirdik. Tam ben bunları düşünürken telefonum çaldı. Ahmet arıyordu. 'Enise nasıl' dedi. 'Ilgilenmiyorum artık. ne hali varsa görsün. eve dönüyorum ben' dedim. 'Bu saatte mi? hemde tek başına? bekle beni. geliyorum seni almaya' dedi. Yok demedim. Çünkü o beni aramasaydı ben arayacaktım onu. Gelip beni alması için. Canımdı o benim. Kalp kalbe karşı derler ya öyleydik biz. Ahmet üzgünse benimde kalbim kan ağlardı. Ben gülersem Ahmette güler mutlu olurdu. Bana hep derki: 'elini tuttuğum zaman yüreğini elime almış gibi oluyorum, sevdikçe sevesim geliyor, sen nefes aldıkça ben yaşadığımın farkına varıyorum'. Ahmet geçilmişti. Hava iyice kararmıştı, korkuyordum. Arabayla geldi ve bindim.
- Niye geciktin? korkmaya başlamıştım.
- Biraz işim vardı, dedi. Ee anlat ne olduda sinirlendin bu saatte düştün yollara.
Olayı anlattım. 'Onada hak ver hayatım, yaşadığı çok zor bir durum, psikolojisi bozulmuştur' diye beni sakinleştirmeye çalıştırdı. Birden eve dogru gitmediğimizi farkettim. Ahmete, 'nereye gidiyoruz bu yoldan eve gidilmez ki' dedim. 'Eve götürdüğümü kim söyledi ki, bugün tanışalı 1 ay oldu ama daha başbaşa kalamadık, konuşamadık, hem nasılsa bugün eylülde kalacaksın diye biliyorlar annenler' dedi. 'Ama hadi eylülü ararlarsa? ' dedim. 'Arasınlar eylül halledecek konuştum onunla' dedi. 'Siz varya ne fenasınız ya' dedim. Esentepe'ye gelmiştik. Esentepe Batmanın en güzel manzaralı yerlerindendir. Esentepe'den bakıldığında tüm Batman ayaklarının altındadır. Arabayı durdurdu. 'Çok değil mi burası? ' dedi. 'Evet çok severim burayı nerden aklına geldi buraya gelmek' dedim. 'Burasını bende severim, burdan batmanı seyretmek tüm yorgunluğumu alır. Hadi gel şuraya oturup manzarayı seyredelim' dedi. Arabadan indik, yere oturduk. Ilk defa bu kadar yakın hissettim kendimi ona karşı. Yan yana oturduk. Başımı omuzuna yasladım. 'Ee sen benim hakkimda herşeyi biliyorsun. birazda sen kendini anlat. aileni anlat.' dedim. 'Ne anlatayım gördüğünden ötesi yok, babamı ben 2. sınıfa giderken trafik kazasında kaybettim. Ben buraya okumaya geldim ve buraya yerleştim annem ve 2 abim Beşiri'de (batmanın bir ilçesi) kaldılar. ayda bir ziyaretlerine giderim. Abimler evli. annem kazım abimin yanında kalır. Sürekli başımın etini yer. evlende seninde mürvetini göreyim derdi. Canım annem' diye anlatmaya devam etti. O anlattıkça ben keyif alıyordum. Saat gecenin biriydi. Rüzgar çıkmıştı. O kadar güzel anlatıyordu ki zamanın nasıl geçtigini bilemedim. Sanki sadece ben değil tüm batman dinliyordu onu. 'üşüdüm' dedim. Daha sıkı sarıldı bana. 'Hep böyle sarıl hiç bırakma beni' dedim. 'Seni istesemde bırakamam aldığım nefes gibisin' dedi. Gözlerinin içini bu kadar parlatan şey nedir' dedi bana. 'Sana olan aşkım' dedim. Ellerimi tuttu. Dudakları dudaklarımla buluştu. O an tüm samimiyetiyle beni sevdiğini anlamıştım. Ilk defa bu kadar yakındım ona, hiç kimseye yakın olmadığım kadar yakındım ona. Ellerimin titrediğini fark etmiş olacak ki. 'çok mu üşüyorsun? hadi arabaya geçelim' dedi. Arabaya bindik. Tekrar sarıldı ve, 'sana birşey sorabilir miyim? ' dedi. 'Sor' dedim. Alnımı öptü, 'ölene kadar aynı yastığa baş koyar mısın benimle, evimin kadını olur musun, benimle evlenir misin? ' dedi.

yazan: Melek Udeh

Melekler Başka Sever 10.bölüm

Ne diyeceğimi bilemedim. bu kadar erken olacağını tahmin etmemiştim. Tam evet diyecektim ki eliyle ağzımı kapattı.
- Bak 'hayır' diyeceksen hiç deme öylece sus dedi.
Ben elini tuttum ve ağzımdan çektim. Dudaklarına doğru yaklaşıp öptüm.
- Ben seni yıllardır bekliyorum, hep bunun hayaliyle yaşadım, nasıl hayır diyebilirimki, dedim.
Gözlerinin içi gülüyordu. Sımsıkı sarıldı bana.
- Seni asla bırakmayacağım, asla dedi.
Biraz sohbetten sonra uyuyakalmışım omuzunda. Uyandığımda gün ağarmıştı ama ahmet yoktu yanımda. Hemen dışarılara göz attım, kimsecikler yoktu ortalarda. Korkuyordum. Hemen arabadan inmek istedim kapıları kilitliydi. Hemen telefon ettim, kapalıydı telefonu. Belki tuvalete gitmiştir diye düşündüm ve beklemeye başladım. Bir ticari taksi durdu az ileride. Baktım ahmet indi. 'Ohh be' dedim. rahatlamıştım. Ellerinde poşetler vardı. Kapıyı açtı. Korktuğumu anlamış olacak ki.
- Korkma hayatım kahvaltılık birşeyler almaya gittim, seni uyandırmaya kıyamadım, bir not yazdım ön koltuğun üstüne bıraktım ama görmemişsin, Hadi acıktım al şunları hazırlada yiyelim, dedi.
Ben hazırlarken Ahmette Mehmeti aradı.
- Ben öğleye doğru geleceğim, sen dükkanı aç, dedi telefonda mehmete.
- Ben öğleye kadar kalamam işe gitmem lazım, dedim.
- Tamam seni işe bırakıp eve geçip biraz uyuyacağım, sen uyudun ama ben seni seyretmekten uyuyamadım dedi.
- Hadi gel yiyelim, ben bir Eylülü arayayım, dedim.
Eylül telefonu geç açtı.
- Daha uyuyormusun miskin, hadi kalk işe gidecen hazırlan geçerken alırız seni, Enise nasıl? dedim.
- Off be kızım bir nefes al ya sabah sabah bu ne enerji, dedi.
- Hadi hadi çok konuşma, Enise nasıl dedim.
- Akşam sen gittikten hemen sonra yattı, dur bir bakayım kalkmış mı, dedi.
- Hadi bak bakalım, nasılmış sor, beni ara, dedim.
Ahmet öyle iştahlı yiyordu ki o yedikçe ben doyuyordum. Benim fazla yiyesim yoktu. Sabahın erken saatlerinde birşeyler yemeye alışık değildim. Eylül arıyordu.
- Melek canım benim Enise yok. her yere baktım çantasınıda alıp çıkmış, telefonuda kapalı, dedi.
- Nereye gitmiş olabilir bu saatte, okuluda yok, dedim.
Kendine birşey yapmasından korktum. Eylül:
- ben bir aşağıya inip bakayım dedi.
- Yok bir yere gitmez, belki biraz hava almaya çıkmıştır, geri dönerse seni evde bulamaz belki, biz hemen geliyoruz, dedim.
Ahmet çoktan arabayı çalıştırmıştı. Ahmet:
- Nereye gitmiş olabilir, o adama gitmesin sakın, dedi.
- Olabilir aklıma herşey geliyor Ahmet, hemen gidelim, dedim.
Yolda hep beni sakinleştirmeye çalıştı. Eğer ona birşey olursa ben annemlere ne diyecektim. Kendimi hiç afetmezdim onu yalnız bırakıp gittiğim için. Telefonum çalıyordu. Eylüldü:
- balkondan etrafa bakarken bizim komşu yürüyüşten geliyordu, eniseyi görüp görmediğini sordum, otobüse binmiş gitmiş, dedi.
- Tamam canım biz yoldayız, birazdan orda oluruz dedim.
...
Eylül kendini suçlu hissediyordu.
- Asıl suçlu benim onu yanlız bırakıp gittiğim için, dedim.
Bekliyorduk, elimiz kolumuz bağlı bekliyorduk. Ahmet:
- şu hakan denen itin soyadı ne? telefon numarasını bulup onu arayalım, dedi.
- Kaplaner, dedim.
10 dakika sonra numarasını bulduk. Aradık ama kapalıydı. Eylül:
- ben ilker beyi arayımda gecikeceğimizi haber vereyim, dedi.
Ilker bey Eylüle telefonda esip gürledi. O bildiğimiz patron gitmiş yerine bambaşka bir patron gelmişti son zamanlarda. Eylül:
- bu ne oldu şimdi dedi.
- Boşver onu düşünecek halde değilim, dedim.
Aradan 1 saat daha geçmişti hala haber yoktu. Birden kapının zili çaldı. Gelen Eniseydi. Derin bir oh çektim.
- Nerdesin öldük meraktan dedi, Eylül.
- Hastaneye gittim, rapor almaya. düşündümde haklısınız cezasını çekmeli. birazdan olayı gören arkadaşlarım gelecekler. onlarla beraber karakola gidip şikayetçi olacağım, dedi.
Bana bakarak:
haklıydın abla çok özür dilerim seni kırdım, dedi.
- Sen iyisin ya önemli olan o, dedim.
Sarılıp öptüm. Ahmet:
- hadi sizi işe bırakayım, ben Enisenin yanında giderim, patronunuz kızdı zaten, dedi.
- Yok sende uykusuzsun o kendi halleder. Hem arkadaşları var yaninda, sen git dinlen, biz gideriz, dedim.
- Tamam siz bilirsiniz görüşürüz o zaman dedi ve gitti.
Ahmet gittikten 15 dakika sonra bir yerlerden telefon sesi geliyordu. Üçümüzünde telefonu değildi. Kanepenin minderinin altından geliyordu ses. Ahmetin telefonuydu düşürmüştü. Arayan mehmetti, telefonu açtım.
- Mehmet ben Melek, Ahmet telefonunu Eylülde düşürmüş, cafeye gelince söyle tamam mı dedim.
- şaşkın ne olacak aklını başından aldın kardeşimin, ben söylerim merak etme, görüşürüz dedi, kapatti.
- Telefonu kapatayım bari arayan olmasın dedim. Eylül:
- dur kapatma deli, kim arıyor, kim var rehberinde bakarız, dedi.
- Ben ona güveniyorum yapmaz öyle şey, dedim.
- Madem güveniyorsun açık kalsın o zaman, dedi.
Eylüle asla laf yetiştiremezsiniz. Herşeye bir cevabı vardır..

yazan: Melek Udeh

Melekler Başka Sever 11.bölüm

Hazırlanıp işe gittik. Ahmetin telefonunu ofise ugrayıp alırsa diye yanıma almıştım. Ofise vardığımızda ilker beyin odası bir hayli kalabalıktı. Aslı'da ofisteydi. Aslı'ya neler olduğunu sorduk.
- Abim acentayı devrediyor, tanerin vurgunu büyükmüş altından kalkamadı dedi. Eylül:
- durum bu kadar vahim miymiş vay be dedi. Aslı:
- abim bir şartla devretti. çalışanları işten çıkartmayacakmış, dedi.
Çok üzülmüştük ilker bey adına. iyi günlerimiz geçmişti. Aslı:
- abimle işiniz bitiyor diye benimle arkadaşlığınız bitmeyecek değil mi? dedi.
- Olur mu öyle şey, sacmalama, dedim.
Ilker bey odasından bir kaç adamla çıktı. Bir adam hariç diğerleri gittiler. Ilker bey yanındaki adamla birlikte yanımıza geldi. Diğer arkadaşlarımızıda çağırdı. Veda konuşması yapacağı her halinden belliydi. Gözleri dolu doluydu. Yanındaki adamı işaret ederek:
- bu acentanızın yeni sahibi yani patronunuz Veysi bey. iyi kötü günlerimiz oldu. hakkım varsa helal olsun, hakkınız varsa helal edin, dedi.
- Ama olmuyor böyle, siz patronluktan çıkmış olabilirsiniz ama hep abimiz olacaksınız, dedim.
Ağlayarak odasına gitti. Bir süre sonra elinde özel eşyalarıyla ofisten ayrıldı. Eylülle yeni gelen patron hakkında konuşuyorduk. Iyi birine benziyordu. evliymiş. doğma büyüme batmanlıymış. Tam bu sırada ahmetin telefonuna mesaj geldi. Ben bakıp bakmamakta kararsızken eylül çoktan telefonu kapmıştı.
- Bankadanmış, dedi. Ama dur bir dakika, bu nasıl olur melek, gel, gelen kutusundaki mesajlara bak.
Mesajları okuduğumda beynimden vurulmuşa döndüm. Bu nasıl olurdu. Dün sabah Leyla isimli birinden tam 4 tane mesaj gelmişti. Ben bir yandan bir açıklaması vardır diye düşünürken bir yandan aksini düşünüyordum. Mesajda şunlar yaziliydi: 'vazgeçemiyorum işte elim değil. vazgeçebileceğimide sanmıyorum. sana son buluşmamızda anlatmıştım' diye yazıyordu. Diğer bir mesajdada 'beni kırmayıp geldiğin için ve bana teselli verdiğin için çok teşekkür ederim' yazıyordu. Bu mesaj akşam beni almaya gelmeden 1 saat öncesinde gelmişti. Eylülde şaşırmıştı. birşey söyleyemedi. Eylüle:
- mehmeti ara, eğer ahmet cafeye geldiyse gelsin telefonunu alsın, ha birde sakın birşey belli etme, dedim.
Eylül mehmetle konuşurken, ahmet ofisten içeri girdi.
- Ne yaptın hayatım dedi.
- Hiç, işler işte, dedim.
Öpmeye eğiliyordu, arkamı dönerek çantamda telefonunu arıyormuş gibi yaptım.
- Al telefonunu, bir dahaki sefere dikkatli ol başına iş alırsın, dedim imalı bir şekilde.
- Hasta gibi duruyorsun? dedi.
Eylül hemen araya girdi.
- Ya biraz üzgünüzde, patronumuz acentayı başka birine satmışta ondan, dedi. Ahmet: Anladım, demek sabah o yüzden sinirlimiş. neyse hadi size yemek ismarlayayım, dedi.
- Yok biz yeni yedik, değil mi eylül, hem dolu iş var biz bir yere gidemeyiz, dedim. Eylül:
- ha evet, öyle öyle, dedi. Ahmet:
- peki o zaman ben cafeye gideyim. mehmet mız mızlanıyordu. sevgilimle buluşacağım çabuk ol diye. gideyimde bari sevgilisini bekletmesin, dedi. Eylül gülerek:
- evet, iş çıkışı beni almaya gelecek, dedi. Ahmet:
- Hadi ben kaçtım aşkım, dedi.
- tamam, dedim.
sadece soğuk bir tamam. Ahmet gittikten sonra eylül bana kızdı.
- Birde bana birşey çaktırma dedin nerdeyse adamı dövecektin yahu, dedi.
- Yok canım abartma istersen, dedim.
Akşam olmak bilmedi. Aklım almıyordu nasıl yapardı böyle birşeyi. Anlatmalımıydım, yoksa kendisinin anlatmasını beklemelimiydim. Ama eğer kendisi anlatacak olsaydı dün gece anlatmazmıydı. Kafam karma karışıktı. Iş çıkışı mehmet eylülü almaya gelmişti. Eylül:
- hadi senide bırakalım, dedi.
- Yok ben biraz yürüyeceğim açılırım belki, dedim.
- Kafana takma ne olur, hep benim yüzümden, ara beni eve geçince tamam mı, dedi.
ve eylülle mehmet arabaya binip gittiler. Ahmet arıyordu. Iş çıkışımda hep arardı ama bugün konuşmak istemiyordum. Telefonu kapattım, yürümeye başladım. Nereye bastığımı, nereye gittiğimi bilmiyordum. Çünkü beden olarak vardım ama aklım başka başka yerlerdeydi. Daha dün bana evlenme teklif etmişti. hemde o şahısla buluşup geldikten sonra. Aklım almıyordu. İhanetin yükü çok ağırmış. daha fazla taşıyamadı vücudum. Kendime geldiğimde bir bankın üzerine yatırmışlardı beni. Kendime geldiğimde başımda orta yaşlarda 2 bayanla, bir bey amca vardı.
- Ne zamandır burdayım, dedim. Bayanlardan biri:
yolda kendi kendine konuşurken birden önüme yığılıverdin. Şu beyefendinin ve hanımefendinin yardımıyla seni bu bankın üzerine taşıdık. Su çarpınca yüzüne kendine geldin. Ambulansı arayalım mı iyi misin şimdi, dedi.
- Gerek yok iyiyim teşekkür ederim çok sağolun, dedim.
- Insanlık ölmedi ya hadi geçmiş olsun, dediler ve gittiler.
Banktan güç bela kalktım ve otobüs durağına gittim.

yazan: Melek Udeh

Melekler Başka Sever 12.bölüm

Eve vardığımda ahmet cafenin önündeydi. Beni görünce koşarak yanıma geldi.
- Meraktan öldüm, geciktin,telefonunda kapalı dedi.
- Hiç biraz dolaştım, rahatsız edilmek istemediğim içinde telefonumu kapattım, dedim.
- Bugün sende bir haller var,hasta mısın? dedi.
- Yok hayır hasta filan değilim. Bu ilişkiye başlamakla acele ettiğimi düşünüyorum hepsi bu, dedim.
Yüzü bembeyaz oldu.
- Ne demek şimdi bu, seni bu düşüncelere iten şey ne? dedi.
- Bunu bana sorman saçma, biraz düşün belki bulursun dedim.
- Lafı dolandırma ne biliyorsan anlat, diye bağırdı.
Ben binaya girmek istedim ama kolumdan tutarak geri çekti beni 'anlatsana! ' diye tekrar bağırdı.
- Bırak beni konuşmak istemiyorum seninle, dedim.
Ağlayarak eve çıktım. Annem 'ne oldu' diye sorunca ilker beyin gidişini bahane ettim.
- Ben yemek yemeyecegim, enisede 1 hafta kadar eylülde kalacak, proje sunumu varmış, eylül ona yardım ediyor, dedim anneme ve odama girdim.
Camdan cafeye bakarak ağlıyordum. Ne güzel başlamıştı oysa ne hayallerim vardı onun adına bu yürek acısı başka bir acıymış meğer. Annem kapıya vurdu.
- Melek, eylül arıyor seni, telefonun kapalıymış merak etmiş evden aramış, dedi.
- Tamam ev telefonunu kapat ben telimden ararım onu, dedim. Telefonumu açtığımda bir sürü bildirim geldi. Eylül ve ahmet defalarca aramıştı, iki defada mehmet aramıştı. Eylülü aradım.
- Nerdesin sen ya öldüm meraktan, dedi.
Bayıldığımı anlattım.
- Enise bende olmasa gelirdim yanına, dedi.
- Yok gelme onu yalnız birakma, dedim. Ahmetlede evin önünde kavga ettik, dedim.
Kavgayı anlattım. Eylül:
- ben mehmete olayı anlattım, adı Leylaymış deyince mehmetin suratı birden değişti, kekelemeye başladı, demek mehmette biliyor dedi.
- Bilir tabi sen nasıl benim herşeyimi biliyorsan o da ahmetin herşeyini biliyordur, dedim.
- Ben hala mehmetle birlikteyim, yemek yiyorduk sen arayınca lavaboya geldim, ben kapatıyorum, mehmetin ağzını arayayım bakalım ne diyecek, dedi.
- Tamam beni ara birşey öğrenirsen, dedim.
Ilk defa aldığım nefes boğazımda düğümleniyordu ve ilk defa kendimi bu kadar çaresiz hissediyordum. Pencereden cafeye baktım. Saat akşam 8'e geliyordu. Ahmet cafeyi kapattı ve arabasına binip hızlıca gitti. 'Nasıl olsa ikinci bir seçeneğin var git bakalım' dedim kendi kendime. Yatağın üzerine uzandım..
.....
Baş ucumda biri beni sarsıyordu:
- melek, melek, kalk, ne uykusu bu böyle be, kalk hadi, diyordu.
Eylülden başkası değildi tabi.
- Senin ne işin var burda, ooo saat 11. o kadar uyumuşmuyum ya, dedim.
- Hadi seni almaya geldim, dedi.
- Bu saatte nasıl gideceğiz deli, dedim.
Kulağıma doğru eğildi 'mehmet arabayla az ilerde bekliyor, sana anlatacakları var hadi çabuk' dedi.
- Babamlara ne diyeceğiz, hayatta izin vermez babam, dedim.
- Oo ben hallettim oyalanma hadi kalk dedi.
Bağırarak konuşmaya başladı.
- Evet ya melek biz orda çok şaşırdık. eniseyle sen halledersin ancak kızın ödevi yarına yetişmeliymiş, diyordu.
Anlamıştım nasıl izin aldığını. Annem içeri girdi.
- Hadi çabuk olun zor ikna ettim vazgeçmeden çıkın artık, dedi annem.
Eylül melul melul gözüme baktı.
- Annene anlattım vallaha yoksa izin alamazdım akıllım, dedi.
Evden bir hışımla çıktık. Mehmet arabayla az ilerde bizi bekliyordu. Karanlıkta fark etmedim ama arabaya yaklaşınca ahmeti gördüm. arabanın içindeydi. Geri eve doğru döndüm, eylül tuttu beni:
- benim hatırım için bin şu arabaya, anlatacaklarımızı dinle sonra yine git istersen, dedi.
Mehmet arabadan indi yanımıza geldi.
- Hadi melek gel, herşey benim yüzümden, arabaya binde anlatalım, dedi mehmet.
- Ahmet beyimiz niye gelmiyor? yüzü mü yokmuş? dedim.
- Hadi işte yürü bin, beni sinir etme, dedi eylül.
Eylülün sinirli hali bir başka olurdu, hiç tavsiye etmem. Arabaya bindim. Ahmetin yüzüne hiç bakmadım. Mehmet:
- nereye gidelim, dedi. Eylül:
- bana gidelim. enise yanlız evde, dedi.
Yolda giderken kimsenin ağzından çıt çıkmadı. O yollar bana bitmek bilmedi. Uğruna canımı feda edebileceğim adam yanımda oturuyordu bir yabancı misali. Elini tutmama, boynuna sarılmama sadece gururum engel oluyordu. Beynim, kalbim, ruhum hala onu deliler gibi seviyordu. Eve gelmiştik. Enise balkonda bizi bekliyordu. Eylül:
- hadi çıkalım, neyi bekliyorsunuz, dedi.
Eve çıktık. Eylül:
- hepiniz hoşgeldiniz, ben hemen bir çay yapayım, dedi.
- Gel buraya, çayın sırası değil, ne anlatacaksanız anlatın bakalım, dedim. Mehmet:
- bekle bir dakika melek, şimdi birini arayacağım ve sesi hoparlöre vereceğim, konuşmalarımızı dinle, dedi. Ahmet:
- boşuna çabalama, o bana güvenemedikten sonra, gelip bana anlatıp olayı benden dinlemedikten sonra, dedi.
- Neyi dinleyecektim ahmet? benle bulaşmaya gelmeden onunla nasıl buluşup geldiğini mi dinleyecektim? diye bağırdım. Eylül:
- aa bu ne ya böyle, benim mehmete kızacağım yerde siz birbirinizi yiyorsunuz. sende sus melek ve dinle, pişman olacaksın bu söylediklerine, dedi..

yazan: Melek Udeh

Melekler Başka Sever 13.bölüm

- Neyi dinleyeceğim eylül ya baksana hem suçlu hem güçlü. hem beni emri vaki yapıp getiriyor buraya hem de bana güvenmiyorsa diyor beyefendi.
- Ben seni çağırmadım bunların aklına uyup geldim kabahat bende, dedi ahmet.
Sesimiz iyice yükselmişti. Ahmet birden ortada duran cam sehpaya tekme attı. sehpa tuz buz oldu. Daha fazla olaya sebep olmamak için kapıyı çarpıp çıktım. Eylül arkamdan seslendi:
- bu saatte nereye gidiyorsun, dursana..
Ama dinlemedim. Durağa doğru ağlayarak yürürken mehmet arabayla arkamdan geldi.
- Hadi bin ben götüreyim seni eve, dedi.
Gayri ihtiyari bindim arabaya. Mehmet:
- lütfen beni dinle melek, lütfen, herşey bir benim yüzümden. benim eski sevgilimdi leyla. 2 ay önce ayrıldık ama o bunu kabullenemedi, beni çok rahatsız edince ben hattımı değiştirdim beni bulamayınca ahmeti aramaya mesaj atmaya başlamış. ahmette bir yerde buluşalım herşeyi anlatayım demiş ve o gün buluşmuşlar. herşeyi anlatmış leylaya. inan bana herşey bundan ibaret.. Eğer inanmazsan leylayıda arayabilirim, dedi.
- Yok hayır. arama tamam. diyelim ki yanlış anlaşılma, benden neden sakladı peki ve şimdi ki davranışı neydi? öyle sağa sola tekme atmalar filan bunlar bana ters mehmet anlıyor musun.
- Evet haklısın yapmamalıydı öyle ama biz erkeklerinde huyu bu ne yapalım, dedi. Hadi ama ağlama artık. yarın hiç birşey yokmuş gibi başlayın güne.
- Hayır mehmet, bunları yok sayamam, biraz ara vermek lazım. ben yarın senelik iznimi kullanacağım, mersine babaannemlere gideceğim, dedim. Mehmet şaşırdı:
- lütfen melek yapma böyle, dedi.
- Yok mehmet, buralar, buna ihtiyacım var. babamda yaşadıklarım ve bu olay yıprattı beni. gitmeliyim, dedim.
Eve gelmiştik mehmete teşekkür ettim ve eve çıktım. Allahtan babam uyumuştu. Annem beni görünce şok oldu. Durumu üstün körü anlattım ve sonra gidip yattım. Ne yatmak ama. Telefonumuda kapattım. Biliyorum mehmet eylüle gitmek istediğimi söyleyecekti eylülde bana rahat vermeyecekti en iyisi telefonu kapatmaktı. Sabaha kadar yatakta döndüm durdum. Inanamıyordum olanlara. Oysa herşey daha çok yeniydi ve o kadar güzeldi ki, böyle olmamalıydı. Bir süre ayrı kalmak daha iyiydi belkide. Sabah hemen ofise gittim. Eylül pimi çekilmiş bomba gibi bekliyordu beni kapıda.
- Kızım sen deli misin? bu gitmede nerden çıktı? dedi.
- Eylül inan yıprandım. gitmek istememin nedeni sadece ahmet değil anla beni ne olur, hem mehmete mersin diye yalan attım ahmete söyler diye, gerçi asıl sana söylemem lazım ama neyse, dedim.
Tam bu sırada yeni patronumuz veysi bey geldi. Veysi beye:
- ben senelik iznimi kullanmak istiyorum, dedim.
- Tamam. o senin hakkın. doya doya kullan, dedi.
Hemen işlerimi yoluna koydum. Tabi eylülde bu arada kafamın etini yiyordu ama ben gemiyi ele almıştım gidip kafamı dinleyecektim. Eylüle:
- yarın giderim ancak kırşehire. bugün halletmem gereken işlerim var. onları halledeyim öyle tamam mı, ahmete mehmete söylemek yok kırşehire gittiğimi. söz mü? dedim. Eylül:
- bende çıkıyorum, dedi.
Ofisten beraber çıktık. Islerimi yoluna koymuştum. Biletimide almıştım. akşam saat 9 otobüsüyle gidecektim. Belkide kaçıştı bu. Ama bu acıda benimle gelecekti. Gidiyordum ama sevgisi yüreğimdeydi. en derindeydi. asla söküp atamazdım.
Daha şimdiden hissediyordum hasretini yüreğimde. Kal dese gitmezdim belkide. Çok seviyordum onu her haliyle. Belki sevdiğim içindi bu gitmek isteyişim birbirimizi daha fazla kırmamak adına. Valizimi hazırlıyordum. Valizime eşyalarımı değil ona olan sevgimi, ona olan özlemimi, gözyaşlarımı koyuyordum. Sabah olmak bilmedi. Geceler daha çok hatırlatıyordu onu bana. Sabah eylül erkenden geldi. izin almış işe gitmemiş beni yolcu edecekti. Beraber kahvaltı ettik. Ahmet cafeyi açmamıştı. Eylül:
- bilmiyorum, o gün geceden sonra hiç görmedim, dedi.
Mehmeti arayıp sordu. O da bilmediğini söyledi. Merak etmiştim. Eylüle:
- bir arar mısın ahmeti, dedim.
- Banane, sen arasana merak ediyorsan, dedi.
- Tamam arama, lazım değil, dedim.
- Hadi tamam neyse arayayım bari acıdım sana, dedi.
- Alo, ahmet nasılsın, merak ettim, cafede kapalı, dedi. Tamam anladım görüşürüz, kendine iyi bak, dedi kapadı telefonu eylül. Annesinin yanına gitmiş ziyarete, dedi.
- Bak birde bana kızıyordun ahmette gitmeyi tercih etmiş, dedim.
- O ailesini ziyarete gitmiş ama sen resmen kaçıyorsun, dedi.
- Şuna bak ya, beni savunacağı yerde onu savunuyor, nankör, dedim.
- Ben haklıdan yanayım, dedi.
Zamanın gecmesini istemiyordum. otobüsün saati hiç gelmeseydi keşke ama gitmektende vazgeçemiyordum. çünkü KAL diyememişti. Eylül kıvranıyordu. bana birşey söylemek için anlamıştım aslında.
- Söyledin değil mi? duramadın söyledin gideceğimi? dedim.
- Evet söyledim. ama gitmek istiyorsa gitsin kal diyemem, dedi.
- Vay öyle dedi demek, sende bunu bana söylüyorsun birde, dedim.
Eylülle evde oturduk otobüsün saati yaklaşmıştı.
- Hadi terminale gidelim, dedim.
Ayaklarım beni sürüklüyordu.

yazan: Melek Udeh

Melekler Başka Sever 14.bölüm

Eylül susmak bilmiyordu. 'Gitme, hadi ahmeti düşünmüyorsunda benide mi düşünmüyorsun? ' diyordu.
- Kızım sen harbi delisin ha, sanki birbirimizden ayrı hiç tatile, memleketlerimize gitmedik, bu da öyle birşey işte, niye abarttın ya sanki ölüme gidiyorum, dedim.
- Sus be manyak, ölüm mölümden bahsetme, hem ben seni ordada bulurum merak etme, dedi.
Saat 9'u vurmuştu. Gözlerim ahmeti arıyordu, belki gelirdi, 'gitme' derdi, ama yoktu. Otobüs hareket etti. Eylülle vedalaştım. ne vedaydı ama herkes bize bakıyordu, sanki bir daha görüşmeyecekmişiz gibi sarılıyorduk ve ağlıyorduk. Koşarak bindim otobüse. Evet yolculuk başlamıştı. Kendi kendime teselli veriyordum. Gitmek belkide biraz ayrı kalmak iyi gelecekti bize. Yanımda 15-16 yaşlarında bir kız oturuyordu. O da bende ağlıyorduk. Nedenini bilmiyordum ama çok içten ağlıyordu. yüregi yanıyordu belli. Kendimi unuttum ona üzülmeye başladım. Birden fenalaştı hemen muavine bağırdım, 'kolonya ve su getir' diye. Suyu içince kendine geldi, 'iyiyim, iyiyim sağolun' diyebildi güçlükle. Başını omuzuma yasladım.
- Nedir seni bu hale getiren, dedim.
Tekrar ağlamaya başladı.
- Seni üzmek istemezdim ama çok kötü görünüyorsun, dedim.
Omuzumdan çekildi ve derin bir iç çekti.
- Adım sevda, dedi. elini uzattı.
- Bende melek, dedim. Ve anlatmaya başladı.
- Yeni tanıdığım birine bunları anlatmam ne kadar doğru bilmiyorum ama içimi dökmem lazım, dedi.
- Lütfen memnuniyetle dinlerim anlatmak istersen eğer, dedim.
- Ben 8 yaşındayken annemle babam kavgalı bir şekilde ayrılmışlar. mahkeme, annemin bana bakacak gücü olmadığı için beni babama vermiş. Annemi çok seviyordum tüm çocuklar gibi. Babam, annemle birbirimizi görmememiz için bir zamanlar görev yaptığı batmana yerleşti. 8 yıldır hasretim anneme. Annem beni aradı mı hiç bilmiyorum ama ben babamdan habersiz çok aradım ama bulamadım izini. Dün gelen telefonla dünyam yıkıldı. Annemin komşusuydu arayan. annem benim izimi hep aramış. bulmadan 3 ay öncede kanser olduğunu öğrenmiş ve gelememiş yanıma. komşuya not bırakmış ben ölürsem kızımı ara cenazeme gelsin ve o gelmeden beni defnetmeyin demiş, diye anlatıyordu.
ben göz yaşlarıma hakim olamadım.
- Evet şimdi anneme gidiyorum 8 yıllık hasretim bitecek ama ebedi hasret başlayacak, dedi.
ve daha fena ağlamaya başladı. Evet yıllar sonra annesinin ölüm haberini almak onu yıkmış. Babası göndermek istememiş ama sevda 'engel olamazsın' diyerek çıkmış,düşmüş yollara. Çok üzülmüştüm.
- Peki sen niye ağlıyordun, dedi bana.
Bende yaşadıklarımı özetle anlattım.
- Iyi yapmışsın, biraz ortadan kaybolmak ikinizede iyi gelir umarim, dedi.
Uykuya dalmışız. Uyandığımızda kırşehire yaklaşmıştık. Uyandığım zaman yine aklıma ahmet geldi. Yüreğim alevden bir toptu. Aklıma geldikçe yüreğim bir başka yanıyordu. Terminale vardığımızda amcamla babannem beni almaya gelmişlerdi. Sevdaya inmesinde yardimci oldum. Yabancı yabancı bakıyordu etrafa. Elinde sıkı sıkıya tuttuğu adres yazılı kağıt vardı.
- Hadi biz bırakalım seni, dedim.
Nasıl sevindi anlatamam. Amcam adresi okudu,
- ben burayı biliyorum, seni bırakırız, dedi.
Babannemlere üstün körü anlattım. Çok üzüldüler.
Verilen adresi bulduk. Binanın önü kalabalıktı. Sevda inip inememekte kararsızdı. Ve birden bir hamleyle çıktı arabadan. Bize çok teşşekkür etti ve gitti. Sevda gidince amcam bana,
- hayırdır hangi rüzgar getirdi seni, anlat bakalım, dedi.
- ne yani özleyipte gelemezmiyim, dedim.

yazan: Melek Udeh

Melekler Başka Sever 15.bölüm

Kırşehiri özlemiştim. 2 yıldır gelemiyordum.
- Kırşehir hiç değişmemiş, yine küçük ve şirin, dedim. Amcam:
- ben senin için aynı şeyi söyleyemeyeceğim, sen çok değişmişsin, büyümüş olgunlaşmışsın, yaşının verdiği ağırlık mı yoksa başka birşeyler mi bilmem ama bir başkasın, dedi imalı imalı gülerek.
Bu kadar mı belli ediyorum diye düşündüm kendi kendime.
- Yaşımın verdiği ağırlıktandır, dedim.
- Hı hı tabi tabi, dedi amcam.
- Eylülden kurtuldum sen mi çıktın başıma, dedim.
- Evet ya eylül nasıl, dedi babaannem.
- çok iyi, selamları var size.
Telefonumu açtım, eylüle, geldiğimi haber verdim, annemleride aradım.
Eve geldiğimizde kuzenlerim ve yengem beni bekliyorlardı. Amcam:
- hadi sen dinlen yerleş. benim biraz işlerim var halledip geleyim. akşam kaynatırız senle, dedi.
Biraz uyumak için babaannemin yatağına uzandım. Ne zaman kırşehire gitsem hep babaannemin koynunda yatardım. Eniseyle hep kavga ederdik babaannemle yatmak için. Telefonum çalıyordu. 'Ah eylül, burdada rahat yok mu senden' diye söylenerek çantamdan telefonu aldım. baktım arayan ahmetti. Yüreğimden bir parça koptu ağzıma geldi.
- Alo, dedim.
- Neden gittin melek, amacın beni yıkmaksa, üzmekse, bunu fazlasıyla başardın, dedi.
- Birbirimizi fazla kırmamak adına geldim buraya, hem gitmememi istiyordunda niye hiç birşey yapmadın, son ana kadar seni bekledim, gözlerim seni aradı, dedim biraz ağlayarak.
- Ağlama, zaten dayanamıyorum yokluğuna, ağlamana asla dayanamam, seni üzdüğüm için kendime küstüm, seni seviyorum, hemde çok seviyorum meleğim, hadi gel ne olur, dedi.
Ağlamaktan konuşamıyordum, 'özledim, hemde çok özledim seni' diyebildim güçlükle.
- Gelemem, en azından beş altı gün kalmalıyım, dedim.
- Tamam anladım gülüm, bir daha benden gitme, sen gidince ben kendime gelemiyorum. ağlama senin ağladığını bilmek beni öldürüyor, dedi.
- Tamam ağlamayacağım. bir daha olmasın böyle şeyler ne olur. yıpranmayalım, dedim.
Yengem ağladığımı duymuş yanıma geldi.
- Ne oldu melek, niye ağlıyorsun? dedi.
- Çok seviyorum yenge, o yüzden mi çok kırılıyorum, dedim. Sarıldı:
- ağlama melek, sana ağlamak yakışmıyor, sen çok sıkıntılar çektin, şimdi gülme zamanın. seviyorsan ve seviliyorsan tadını çıkar doya doya. küçük şeyler için yıpratmayın kendinizi ve sevginizi, dedi.
- Haklısın, dedim. Yengem:
- amcan ve ben, buraya neden geldiğini biliyoruz canım annenle konuştuk, çok üzülmüş oda haline, dedi.
Annem amcamlara anlatmış.
- Yenge, ben amcamın yüzüne nasıl bakacağım şimdi, utanırım, dedim.
- Niye utanacakmışsın ki? amcan anlayışlıdır, sen biliyorsun, bizim ne zorluklarla evlendiğimizı, dedi.
Amcam yengemi kaçırmıştı. çünkü dedemle yengemin babası kanlı bıçaklıymış. Yengemler evleneli 10 yil olmuş, babası hala konuşmaz yengemle. Akşam yemeğine kadar uyudum. Amcam geldi:
- hadi kalk, buraya uyumaya mı geldin, yemeğimizi yiyelimde dolaşalım seninle biraz, dedi.
Anlamıştım, ahmet mevzusunu konuşacaktı. Cevap veremedim.
- Aman amanda utanırmış amcasının meleği, utanma cicim 25 yaşındasın, evde bile kaldın sayılır, dedi. (yayınlayanın notu::D:D:D) .
- Ama amca ya, dedim.
- Hadi hadi yemeğe gel bakalım, dedi.
Masaya baktım:
- oo o, babaanne döktürmüşsün yine, dedim. Dayımın kızı berfin:
- senin için melek abla, bize bir şey yok, dedi. Yengem kızdı:
- sus nankör seni, dedi.
Günlerdir ilk defa boğazımdan lokmalar düğümlenmeden indi.
- Amma yedin be melek, çatlayacan kalk artık, bu iştahın sebebi ne, dedi amcam.
Yine utanmıştım.
- hadi tamam doydum, gidelim mi, yediklerimi sindireyim biraz, dedim.
- Yok vazgeçtim, gitmeyelim oturalım, sen bi kahve yapta içelim, bir misafirim gelecek. az önce aradı. yarın gideriz gezmeye, dedi.
Sofrayı toparladık. ben kahve yaptım. amcam telefon görüşmesi yapıyordu. Konuşması bitince geldi yanıma oturdu.
- Birazdan gelecekmiş arkadaşım, o gittikten sonra seninle konuşacaklarım var, dedi.
Kahvelerimizi içtik. Amcamın oğlu şahin ingilizce kursuna gidiyormuş, birkaç soru sormak için beni yanına çağırdı. Odasına gittim. oda değil sanki fotograf sergisiydi. odanın tüm duvarları şahinin çektiği ilginç fotoğraflarla doluydu. Şahin çok seviyordu fotoğraf çekmeyi. Biz konuşurken kapının zili çaldı.
- Dayımın arkadaşı geldi herhalde, dedim.
- Hayret, babam eve arkadaş getirmezdi hiç, dedi şahin.
Içerden 'nerde o deli melek' diye ses geldi. Aman yarabbi bu eylülün sesiydi. Kosarak odan çıktım. Evet eylüldü. ama yanında ahmeti görünce şaşkınlığım daha beter arttı. Öylece kalakaldım. arkadanda mehmetle enisede çıkmasın mı, Nerdeyse bayılacaktım.
- Bizden kurtuluş yok tatlım, dedi eylül. Amcam beni çimdikledi:
- kendine gel şaşkın, gelecek olan arkadaşım seninkilerdi işte, dedi.
Ahmet yabancı gibi duruyordu ne yapacağını bilemez vaziyette, benimde ondan kalır yanım yoktu. Enise sarıldı bana:
- Annemlerle ahmet abinin pardon eniştemin aileside birazdan burda olurlar, dedi.
- Hii, anlamadım, ne ailesi ne gelmesi ya neler oluyor, dedim.
- Seni istemeye geldik akıllım, dedi mehmet.
- Yüzüğümüzüde aldık geldik dedi eylül.
Ahmet yanıma doğru geldi ve sarıldı bana:
- daha öncede söylemiştim ama tekrar herkesin önünde söyleyeyim,

' SENi SEViYORUM, BENiMLE EVLENiR MiSiN? '

yazan: Melek Udeh

Melekler Başka Sever 16.bölüm

Ayaklarım yerden kesilmişti adeta. Annemlerle ahmetin annesi ve abiside geldi.
- Mustafayı'da arayın, dedi babaannem.
mustafa en küçük amcam olur, o da kırşehirdedir.
- Aradım, dedi yengem.
Utandığımdan babamın yüzüne bakamıyordum.
- Öyle aval aval bakmada git üstüne bişeyler giy, eşofmanla mı yüzük takacağız sana, dedi eylül.
Odaya girdim. eylülde yanıma geldi.
- Hadi doğru dürüst birşeyler giy üstüne, dedi.
- Bu kimin fikriydi doğru söyle, dedim.
- Yemin ederim ki, ahmetin fikriydi, babanla konuşmuş, annende birbirinizi sevdiğini söylemiş. aman boşver öncesini, seni çok seviyor melek. valla ne kadar ağladı bir bilsen, dedi.
Içerden cıvıl cıvıl sesler geliyordu.
- Bak, hemende kaynaştılar, dedi eylül.
Hazırlanıp çıktık. Diğer amcamlarda gelmişti. Büyük amcam yüzüklerimizi taktı. Adet gereği ben kahve yaptım herkese. Çok mutluydum çok. Ahmetin annesi çok cana yakın ve çok tatlı bir kadındı. Bizimkilerde onlara çok yakın davrandı. Yengem mutfağa çağırdı beni.
- Melekciğim, ahmetin ailesi ve arkadaşların burda kalsın, annenler, babaannen ve benim çocuklar mustafa amcanlara gidecekler tamam mı canım, dedi.
- Tamam yenge, iyi düşünmüşsün, dedi.
Geç saate kadar oturduk. Babam:
- hepimiz yol yorgunuyuz, yarında yola çıkacağız, hadi herkese allah rahatlık versin, dedi.
Babamlar diğer amcamlara gittiler. Eylül:
- bize yatak yapmayın, biz çocukların odasında sabahlarız artık, dedi.
Mehmet, ahmet ve ben onayladık eylülü. Herkes yattı. Biz oturduk. Eylül mehmete takıldı.
- Sizde kara göründü, bizde daha gemiye bile binemedik, dedi. Mehmet:
- tamam aşkım dur ahmetleri aradan çıkartalım, babanlarda izne gelsin gürcistandan, söz isteyeceğim seni, dedi.
Sabaha kadar sohbet ettik. Ahmet konuştukça benim kalbim bir başka çarpıyordu. Gün iyice ağarmış.
- siz araba kullanacaksınız, eylülle ben kahvaltıyı hazırlayana kadar biraz uyuyun, dedim. Mehmet:
- ben, eylül ve enise otobüsle döneriz, kazım abilerlede meleğin ailesi beraber döner, sizde başbaşa gidersiniz, dedi.
Hepimiz onayladık. Kahvaltıyı hazırladık. Herkes kalktı. kahvaltımızı yaptık. Amcam, mehmetlere bilet aldı, geldi. Annemlerde geldiler. Annemler ahmetin ailesiyle birlikte yola çıktılar. Ahmetle bende eylülleri bindirdikten sonra çıkacaktık yola. Otobüs saati gelene kadar ahmetleri amcamla beraber kırşehir kalesini gezdirdik. Benim gözüm ahmetten başkasını görmüyordu. bulutların üzerinde geziyordum. Ama içimde anlamsız bir sıkıntı vardı, sanki bu mutluluğum yarım kalacak ve göze gelecek gibi. Elleri elimde. dokunuyordum. ama hala inanamıyordum ahmetin benim olduğuna. Durup durup sarılıyordum, öpüyordum, sanki vedalaşıp ayrılacakmış gibi. Eylül:
- melek, sende bir durgunluk var, yüzük parmağına takılınca bir hüzün çöktü yüzüne, korktun mu kız evlilikten, dedi. Ahmet:
- evet aşkım durgunsun, dedi.
- Yok, aksine çok mutluyum, içim kıpır kıpır, dedim.
Demek onlara yansıtmıştım içimdeki sıkıntıyı. Tekrar sarıldım ahmete. hem öyle bir sarılmışım ki kalbimin atışını hissetmiş.
- Meleğim, kalbin neden o kadar hızlı atıyor? dedi.
- Bilmem, mutluluktan heralde, dedim. Amcam:
- hadi otobüsün saati geldi, dedi.
Terminale gittik. Eniseye, mehmete, eylüle sarıldım ve içim doldu ağladım. Mehmet:
- yapma melek, neyin var senin, aynı yere gidiyoruz, dedi.
- Kendimi tutamıyordum, hıçkırıklara boğulmuştum. Herkes şaşkındı. Amcam sarıldı.
- ağlama kuzum, neden aglıyorsun, bugün senin en mutlu günün, dedi.
Enisede benim ağlamama dayanamayıp oda ağladı. Biraz sakinleştim. otobüs hareket etti. Bizde amcamla vedalaşıp arabayla yola çıktık. Ahmet beni neşelendirmeye çalışıyordu. başarıyorduda. Keyfim giderek yerine geliyordu. Yolculuğu çok severdim. ama bu yolculuk beni endişelendiriyordu. Hava çok sıcaktı. ama yollar bana soğuk geliyordu. Ahmet düğünümüzden bahsediyordu. Nerede nasıl yapacağımızı, kimleri davet edeceğimizi konuştuk. Ahmetin şuan oturduğu ev kendisine aitti. orayı kendimize göre dekore edecektik.
- Batmana vardığımızda patronuna işten ayrıldığını bildireceksin, çalışmanı istemiyorum, dedi.
- Tamam, benimde işime gelir dedim, güldük.
- Hep gül, dedi. hep yanımda yanıbaşımda ol, mutluluğunuda hüznünüde benimle yaşa.
- Sende hep benim ol, bana gül ve her ne olursa olsun yanımda ol, bana birşey olsa bile beni sevmekten asla vazgeçme, dedim.
- O nasıl söz hayatım, dedi.
Eylüllerin otobüsüne korna basarak geçtik. Sıcak iyice bastırmıştı. Otobüsle arayı bayağı açtık. Ahmet:
- uykum geldi valla, sıcaktan, dedi.
- Aşkım, istersen bir benzin istasyonuna girip mola verelim, elimizi yüzümüzü yıkayıp kendimize gelelim, dedim.
- Tamam haklısın, dedi.
Önümüzde kamyon vardı. ahmet onu sollamak için işaret verdi ve......
......
Kendime geldiğimde başımda hemşire vardı. Güç bela gözlerimi açtım. Hemşire:
- korkma, hastanenin yoğun bakımındasın, 1 haftadır uyutuyorduk seni. çok şükür, şimdi iyisin, hareket etme, ben hemen doktoru çağırıyorum, dedi.
Evet kaza yapmıştık hatırladım. Ahmet kamyonu sollarken karşı yönden gelen araçla çarpışmış olmalıydık. Evet ahmet aman allahım o nasıldı acaba. Hemşire doktorla beraber tekrar geldi odaya. Güç bela, 'ahmet nasıl? ' diyebildim. Hemşire:
- yanındaki beyefendiyi soruyorsan onun durumu gayet iyi, günlerdir burda seni bekledi, dedi.
Doktor gerekli müdahaleyi yaptı ve:
- akşama normal odaya alırız seni, ağrın çoksa ilaç verelim, dedi.
Ağrı mıydı, hüzün müydü, bilmiyorum içimde tarifsiz bir duygu vardı. En güzel günüm böyle mi olacaktı. Ahmeti görmeden iyi olduğuna inanamazdım.
- Ahmeti görmek istiyorum, dedim.
Yaklaşık 5 dakika sonra ahmet geldi. Kolu alçıdaydı, kafasında dikiş vardı. Onun iyi olduğunu görünce dünyalar benim oldu. Yanıma yaklaştı. Ağlıyordu.
- meleğim, çok şükür allahıma, seni bana bağışladı dedi.
Konuşamıyordum. Çünkü solunum cihazına bağlıydım ve sağ omuzumda müthiş bir ağrı vardı. Yüzüğümü işaret ettim.
- Bende, dedi.
cebinden çıkarttı bana gösterdi ve öptü sonra tekrar cebine koydu.
- Eğer sana birşey olsaydı bende yaşayamazdım. çünkü hep benim yüzümden, karşı yönden gelen arabaya çarpmamak için direksiyonu kırdım ve bu seferde yanımızdan geçen kamyon senin olduğun taraftan bizi altına aldı, dedi.
Anlamıştım. hatırladım. Hemşire ahmeti çıkardı,
- akşam normal odaya alınca karşılıklı konuşursunuz, simdi makineden dolayı zorlanıyor, dedi.
Yaşadığıma kendimden çok ahmet için sevindim. çünkü bana birşey olsaydı onun çok üzülüp, kahrolacağını biliyordum. Tekrar geçici ilaçla uyuttular beni. Uyandığımda yeni odamdaydım. Herkes başucumdaydı. Herkes yıkılmış, mahvolmuş görünüyordu. Annem, babam öptüler kokladılar beni. Eylülüm canım arkadaşım hep beklemiş beni, ahmetle beraber.
- Bana ne yaptılar, ayna getirin bakacağım, dedim.
- Kafana kaza sırasında cam saplanmıştı, kulak arkanada saplanmış, 3 tane. ameliyatla onları aldılar. Sağ omuzunda ciddi bir kırık varmış. 2. ameliyatta ordan yaptılar, platin takıldı omuzuna, omuzun iyileşince o platin alınacakmış, diye anlattı eylül.
- Ahmetim, sen iyisin değil mi canım, dedim.
- Ben gayet iyiyim, sen iyi olursan ben dahada iyi olurum gülüm, dedi.
Ahmetin ailesi geldi. Annesi nasıl ağladı anlatamam. Doktor kontrole geldi ve herkesi dışarı çıkardı. Pansuman yapması için hemşireyi çağırdı. Doktor:
- dışardaki ziyaretçi ordusuna söyle, hastanın yanında bir kişi kalsın diğerleri gitsin, dedi hemşireye.
Ben doktora,
- 2 kişi kalabilir mi, dedim.
- Kim miş o kişiler bakalim, dedi doktor gülerek.
- Ahmet ve arkadaşım eylül, dedim. Doktor güldü.
- Ahmet beyi kovsakta gitmiyor zaten, tamam kalabilirler ama fazla kalırdı yapma, yorma kendini, dedi.
Annemler bir istegin var mı diye sorup çıktılar. ahmet ile eylül kaldılar yanımda. Yüzlerindeki sevinç anlatilmazdı. Kaza anı detaylarıyla anlattılar. Kapı vuruldu gelen mehmetti. Kocaman bir çiçek yaptırmış ve ortasına beyaz bir melek biblosu koydurtmuştu.
- Bizi çok korkuttun melek, ama çok şükür hayattasın, seni hayata bağlayan tek şeyde ahmetin sana olan sevgisidir, 1 haftadır ne uyku uyudu ne yedi ne içti, herkes gitti ama o asla seni bırakıp gitmedi, dedi.
Eylül benim ağladığımı görünce mehmete kızdı:
- Allah aşkına, sen buraya kızı ağlatmaya mı geldin hayatım? başka konu aç. mesela meleğe deki; sen hastaneden hayırlısıyla bir çık, bende eylüle yüzük takacağım de yahu, diye çıkıştı mehmete. Mehmet:
- zorla yüzük taktıracak kendine yani, dedi.
ve cebinden 2 tane alyans çıkarttı ahmete uzattı. Eylül havalara uçtu. Hepimiz çok sevindik. Ahmet koşarak hemşirelerden iple makas aldı geldi. Hemşireleride toplamış gelmiş 'nişan var, gelin' diye. Eylülle mehmetin yüzüğünü taktı ve kesti. Hemşireler tebrik edip çıktılar. Eylül:
- bugün çifte sevinç yaşadım, dedi. ve ağladı. Bende ağladım.
- Aman yarabbim, sevinseler ağlıyorlar, üzülseler ağlıyorlar, diye söylendi mehmet..
Hızla iyileşiyordum. Ahmetin alçısıda çıkmıştı. Doktor yarın taburcu olabileceğimi söyledi. Ahmet:
- aşkım, benim işlerim var bugün gelemeyeceğim diye, aradı.
- Tamam eylül ve enise yanımdalar, dedim.
Eylülle konuşmak istedi ahmet. Eylül dışarı çıkıp konuştu. içeri geldi,
- benim gitmem lazım melek, akşama gelirim, dedi.
Ne oldu diye sormaya kalmadan gitti.
- Var bunlarda birşey, dedim eniseye.
- Bilmem, dedi sıratarak.
Oda biliyordu ama söylemiyordu. Akşam eylül geç geldi. Ne olduğunu israr etmeme rağmen anlatmadı. Ertesi gün doktor evrakları imzaladı ve:
- artık özgürsün, geçmiş olsun, gidebilirsin, dedi.
hazırlanıp çıkacakken ahmet geldi. Iki dirhem bir çekirdek giyinmişti. sanki düğüne gidiyordu.
- Hadi hemen gidelim, dedi. Eylül:
- çantalar arabada mı, dedi.
- Ne oluyor size ya, dedim.
- Birşey yok, acele et, dedi eylül.
Arabaya bindik ama bizim eve doğru gitmiyorduk. eylülün eve doğru gidiyorduk.
- Ahmet, nereye gidiyoruz? dedim. Eylül:
- düğüne, dedi.
- ne dügünü? dedim. Ahmet:
- bizim düğünümüze, dedi. Eylülün evinde gelinliğini giy, hazırlan. Bütün herkes ve nikah memuru bizi esentepede sana ilk evlenme teklifi ettiğim yerde bekliyorlar.
- Nasıl yani? dedim.
- Kızım hep kır düğünü hayal ederdin, alsana kır dügünü işte, dedi.
- Bakın, çok heyecanlandım, tekrar hastaneye kaldırabilirsiniz kalp krizinden, dedim.
- Aman gözünü seveyim melek, 1 aydır hastanedeyiz zaten, yeter artık piste çıkıp göbek atma vakti, dedi eylül.
Eylül beni güzel hazırladı. kendide hazırlandı. Gelin arabası kapıdaydı. şoförde mehmetti. Çok heyecanlıydım. Ahmet:
- şimdi tam bir melek olmuşsun aşkım, dedi. Eylül:
- kız, aynı beden olmamız işe yaradı, gelinliği bana deneyerek aldık, dedi.
Esentepeye vardığımızda tüm aileler ordaydı. akrabalarımız, nikah memuru hepsi oradaydı. Masaya oturduk. Şahitlerimiz eylülle mehmetti. Nikah memuru soruları sordu. evetler havada uçtu. Sıra şahitlere sormaya geldi. Eylülün cevabı müthişti.
- Bu gençlere şahitlik ederim, evet, ama; MELEKLERiN BiR BAŞKA SEVDiĞiNE, yemin ederim, dedi..

SON

yazan: Melek Udeh

Melek Udeh
Kayıt Tarihi : 13.6.2011 17:49:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Melek Udeh