Melalimden Bursa'ya

Açmak gözlerimi gönül alan bir sabahı,
Pencerem odama Güneş'i misafir aldı.
Derken duymak rüzgarın aşık eden sesini,
O manzara alıyor her ümitsizliğimi.
Uludağ yamaçları gülümser Yaradan'a.
Gökte güvercin seslerini duyan duyana.
Oteller, kaplıcalar, Çekirge'nin yolları,
Emir Sultan,Çekirge,Yeşil şehrin kolları.
Akın akın yollarda küçük büyük insanlar,
Her yerde bin bir mana,hepsi bir mana anlar.
Suların şarıltısı pınarların başında;
Ağaçlar yeni gelin sanki on dört yaşında.
Tarihin izleri var toprağından göğüne,
Bin sır çıkar kazmayı vursan ağaç köküne.
Bir bir yıllık mücevher,hazine yer altından;
Dünya'da en güzel an Bursa'da yaşanılan!
Saat Kulesi,Hisar,Tophane'den manzara;
Türlü işler görmüş de sırıtan bir maskara.
Ovanın yeşili çalıntı dağdan, gidiyor;
Dağa yaslanmış yeşil,şehre veda ediyor.
Ne vakit aklıma gelse Çekirge yamacı,
Yeşerir yüreğimde bin yaşama amacı.
İki sevgili yer gök Bursa akşamlarında.
Yıldızlarla bin umut bulur ova yarında.
Kaç sevda,kaç yaşayan,kaç ölen,kaç ayrılan,
Kaç barışık gezinir,kim bilir kaç darılan?
Her biri bin bir öykü sığdırırken Bursa'ya;
Güzellikte rakiptir Bursa da Dolunay'a.
Ne kıymetli şey imiş bu şehirde bir zaman.
Bu şehirden bulunur yaşanılacak her an.
Bir gelinlik Mudanya,duvak deniz kıyısı;
Kendime istiyorum onu,duysun dayısı.
Akşam güneşlerinde bir güzelin saçları;
Mahfel'de çay içerken gözlüyor yamaçları.
Setbaşı,Yeşil benim sadakatli sevgilim.
Başka mekan söylemez,istemez anmak dilim.
Altıparmak'tan Heykel dolmuşlarla gezinmek,
Şimdi Ulu Cami'den var Koza Han'a inmek.
Pamuk helva satıyor parkta bir küçük hanım,
O benim şehrim gibi, o benim gülüm, canım.
Payitaht Osmanlı'ya bir kanatlı melek o;
Görmesin kıyameti,dursun sonsuza dek o.
Hüdavendigar'da kılmak teravih namazı,
Ulu Cami'de kutsal bir hava, bir avazı.
Bin bir renkten kusursuz bir kristal vazodur.
En derin anlamını yaşam Bursa'da bulur!