Geçmişte unutmaya kıyamadıklarım var... Tozlu raflara veya çatıkatında bir dolaba tıkıştıramadıklarım.. Benimle bir ömür boyu yaşayacak anılarım ve kahramanlarım..
Bugünü gönlü rahat ve gönlü şen olarak yaşamak için, güneşli bir günde, kendimi belki de ilk defa yargılamaksızın tüm anılarımı bir mukavva kutuya tıkıştırıp bir çöp kamyonunun arkasına fırlatmak istiyorum.
Bana yazılanlar ve benim yazdıklarım. Onca sayfa.. Onca satır.. Gözyaşlarıyla mürekkebi bozulmuş sayfalar, ruj sürüp dudak izi çıkardığım yeni aşkların heyecanının kokusunun üzerine sinen mektuplar..
Öyle çok mektup vardı ki yazılan... Bana yazılanlar genellikle 'Güzel Gözlüm' diye başlıyordu.. Ya bir defterimin arasında buluyordum tesadüfen ya da montumun iç cebine sıkıştırılırdı.. Mektubu bulduğum anlarda hemen döner etrafıma bakınır, bunu yapan o haylaz gönüllüyü bulmaya çalışırdım ama hiç bulamadım.. Gözlerime bakmaya doyamadığını kara kalem çalışmasıyla her mektupta bunu bana hatırlatan o cıvıl cıvıl yüreği hiç bulamadım. Tanıma şansım olmadı, olamadı.. İki sene boyunca sürdü mektuplar.. Her açtığımda nane kokusuyla karışık bir çiçek kokusu gelirdi burnuma.. İç ferahlatan bu koku, aldığım mektuplarla özdeşleşmişti benim için artık..
Yazanın ellerinin değdiği o kağıda, ben de beni böylesine çok sevdiği için defalarca dokunur, Onu anlamaya, hayal etmeye çalışırdım...
Bir gün yalnız, okul bahçesinde oturup gazete okuyorken, defterlerim hemen yanımda üstüne oturduğum kaldırımda duruyordu.. Birden bir sıcaklık hissettim yüreğimde ve defter sayfalarım bir bir açıldı rüzgarla.. ve bir mektup daha.. hemen kalkıp sağıma soluma bakındım.. bu sefer kurutulmuş bir dal gül ve yine 'Güzel Gözlüme' mektubunu buldum...
Bu son mektubuydu..
Andıkça
Ne zaman seni düşünsem içim ürperir,