Mektuplar-62 (M.S.) 31/01/2006

Mahzun Doğa
469

ŞİİR


2

TAKİPÇİ

Mektuplar-62 (M.S.) 31/01/2006

Kürtçe bir ezgiyle seni dinlemek Türkçe.
Şaşkınlığımızda gidişin.
Kapımızda düşüşün.
Hiçbirimize yetiştiremediğin imdatların kadar demli ve kırgın.
Pişmanlığın dönülmez çıkmazında soğutarak yaşamı.
Geriye dönemediğin bütün bakışlarında boğarak içimizi.
Seni dinlemek.
Buluşamadığımız o Sırtlan zamanda.
Bildiğimiz efsaneleri adına çevirerek.
Dokunulmamış öpüşlerinde dinlemek seni.
Sersem günahlarımızdan arınırcasına.
Seni ağlamak safi yerlerimizle.
Mine'nin yalnızlığında.
Annenin rahminde.
Seni ölmek.
Kaygısızca.
Bütün nefeslerimi ciğerlerine toplayıp,
yürüyebilen her damla kanımı damarlarında yüzdürerek.
Gözlerimi bakışlarına asarak.
Tenindeki solgun yerleri mavileyerek.
Kimsesizliğimizden kaçarak evcilik oyunlarımıza.
Yakıştığın aşkları eriterek içimize.
Düşüp kaldığın o kapıda seni beklemek.
Ve bir daha kalkamayacağını bilmek o hastane odasında.
Bütün duvarların dibine devrilmek seninle.
Henüz oynamadığımız oyuncaklarımızla.
Seni ölmek.
Seni yaşamak.
seni ölmek.
seni yaşamak.
seni ölmek.
seni yaşamak.
Yaşamak seni.
Seni yaşamak.
Derya.
Duyuyor musun.
Yaşamak.
Seni Derya.

O masum elmas gül-üşündeki mine gül-ün kırılmış dalında bıraktık bütün yaşamaklığımızı.
Seni bekleyip yıkılıyoruz her gün o kapıya.
Resmini çiziyoruz resim defterindeki boş sayfalara.
Müzik defterine sesini yazıyoruz.
Bütün boya kalemlerin mavi.
Ve bütün sulu boyaların kuru şimdi.
Paydos dediğin yere kuruyoruz bütün evcilik oyunlarımızı.
Ve duvağını tutmanı bekliyor bütün gelinler.
Saçlarından yaptırmak istiyor hepsi.
Bütün damatlar bakışlarında donmuş.
Gelinliğini giyemedi daha Mine.
Sözleştiğiniz hiçbir yerde değilsin.
Nerdesin.
Gel.
Dön.
Gel.
Dön.
Ne olursun.
Hadi gel.
Tek başımıza nereye sığdırabiliriz bu sessiz gidişini.
Neremize saklayabiliriz yokluğunu.
Daha ne kadar çatlatacaksın gözlerimizi.
Neremizde taşıyacağız bize bıraktığın bütün Deryaları.
Daha ne kadar boğulacağız dönmeyişinde.
Dön.
Gel.
Ne olursun.
Ne olur.
Olur.
Gel.
Gel.

İkiz düşlerimizdeki gelincik.
Susuz derya.
Durgun.
Sakin.
Kimsesiz.
Küskün Çocuk.
Şakacı çocuk.
O çaresiz imdatların ne büyük yıkıntı içimizde.
Alışamadık sensiz kalmalara.
Elbiselerimiz sen kokuyor daha.
Yatağını topladım.
Kahvaltın hazır.
Hadi uyan.
Yaşamaya geç kaldık.
Gülmeyi kaçıracağız şimdi.
Hadi uyan.
Ne olur uyan.
Çayın soğudu.
Derya.
Sana söylüyorum be yaramaz kız.
Be laftan anlamaz.
Be kırılgan çocuk.
Hadi gel.
Bak annem en sevdiğin çikolatadan da almış sana.
Baban harçlık da bıraktı bugün, bak.
Hadi uyan.
Uyan.
Uyan.
Uyan.
Ne olur uyan.
Nasıl kalkarım şimdi bu yıkıntıdan.
Hangi çocuğa aşık olabilirim sensiz.
Mavi bluzumu nasıl giyerim.
İp'i kim sallayacak şimdi.
Ebe kim olacak bu oyunda.

Bütün yüzmelerimiz batık şimdi.
Ve vurgun yemiş kayıklarımız.
Ciğerlerime asılı şimdi, düştüğün yere bıraktığın anaforlar.
Bağırarak seni susuyoruz çaresiz.
Mavi Derya.
Kör gülüşüm.
Çaresiz bakışlım.
Yaşamın şakacısı.
Ölümün çocuk hali.
Mavi Derya.
Susuz.

Suçsuz.

Mahzun Doğa
Kayıt Tarihi : 1.2.2006 22:37:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Mahzun Doğa