Seni nasıl özlesem.
Nasılını hatırlasam senin.
Ki nasıl doğrasam sabrımı.
Bölüşsem ellerine.
Bakışlarına yapıştırsam.
Bir parça tenine eklesem.
Bölebilsem sabrımı her yerine.
Seni.
Nasıl.
Özlesem.
Bilsem.
Bilmiyorum.
Ya da bilmek diye bişeyi yok bunun.
'Seni sevmek...Seni sevmek işte! '
Seni özlemek... Seni özlemek işte!
Başka bir anlattığım yok ey anladığım.
Başka bir anlayanım yok ey anlatanım.
Bazen öyle basit.
Bazen ulaşılmaz ve güç.
Kimi de yabancı bir anlatıcısı oluyorum bu özlemin.
Ve ne kadar yitirsem yalnızlığı,
o kadar yapayalnızlık oluyorum.
Yani ne kadar karışsan bana,
onca da tek kalıyorum.
Tek oluyoruz.
Ama uzak.
Çok uzak.
Uzansa da bazen ömrümüz,
yetişemiyoruz.
Yani şimdi ve öyle basit değil.
Seni.
Nasıl.
Özlesem.
Anlamsız kıldığımız anlamsızlıkları anlamlı kılıyor özlem denen bu illet.
Yapışıyor canımın her bir noktasına.
Kaç gülüşün olsa da zulamda,
yapışıyor yüzüme bu korkunç rezalet.
Ve kızıyorsundur bana.
Oysa ben o kadar çok kızmışım ki kendime.
Faydası en faydasız faydasız.
Yabancısı olmasak da bu yabanın.
En az tanıdığı oluyoruz kimi zaman.
Ne çok bilsek de inancın gücünü.
En güçsüzü oluyoruz bazen.
Ve ne sen anlayabiliyorsun bunu.
Ne de ben.
Sadece ikimiz biliyoruz.
Sen yine de ki bana:
'Seni sevmek...Seni sevmek işte! '
Ben de diyeyim ki:
Seni özlemek... Seni özlemek işte!
Kayıt Tarihi : 8.1.2006 22:45:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!