Mektup Şiiri - Abdurrahman Kırıkçı

Abdurrahman Kırıkçı
73

ŞİİR


12

TAKİPÇİ

Mektup

Bir seyrü sefer halindeyim.
Sadece kitaplarda okuyup,
Manasını bildiğimi zannettiğim,
Letafetini bilmediğimin farkında bile olmadığım,
Ve bu cehaletimi ihfa telaşıyla,
Gökleri görmekle, uçabilmenin hazzını karıştıran,
Safiyane bir kavganın içindeyim.
Zehri bilmekle, zehirlenmenin aynı şey olmadığını,
Bu arzulu acıyı yaşamak gerektiğini,
Kalbimin çarpıntılarının ziyadeleştiği anda,
Dilimin sürçmesiyle,
Lâl olduğumu zannettiğimde, aslında lâl olmadığımı,
Lâl ile hâl denen şeyleri karıştırdığımı,
Dizlerimin titrediği, ve alnımın terlediği,
Ellerimi nereye saklayacağımı
Bilemediğim anda farkettim.
Kelimelerin, aslında okunarak değil, yaşanarak anlaşıldığını,
Kalbimin damarlarında katre katre biriken
Berrak bir nehrin dolaştığını, hissettiğimde idrak ettim.
Hayatın tüm kalabalıklarının içindeyken,
Gecenin, yıldızlarla bile olsa,
Gündüz olmadan yanlız kaldığını,
O yüzden bir çok şiirin,
Şafak vaktine methiyeler dizdiğini,
Bir gurub anına ülfet ettiğini anladım.
Arzın bağrında dağlar, denizler, nergizler olsa da,
Gök olmadan, yerin yalnız olduğunu,
Bu vesileyle; ben de, yağmur yağınca
Bir vuslat huzurunun buram buram kokusuyla,
Ve o rayihanın nefesime düştüğü anda,
Yalnızlığımın fısıltısını işitmeye başladım.
İşte o gün feryat ettim, figan ettim,
İçimdekini izhar ettim.
Kırk dağı, kırk vadiyi aşmış olsamda,
Ne dağları anlamıştım, ne vadileri tanımıştım.
Şimdiye kadar okuduklarımın bir hikaye olduğunu,
Benim için artık,
Gri zaman diliminin nihayet bulduğunu hissetmiştim.
Kulaklarımı çınlatan hüzünlü bir çığlığı ilk duyduğumda,
Ve başımı kaldırıp bu acı çığlığa baktığımda,
Bu nazara kocaman bir hayretin damladığını farkettim.
Ömür denilen sahnenin,
Rengarenk ilk iki perdesini geride bırakmış,
Gözlerimi kamaştıran bir ışık hüzmesinin,
Göğüs şahikamda tohumlanan bir taravetin filiziyle hayat bulacağını,
Bakır rengi üçüncü sahnenin kapısında,
Tarif edilemez bir heyecanla,
Bu hakikat resminde olacağımı hissetmiştim.
O an-ı seyyale için diyebilirim ki;
Ay ve güneşin aynı göğü paylaşarak birbirlerine nazar ettiği anın,
Aydınlığa kavuşacak ömür sahnemin,
Fecr-i sadıkı olduğunu anladım.
İşte o gün, sernamesi; “Gün var, bin aya değer” diyen,
Bir mazrufun mahrem muhatabı olarak,
“Ya tabib el kulüb” diyen bir nidanın hafi kelimesi olacağımı,
Ve bu cümlenin,
Benim de hüznüme merhem olacak bir yakarış olduğunu anladım.
İçimde, şafakta açan gelinciklerin,
Ve gece çırpınan pervanelerin,
Gölgesine sığındığımda, gördüm ki;
Veladet sadece dünyaya gelmekle değil,
Aynı zamanda bir visal ile de vücut buluyormuş.
Bu veladetin, aşk, hüzün ve özlem gibi,
Ateşi bir bekleyişte olduğunu,
Sinemde tütmeye başlayan dumansız alevlerin,
Raksına muttali olunca anladım.
“Cefa yüzünden vefa terkedilmez” diyen imama uydum.
Rengimi, rengine sundum. Beni yaktım, yok ettim.
Şimdi ise bütün fezayı sahiplenircesine,
Boşluğun, bütün boşluklarını dolduracak,
En kadim kelimeye tutunmuş,
O nazarın hüzmelerinde kanat çırpıyorum.
Ve şimdi anlıyorum.
Yerin ve göğün birbirine cazibesinin sırrını.
Bulutun neden, toprağın cazibesine kapılıp,
Katre-i Leyla olduğunu.
Denizlerin neden, ayın cazibesiyle,
Mecnunca bir med’de kapıldığını.
Bir nazarla neşet eden halin,
Yazılarak anlatılamayacağını, anlaşılamayacağını.
Kainatın, kendi içinde bir aşkın nizamnamesine işaret edercesine,
Yaşadığı devinime şahit olunca,
Sevgiliyi her tefekkürümde,
Gönlümün ve ruhumun yaşadığı sancının,
Çırpınışın, kendi içine sığmayışının,
Gözlerimde buğulanan sevinç ve heyecanın,
Aşkın tarif edilemez tezahürü olduğunu anladım.
Şimdi bu sebeple, halimi, kâl ile değil
Hâl ile arzetmek için susuyorum.
Bana gökleri hatırlatan,
Ruhumun taşlaşan burçlarını,
Bir kelebeğin kanatlarına yükleyen,
Selamın saffetlli sahibine, selam olsun.
Merhamet sahibi, merhamet etsin.

Abdurrahman KIRIKÇI
Mart /2019

Abdurrahman Kırıkçı
Kayıt Tarihi : 6.9.2019 17:30:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Abdurrahman Kırıkçı