Bir şarkı daha yazmaktı hayat ve onu defalarca söylemek. Evladın gibi benimsemek, her harfini ve notasını..Denizlere yazılmalı şarkılar ve de isteklerimize...
Defalarca kavruluyoruz bizi biz yapan isteklerle ve var olma arzusuyla, var olduğunun üstüne basa basa şarkılar yazıyoruz. Güzel olan bu çabalar ve herbirinin daha da güzel olan sonuçları. Kırıksız hayaller ve uyumayı sevdiren düşler.. hepsi küçücükler yine de gülümsüyorum.
Yok yine iyimser olma girişimi içinde değilim. Mutlu olduğum söylenmemeli. Ayrıca mutsuz olmama bir neden de gösterilmemeli. yalnızca gidiyorum. Nereye gittiğim önemli tabi ama ben gidiyorum dediğimde üzülmüşümdür demek ki.. Eminim meçhul değil. Karanlık zindanları, korkunç ejderhaları da yok. Güneş doğmuyor diyemem ve yıldızsız tüm geceleri. Tenha değil yollar ve ortaksız değil ruhum. Sadece yoruluyorum...
düşünüyorum uzun beyaz, soğuk rayları ve bu denli değil bana kimsenin sevgisi orada, uzakda.. Gözden uzak..,gözlerim uzak..ve işte uzak, korku kadar,karanlık ve ölüm kadar soğuk.
... sorardım şimdi alıştım:'bilmiyorum bu bozkırda yürüyen ben miyim yoksa denize sevdalı ben değil miydim? ' Özgürlük, herkesin bakış açısına esir olmuş, heryana çekilen garip bir kavram. o bile özgür değil!
deniz,özgürlüktür diyemem ama sanki tüm kaçışlara umutlar vadediyor;
'ufuklar, sonsuz gel seni sonsuzlara bırakayım, belki istediğin oradadır ve belki rüyaların.' diyor.
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim