Konuşurum her şeyi, konu aşk olunca dilsizlik sarar beni. Yazarak anlatmayı denedim. Çok çektim anlatama yeteneğimin olmayışından. Yaşanmışlığı anlatabilirim, duygularımı asla..... Söz konusu benim yüreğimse, garip bir sessizlik sarardı içimi. Üçüncü sınıf yabancı gibi gelir süslü cümleler. Bu aşkta öğrendim yazmayı. Yazmak: bir şekilde yardımıma koşuyordu. Yazdıklarımın ilk anlamı kendimi ifade edişim. Yaşamın kısalığını biliyordum, yarının hiç olmayışını. Aşk: amaç-mı, araç-mı bilmiyorum. Lakin ben her ikisinide kullanamadım. Farkettiriciliğini keşfettim. Bu da bana yeter. Zamanı yavaşlatan farkettiriciliği. Sanki dingin, hafif meltem esintisinde bir göl yüzeyinde sırt üstü yüzer gibisin. Zaman ağırlaşıyor. Hızlı hareket eden karıncalara inat, bir günlük ömrü olan kelebeklere inat. Ağırlaşıyor zaman.
Susturuyorum her şeyi. Yüreğimi, gözlerimi, suskun cümlelerimi. Anlıyorum ki insan okudukça değil, yazdıkça kendisiyle karşılaşıyor.
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman
tebrikler...
yüreğini farkettiğinde...
etkileyici bir çalışma...
saygılarımla...
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta