bitanem...
sana bu mektubu bir ayyaşın takasından yazıyorum....
uzun zaman oldu demi.... iki selamı birbirine bağlamayalı...
çok zamanlar eskittik demi... gün yüzü görmemiş gecelerde..
yazmadım işte ne bileyim... yazmadı yüreyim...
uzun zaman oldu demi, tüm cümleri bakışlarımıza bağlamayalı
ve sevgi sözcüklerini yüreyime köle etmeyelii....
olsun ama... bilmelsinki ilk günki gibi yüreyim...
ve hala ellerinde umutlarım...
birtanem...
bu mektubu sana bir sevdalı yüreyin,
kanayan mürekkebinden yazıyorum...
bu ayrılıklara sitem edip,
doğacak günlere gebe kalmış umutlarımdan
yokluğunla yol almış bakışlarımdan bahsetmeyecegim..
eski gibi yine gözlerindeyken hayatım,
yaşamanın anlamından,sana dokunmanın hazzından
kokunla dönen başımdan, sıcaklınla yanmış ruhumdan,
senin bana bıraktığın gökyüzünden bahsecegim...
birtanem...
sana bu mektubu sen uyurken başucundan yazıyorum...
gönlüm hala bilmediğimiz denizlerdeki,
ayyaş bir adamın takası gibi sana yol alıyor...
gözlerim hala uyuyan gözlerine hapsolmuş soluklanışını seyrediyor...
ellerim hala ellerindeki sıcaklıkta terliyor...
birtanem...
sana bu mektubu gönlümdeki yalnızlığımdan yazıyorum...
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.