(Kendime ne şair diyebiliyorum ne de şiir.Çünkü ben noktalama işaretlerinden nokta’yı hiç kullan(a) mıyorum.Ne kadar nokta görünse de hep ama hep virgül vardır cümlelerimin sonunda, çünkü cümlenin bitmesini istemiyorum.)
Ağustos ayının başlarıydı, sıcak bir yaz günü idi ansızın gelişin.Ne sen hazırdın bu gelişe ne de ben hazırdım gelişine.Henüz buğday başakları olgunlaşmaktaydı kavurucu sıcağın etkisiyle.Ben seni yüreğime serinlik katacak bir meltem olarak beklerken, sıcak ama çok sıcak esen, rotasını kaybetmiş deli dolu bir fırtınaydın sen.
Hiç bir denizde esmedin, bedenimde estiğin kadar.Hiç bir okyanus dalgalanmadı benim dalgalandığım kadar.Hiç bir şehri yakmadın, yüreğimi yaktığın kadar.Hiç bir şehir yanmadı –oyy kadınım- benim sana yandığım kadar.
Gelişin de öyleydi ya! Apansız olmalıydı gidişin.Apansız olmalıydı, cümlenin sonuna « nokta » koyar gibi « elveda » deyişin...
Alanya,15 Ekim 2002
O masal dağında ünleyen gazal
Güz ve hasret yüklü akşam bulutu
Güz ve güneş yüklü saman kağnısı
Babamdan duyduğum o mahzun gazel
Ahengiyle dalgalandığım harman