Gafil ne bilir neşe-i pür şevk-i vegay-ı
Meydan-ı celâdetteki enver-i sefayı
Meydan-i gazâ aşk ile tekbirler alınca
Titrettiğinde rûy-i zemin arş-i semâyı
Allah yoluna cenk edelim, şan alalım şan
Kur'an'da zafer vâdediyor Hazret-i Yezdân
Farz eyledi Halak-u cihan harb-i cihâdı
Hep cenk ile yükselmede ecdadımın adı
Dünyaları feht eyleyen ecdadımız elhak
Âdil idi hıfz eyler idi hakkı ıbâdı
Allah yolunda cenk edelim, şan alalım şan
Kur'an'da zafer vâdediyor Hazret-i Yezdân
Kayıt Tarihi : 26.6.2014 13:19:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Günün Şiiri Editörya](https://www.antoloji.com/i/siir/2014/06/26/mehter-marsi.jpg)
Günün Şiiri Editöryasına teşekkürler.
MEHTER OLMADAN ASLA!
Osmanlı elçisi Kara Mehmet Ağa:
“... VE BEN MEKKE, MEDİNE, KUDÜS-Ü ŞERİF, BAĞDAT, ŞAM VE HALEP PADİŞAHININ ELÇİSİ OLAYIM DA NİÇİN SANCAK-I RESULULLAH'I AÇMAYAYIM VE NİÇİN MEHTERHANEMİ ÇALMAYAYIM...
BEN, BU SİZİN TEKLİFİNİZ ÜZERE KRALINIZA VARMAM VE KANUN-U ÂL-İ OSMAN'I BOZMAM!...'
“1665 yılında Almanlarla yapılan çetin bir savaşın sonunda imzalanan Vasvar muahedesi (Antlaşması) uyarınca, Alman imparatoru I. Leopard'a giden elçilik heyetinde, genişçe kadrolu bir mehterhane göze çarpmaktadır.
Avusturya heyeti, daha önceki harplerde dinlemiş olduğu mehterin tesirini çok iyi bildiğinden, mehterhanenin Viyana (Beç)'ya girmesine müsaade etmez ve iki taraf arasında sert tartışmalar çıkar. Bu durumu seyehatnamesinde Evliya Çelebi şöyle dile getirmektedir:
'... ve mehterhane çalmasınlar ve benim borazancılarım paşanın önü sıra çalsın... deyince, o anda paşa âdeta ateş kesilip:
- Bakın kâfirlere, sizin bu teklifiniz ma'nâsızdır. Bu davranışınız bize saygınızdan mıdır, yoksa bizleri tahkir kasdiyle mi yapılmıştır!.. dedikte kâfirler:
- Haşa haşa! sümme haşa! Bu cevaplarımızda sultanınıza katiyyen bir tahkir kastı yoktur...' dediler.
Bunun üzerine Osmanlı elçisi Kara Mehmet Ağa: '... Ve ben Mekke, Medine, Kudüs-ü şerif, Bağdat, Şam ve Halep padişahının elçisi olayım da niçin sancak-ı Resulullah'ı açmayayım ve niçin Mehterhanemi çalmayayım... Ben, bu sizin teklifiniz üzere kralınıza varmam ve kanun-u âl-i Osman'ı bozmam...'
Osmanlı elçisinin bu şiddetli direnişi üzerine Kral I. Leopard, elçilik maiyetinin mehter eşliğinde, Evliya'nın ifadesiyle 'kütür kütür mehterhanesini döverek' haşmetli bir şekilde girişine müsaade etmek zorunda kalır.
Evliya Çelebi Osmanlı elçilik heyetinin Viyana'ya (Beç) girişini ve heyetin kentte kortej halinde ilerleyişini ve mehterhanenin oynadığı rolü de şöyle anlatır:
'...bütün İslâm askeri alaya hazır olup, yedişer kat mehterhane ve cümlesi silahlanmış olarak durdular. Her işi başarılı olan ağır başlı paşa, eşine az rastlanan altın zırhlar kuşanmış vaziyette ve sürme gözlü bir Arap atı üstünde rüstemâne bir oturuşla ve başındaki selîmî kavuğu üstünde altın işlemeli devlet kuşu sorgucu ile... ve daha sonra da mehterhaneleri olduğu halde, yedişer adet icracı üstadlardan oluşmuş mehterhaneleri segah makamında, hüdadi üslubunda hoş peşrev çalarak ilerlediler...'
*
Yine aynı kaynaktan bir bölüm daha aktarmak istiyorum.
CENK VE MEHTER
“Mehterin esas vazifesi cihad meydanlarındadır. Bunlar ordu harbe giderken kendine has 'Kerim Allah eyisün, Rahim Allah eyisün' yürüyüş temposu ile en başta mehteran bölüğü komutanı, onun arkasında sol tarafta ak sancak, sağ başta ise zırhlı muhafızı ile birlikte kırmızı sancak bulunur. Sancakların arkasında ise, üçerli kolda üç sıra halinde dizilmiş dokuz tuğ gelir. Sağ tarafta kırmızı sancağın arkasında ise 'hücum tuğu' bulunurdu. Tuğlardan sonra mehteran takımı gelir. En arkada ise at veya deve üstünde bütün haşmetiyle yeri göğü inleten 'kös-i Hakanı' adı verilen muazzam davullar gelirdi.
Tarih boyunca kösler sadece padişah mehterinde bulunurdu. Cihada çıkılırken, orduya sadrazam komuta edecekse adına 'Serdar-ı Ekrem' denir ve onun mehterine de kös verilirdi.
Bu canlı ve dinamik havasıyla mehter mûsikîsi ordunun maneviyatı üzerinde oldukça tesir eder, cihad aşkını kamçılar ve yürekleri coştururdu.
Aynı zamanda mehter; görkemli hâli, köslerin yeri göğü inleten sesleriyle düşmanın yüreğine korku salıp paniğe sebep olması bakımından harplerde büyük fonksiyon icra ederdi.”
Bu bilgileri okurken aşağıdaki link’i açarak “Mehter Marşı”nı da dinlerseniz işin azametini ruhunuzda hissedersiniz.
[KAYNAK: İbrahim REFİK / Tarih - Ağustos 1991 (Sızıntı: Yıl 13 – Sayı 151)]
/>
Yine bu videodaki günümüz Türkçesiyle altyazı olarak verilmiş açıklamayı da ekleyeyim. Marşı anlayamayanlara yardımcı olur.
*
“Gafil ne bilir, savaş meydanından gelen sesteki has neşeyi
Yiğitlik meydanındaki türlü türlü sefayı
Gazanın yiğitleri aşk ile tekbir alınca
Titretti yine yeryüzünü ve arşı
Allah yoluna cenk edelim, şan alalım şan!
Kur’an’da zafer vaat ediyor Hazret-i Yezdan (Allah)
Cihanın yaratıcısı Cihat Harbi’ni farz kıldı
Hep cenk ile yükselmede ecdadımın adı
Dünyaları fetheden ecdadımız gerçek!.
(Ecdadımız) Adil idi, Allah’ın kullarının hakkını korurdu.
Allah yoluna cenk edelim, şan alalım şan!
Kur’an’da zafer vaat ediyor Hazreti Allah”
*
Bu günlük, yorum yerine kaynaklardan aktarmayı uygun buldum.
Sevgi ve saygılarımla…
Hikmet Çiftçi
17 Temmuz 2014
“GERÇEK DOSTLAR BİRLİĞİ”
TÜM YORUMLAR (2)