yalnızlığın ertesinde seyriyen gün sancılarıdır ona özgürlük
takvimsiz yapraklardan dökülen her ömür
bir tutsak
tükenmez kara bir sonsuzluktur ona düş kurmak
oda
sol kolunun sol nabzında atıyordu can
ve sol böğrünün sol üstünde ölüyordu
anbean adam
yine de bir şeyler bekliyordu zamandan
tatsız dudaklarında ölmüş tüm sözlere rağmen
sualsiz vakitlerde vururken alnımın taraçasına kan yağmurları
sorguda yıkandı ruhumun kuraklığınca derin
ömrümün sen kokan yanları
secde(sin) de yeminlerimi işlerken toprağın sinesine beş vakti
u/yandı kadınlığımın yüceliğinde
Aşkın şad olan nefesi
ömür bir son/bahar
içim haz/andı
yapraklar hüzün
zaman kederdi
(Ey rüzgâr taş kesilmiş bu kentten al götür verme beni)
Ve ey dünya
ilk sorgu/m
ilk ana rahmin(d) e
daha doğmadan çizmişim yolumu kadere yüklenerek
velhasıl bir söylemi dilleyip kendime
son kez
gelmeyen günlerin özlemin(d) e g/özlendin sevgili
zaman aşımına uğramış bir oratoryodur ansızın kayıttan düşen yaşamak
kaybettiğim bir istanbul sabahında
bensizliğe arıyorum kendimi
sensizlik bana akıyor
yalnızlığım hep sana
tarafsız bu gök yüzümü aklıyor
Bismihu...
tükeniyorum işte
bu günde yine
sensiz geçen
her bir dün gibi
ENE ABDÜKE...
diyebilmek...S/ onsuzluğun lal olan dillerini çözüyor bence...
Harika bir anlatımla Bana tekrardan Kul olduğumu hatırlatanlardan ALLAH razı olsun....tam p.la ANT