Bulutlar örtsün üzerimi,
Döşeğim olsun atlastan otlak.
İte kaka inadına toprağı yarsın,
Kokusuyla sarhoş eden leylak.
Ve sen sevdiceğim,
Ak düşlerimin pınarından salınarak.
Bulutlardan fal baktım ikimiz için...
Bir tavşan gördüm aceleci ve hınzır,
Savuştu hemen oradan zıplayarak.
Ya şu salyangoza ne demeli,
Sırtlamış sanki dünyanın yükünü bedeni.
Bak işte bir ağaç,
Majör dertlerin içinde boğulmuş şehrim,
Ağlıyor her bir minör kuşkuya.
Geçen tramvaydaki yüzler anlattı
Koynunda bir fahişenin geçen geceyi....
Alnında yapışmış bir kağıt para,
Gırtlakta yanan bir tat gibi...
Hiç kuş uçurdun mu sen
Avuçlarından göğe?
Tuttun mu hiç bir yıldızın
En parlak bacağından?
Suyun en mavisine daldın mı hiç?
Derininde saklandı mı
Çağlayan bir nehirdi gözlerim,
Kaynağı ulu bir dağın en tepesinde
Kalbim, anahtarı kimbilir nerede unutulmuş
İnce, tel tel örülü altın bir kafeste
Ruhum umutlanmaktan yorgun düşmüş
Umursamazlık canavarının pençesinde
Açık duran kapıdan gir içeri
Karanlıktan kurtulan ışık gibi
Geç otur tahta masamın yaşlı iskemlesine
Doldur kadehini henüz yarılamadığım şişeden
Birlikte içelim sevgiyi, aşkı, hayatı….
Konuşalım saatlerce, ellerimiz birleşsin sonra
Biliyorum,
Bir sigara var elinde duman duman
İçkisini yudumluyor dertli, kararsız
Arada bir tellerine dokunuyor gitarının
Ne bir name çıkıyor dudaklarından, ne de gitardan bir ses
Aklında bir değil tam iki kadın
Serinine koydum başımı yastığın,
Bedenimin ateşini alsın diye...
Rafa kaldırdım aklımı,
Kalbim senle kalsın diye...
Sensiz güne hoyrat davrandım,
Gece ruhuma aksın diye...
çılgın düşüncelerimin
uçarı yabancısı...
ve yer çekiminin
olmakla olmamanın verdiği sancısı...
seni ne düşünmek istiyor aklım,
ne de bir an olsun unutmak....
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!