Mehmetçik ( Kut'ül Amare Kahramanlarına ...

Hakan Gezik
132

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Mehmetçik ( Kut'ül Amare Kahramanlarına İthafen)

Yirmi dört aralık bin dokuz yüz on beş sabahı
Saat beş on beş sularında top ve tüfekler
Yalımlar saçtılar Frenk kafirine karşı.
Babil harabeleri kadar tecrit edilmişti
Ve Kut’a mücavir azmaklar kadar
Yiğitlikte sığdı o bedbaht mütecaviz yığınlar.

Sekiz otuza kadar sürdü bu cehennemi sağanak
Obüs bataryaları, keskin nişancılar,
Ve gözünü daldan budaktan sakınmayan fedailer
Yalımlar saçtılar kara donlu kafire fasılasız
Babil harabeleri kadar bitkin ve kördü düşman.
Ve Kut’a mücavir azmaklar kadar netameli.

Hopalı Kerim o yalımların arasında can verdi
Arhavili Yusuf, Trabzonlu Sabri
Adapazarlı Adil hep orada
Dersaadetten Arif, Ali, Hasan, Hüseyin.

Ellerinde tel makasları olduğu halde yürüdüler siperlere
İman, tevekkül ve sevda yüklüydüler
Bu akına Huzeyri hücumu dedi paşalar
Gönüller İman, tevekkül ve sevda yüklüydüler.

Yirmi dört aralık bin dokuz yüz on beş sabahı
Ve gece devam eden obüs, nişancı ve fedai sağanağı
İngiliz tahkimatına iki yüz metre
Ve düşman tabyaları, siperleri önünde
Şarkikaraağaç’tan İsmail, Batum’dan Ömer
Amasya’dan Halil, Kırkkiliseden Burhan
Ökseye yakalanmış kuşlar misali
Tel örgülere takılıp hareketsiz kaldılar.

Yirmi dört aralık bin dokuz yüz on beş sabahı
Gencecik fidanlar asılı kaldılar.
Yüzlerini, gövde, kol ve bacaklarını yırtan
Tel örgülere takılı.
Evli, nişanlı, sözlü, mücerret.
Ve Huzeyri hücumu dedi paşalar
Gönüller iman, tevekkül ve sevda yüklü kaldılar.

Gözyaşı ırmağı akıtır sularını kalpteki yaraya.
Yeri yurdu bilinmez bir pınara dönüşüverir,
Kurumuş dallar gibi hatıralar,
O sular gibi yırtınıp durur yatağında.

Kut’a nazır harabeler kadar karanlıktı düşman.
Düşünceleri karanlık, elleri ve ayakları
Neft gibi, kömür karasıydı gözleri, zift gibi bulaşkan
Mazlum milletlerin lanetiydi
O canavar tabiatlı ruhlarını karartan.

Yirmi beş aralık bin dokuz yüz on beş sabahı
Gördüm gün ışıyınca bizimkileri.
Frenk tabyaları önünde tel örgülere takılı
Öksenin ucundaki kuşlar kadar dokunaklı.

Gözyaşı ırmağı bu,
Dellenip durur, bazen sessizce akıtır sularını kalpteki yaraya.
O ırmağın kanlı sularıyla beslenir bencileyin bahtsızlar.
Suda yüzen balık dahi nasiplenir,
Her dem akıp giden o membadan.

Evli, nişanlı, sözlü, mücerret
Biz geride kalanlar vatan toprağında yaralı
Frenk tabyaları önünde
Ökseye takılı kuşlar kadar dokunaklı.

Dikenli tellerde asılı kaldı
Buz tutmuş esvaplar gibi yiğitler
Şarkikaraağaç’tan İsmail, Batum’dan Ömer
Amasya’dan Halil, Kırkkiliseden Burhan
Ve tabyaların ardında kudurmuş
Ağızlardan salyalar ve irinler dökülen
Neft gibi, kömür gibi, zift gibi kararmış yürekler
Asur krallarına öykünüp arslan avın çıkmış o alçak Frenkler.

Siperlerde çürümeye yüz tuttu
Bakmaya kıyamadığımız o mübarek suretler
Tel örgülerde, yüreklerde ve zihinlerde
Düşmanın beş inçlik topları
On beş paund şarapnel
Obüs, mavzer,
Makineli tüfek ateşi
Dağıttı apansız kolları, bacakları, gövde ve suretleri.

Dicle bir göz yaşı ırmağıdır sessizce akar yatağında
Dicle, kimsesizliğin, sahipsizliğin mekanıdır
Gözyaşı ırmağı bu kuzeyden güneye
Anadolu toprağının acısını, sefaletini, kederini taşır.

Gözyaşı ırmağı bu dilediğince akar engin
Gelincikler gibi, tarla kuşları gibi sakin
Dellenip durur, bazen sessizce gömer sularını kalpteki yaraya.
O ırmağın kanlı sularıyla beslenir bencileyin bahtsızlar.
Suda yüzen balık dahi nasiplenir her dem akıp giden o membadan.

Yirmi dört aralık bin dokuz yüz on beş sabahı ve akşamı
Taze fidanlar devriliverdiler kör, sağır ve dilsiz
Evli, nişanlı, sözlü, mücerret.
Huzeyri hücumu dedi paşalar.
Kandan, etten ve kemikten ibaret sandı bizi düşman
Postal, palaska, kep ve haki renk üniforma
Gönüller tepeden tırnağa muhabbet yüklü
Aşk yüklü, arzu yüklü birer sevdalı.

O gaziler ki Huzeyri hücumunda serbaz
Frenk tabyaları önünde tel örgülere takılı
Öksenin ucundaki kuşlar kadar dokunaklı.
Ve burada sanki kimsesiz, ve burada sahipsiz
Kalplere hoş bir sada bırakabilmek adına
Ve evlatlarımız, anamız, gardaşımız, yoldaşımız
Hür ve bağımsız bir vatanda yaşayabilmek adına
Frenk tabyaları önünde cennete kanatlandılar.

Yirmi beş aralık bin dokuz yüz on beş sabahı
Henüz gün ışımadan
Gördüm Hopalı Kerim’i yalımlar arasında
Arhavili Yusuf, Trabzonlu Sabri
Adapazarlı Adil orada can verdiler
Dersaadetten Arif, Ali, Hasan, Hüseyin
Öksedeki kuşlar misali
Frenk tabyaları önünde şahadet şerbeti içtiler.

Huzeyri hücumu dedi paşalar.
Postal, palaska, kep ve haki renk üniforma
Bizler burada köklerinden uzak
Bu yabanda tepeden tırnağa parya.

Ne söylesem boş,
Ne yazsam yürekte meyus.
Ve en yakınımızdakiler
Dersaadetten Arif’in yavuklusuna
Yaktığı türküyü mırıldanmadan öldüler.

Hakan Gezik
Kayıt Tarihi : 20.12.2017 01:19:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Hakan Gezik