Kaçmıştım yalanlarla dolu İstanbul'dan sana
İstanbul yapmıştın bu uzak diyarları bana
Usulca sığınmıştım o sımsıcak koynuna
Ne para ne arzu yoktu hiç bir beklentim
Bir bebek kadar masumdu sevgim
Sen ve ben
Hayır, hayır!
Yalnızlık
İçimden seviyorum seni
Beraber yaşayıp
Birlikte uyanmak varken
Ne kadar sürecek ne kadar
İçimdeki mutlu yalnızlık oyunu
Bu saçma incinme, incitme korkusu
Yoksa bir el mi değecek
En vefalı yarim yalnızlığıma
usul usul izledim galata köprüsünden Denizi
yorgun ve birazda kırgındı sanırım
bir kaç yolcu gemisi, bir iki tekne
balıkçılar, çocuklar ve bir sigara daha
bir türlü göremedim Martıyı
üşüyormuş, geldiği iklimler hala kışmış
Bu böyle nasıl bir gidiş? sağır ve dilsiz
Bir şehirden nasıl sessiz bir çekiliş
Nereye kayboldu beklediğiniz duraklar
Dağlar, yollar, kuşlar ve dudaklar
Ah be çocuklar niye kuruttunuz gülleri
En çok sende sustum...
Düğüm düğüm oldu söyleyemediklerim
Yutkundum,yuttum
Sustum...
En çok sende yangındım
Sen hep bana yalandın
DAĞLARIN KADINI
Sen...
Dağların kadını
Mevsimlik rüyalara uykulu
Hava ile güneş ile bütün
Soğuk iklimlerin sıcak yalanı
Tüm çiçeklerimden güzel yüzün,senle geçen gecem gündüzüm
Sözünü ve bestesini bilmediğin bir şarkıya uymak zor be gülüm
İstanbul da denizin ortasında kız kulesi gibi uzak ve hoş gülüşlerin
Peki bütün bu yaşanalar kadar gerçek mi sözlerin ve gözlerin...
Eee sonra dedim
Sessizliğimizi bozarak
''Sonrası sen'' dedi
Sonsuzluğu yaşadım
Gözbebeklerimizde
Susarken dudaklarımız
Saat gece yarısını geçmeden,yeni güne girmeden
Güneş doğmadan dağlar bu gün sen olmadan
Korkarak bakarken,bakarken gözlerinden düşerken
Düş bile olamayacak kadar uzak iken
Simeliyim...
Ben yine örttüm üstünü anıların,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!