senin okula ilk gelişin
bugün gibi aklımda
okulun kapısındasın
benzin sapsarı
örgülü saçların
yedi büklüm olmuş ağaçlar anne
sayki karanlığı yardım eteğin nerde
gözyaşlarım göz çukurlarında katran bağladı
kar yağdı
gam yüklenmiş katırların sırtına
kaçakçıyız sevgiyi taşıyoruz yarına
Urfa kapısında sana dair on bir mısra unutum
bir gün belki sende unutursun
bir kaç mevsim olur düşer ardına
ben ise her ezan sesinde seni bulurum
ayın aydınlığında senden söz açarım
artık bütün cümlelerim yarım....
körebem saklıdır o yerde
saklandığı bu son karanlık
bin ayna kırdım sana dönük
yoksun yorgun her gece
kayan her bir yıldız düştü nehre
sen saman yolu kadar suskun
Çocuktum yüz bin ejderha öldürdüm sarı samanlıkta
Dişe diş, göze göz idim komşunun köpeği ile
İlk duyduğumda irkildim
Sonra karanlıkta oturmayı denedim
Ve sol yanımı azar azar dişledim
İşte aşkı öldürmeyi böyle öğrendim
bir gül iken gönülde ayrılık
kabrime bin kürek toprak
sıla bir tebessüm yırtık
uzayan geceler, büyüyen sarmaşık
gurbet içinde gurbet yine
uzun kışlar beyaz örtüyle
hayatın sonuna hayat koymuşlar
dokumuş dokumuş beyaz kefeni
bana bir gömlek vermişler
yanmaz ağlamaz bir peri
bu dal kırılacak rüzgar eserse
mezar taşımı sana mektup yaparım
gün ikindi, gölgene bir güneş gömdüm
ellerini uzat bu ateşin alevine
bir ateş düşürdün ateşin kalbine
bir güneş gömdüm senin gölgene...
say ki sonbahar yok ömrümde
her mevsime açık penceren
saçlarım kar tutmuyor artık
yüreğim yorgun düşmüyor
beyaz badanalı evlerim var
ya potinlerim
kara bir kalemden haritada kalan iz
eğri yollar dolaşır karınca karınca insan
kah yaya, kah süvari, aklın kılıcı ile biz
şu şöyle demişti, ya ne der filan
tut ki konuştuk papağan gibi bir kaç dil
endam aksetti aynalara aynalar şizofren
şiirlerin eleştirildiği ortak bir platform yok mu..