Tanıdık bir koku var şu havada
Papatyalar açmadı henüz
Ağaçlar çiçeğe durmadı,
Yağmur da yağmadı,
toprak kokusu değil.
Tanıdık bir koku var,
Öylesi iki sevgim var ki benim,
Biri içimdedir yüreğim taşır,
Diğeri benim için bir günahtır.
Öylesi iki sevgim var ki benim,
Birisi bana kırk yılda bir uğrar
Amca! ..
Diyarbakır otobüsü geldi mi
Babam olacak içinde
Uzun boylu, elleri nasırlı
Bakışları sert ama yüzü güleç
Askere diye gitti gelmedi
Bir garip şey şu tren yolculuğu
İnsanlar öyle telaşlı ki sorma
Çamurlar içinde trene koşanlar
Trenin boylu boyunca
simit satanlar.
Bir de düdük sesi....
Düşmeden rahimde can pazarına
Doğduğun şehirde dağlar olsun mu
Yusuf’suz, Sinan’sız, Hüseyin’siz
Çocuk senin adın Deniz olsun mu.
Nehirlerin coşmuş, denizler için
Koca bir denizin üstünde
Kağıttan bir gemi,
Yok, ne yelkeni,
ne dümeni
Çocukluğun sırası mı şimdi
Zavallı;
Gıdıklarcasını karnını toprağın
Soktum parmaklarımı
eşeledim.
Kuru topraklar kaldı yaş toprakların altında
(taze toprak kokusu da bir başka oluyor hani)
Bir avuç tohum aldım elime,
O’nun dudakları titremeliydi
Benim gözlerim nemli
Kaç papatya yolduk
bir fal uğruna
ne belli
Gitti,
Derdim yağmurda değil benim,
Yağmur sonrası gökkuşağında
Gökkuşağı nazlıdır çünkü,
çalım satar.
Çıkıvermez öyle her yağmura
İstiyorum ki....
Çirkin güzel oldu,
Kötü de iyi.
Toprakta yeşil doğup,
Göğe mavi vurdu.
Düşmanlıktan sıyrıldı insanlar
dostluğu buldu.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!