Rüzgarı garip, güneşi garip
Talihi garip, insanı garip
Lebi çatlamış toprağı garip
Bahtına kurban olduğum Kâhta’m
Hüznüm, kederim, göz aydınlığım
I.
Buharlaştı sanki Hızır’ın yıkandığı bengisular
bulanık sularda ıslanır güneş
can çekişir
kar altında kavrulur çiçekler
Zemherinin karı yağmış
Tarumar saçlarım.
Üstüne çığlar düşmüş
Oyuncağıdır taraklarım.
Bir ömür ki, yağmur almadı
ADAM
Yalnızlığına ağlardı her gece
Unutmuştu sanki gülmeyi adam.
Bir çift göz salmıştı onu belaya
Ondan öğrenmişti sevmeyi adam.
Bir yalan ki,
Kan kusuyor gerçek
Güneş oklarına inat
Gölgeye sinmiş konuşmalar
Gür bağırmaların suskunluğunda
Dut yemiş bülbül gibi,
Gönlümün telinden inleyen seste
Bizim şarkımız söylenirdi canım
Sensiz gecelerde gördüğüm düşte
Duvaklı gelinim olurdun canım.
Dağlar dOruğunda eriyen karlar
Sırt çevirmiş bana mehtaplı geceler
sarı eylül sarmış dört yanımı
kangren yalnızlıklar ortasında
özlemlerim tutuşur
acıların mahzeni oldum
taşıyamıyor bu yükü kırk düğüm olmuş yüreğim
Hüznün gözyaşını döken bulutlar
Asılı kaldı eşiğimizde.
Gülümsemeyi unutmuş dudaklar
Zulmün zemherisini yaşar
En umulmaz korkular titreşir yüreğimizde.
Dünya pembe değil sandığın gibi
Her iklimde bin gizlenmiş yolcu.
Kanatır kalbini dikenler gibi
Yeşeren her çiçek koklanmaz yolcu.
Ateşten kemerdir sarmayasın ha
Alev gibi kızıllaştı ufuklar
Yokluğunda çaresizdir geceler.
Sönüverdi gökyüzünde kandiller
Sırlarıyla katranlaştı geceler.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!