Kırmızı gülün hikayesi bilinir mi
Bilmem.
Ama ben yine de hatırlatayım
Seneler öncesini.
Dünyada aşkın, mutluluğun
Umudun ve beyaz gülün olduğu günleri.
Havalar soğuk
Tenler çıplak
Tenler çıplak gibi üşütüyordu adamı
Adam gibi görünen küçüğü.
Yavaş yavaş
Issız sokaklardan
Veda etmeyi sevmezdim eskiden
Nasılsa gidecekti gidecek olan
Ha bir dakika önce
Ha bir dakika sonra
İyi yolculuklar demek engellemiyordu
Gidecek olanı
Ay ışığının altında
Ya da gökyüzünün üstünde
Ya da denizlerin dibinde
Olsam da
Fark etmez.
Ben seni sevdim
Sabah uyandığımda gözlerimde mahmur bir ışık
Ve o ışığın içinden geçmek bir ülkeden bir iç ülkeye
Kanatlanıp uçmak uçsuz bucaksız masmavi gökyüzünde
Yavaşça yere inip kucaklamak sevgi ile dolu kardeş ülkeyi
Rengarenk çiçeklerine, yemyeşil dağlarına
Usulca akan berrak nehirlerine, tertemiz havasına sarılmak
Ankara’da yağmur yağıyor
Sen Ankara’dan gittiğin için
Ankara’da bir hüzün, bir yas havası var
Sen Ankara’dan gittiğin için.
Büyüklerden öğrendik ağlamamayı
Kanatlarımın olduğunu hissettim bu gece
Gözlerimi kırpmadan sevinebilirdim her gece
Uçarak uçsuz bucaksız göklere
Haykırabilirdim aşkımı herkese
Hissettiklerimi çıkarabilirdim gün yüzüne
Çünkü, sevdiğim “aşkım” dedi bana.
Senin zamanınla doğdum,
Mutlu ve yaşam dolu hayata…
Senin zamanınla geçtim,
Bir kıtadan diğer kıtaya...
Sevgi
Seni bir bulabilsem
Cebime koyabilsem
Lazım olduğunda kullanabilsem
Sonra yeniden saklayabilsem
Olmaz mı
Oturuyorum otobüsün arkasında
Başım bir oldu soğuk camla
Yine düşünüyorum motorun vızıltısında
Aşk bahçemin içinde seni.
Al yanaklarınla, kiraz dudaklarınla
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!