Bağ-bayır ateş, bu şehir ateş
Esen rüzgar ateş, toprak ateş, mezar ateş
Sabır ateş, intizar ateş, ayrılık ateş
Uyku ateş, inilti ateş, gönül ateş
Söz ateş, sükût ateş, su ateş
Hoca olmak mı? Ne kattı şanına?
Ne aldın da ne verdin şahsına?
Bir yol tutamadın tâlibin sadrına
Cefa sendeki yük, hâdimin bağrına.
Değindin de kâmil ârifin tavrına
Hor görme Dürdâne
Sevda çiçeğine biz de can vermişiz
Umudu solan meftuna kan vermişiz
Sevdadan sürgün yiyene hân vermişiz
Maşuk olanın adın Gülhan vermişiz
İçimde bir hüzün var ayrıldım dostlarımdan
Kanıyor yaram, en eski yoksunluğunda kalbim
Kavrulmuşum, yorgun bedenim, elimde kalem
Yazıyorum içimde bir hüzün var.
Güvercinler hatırlatır özgürce uçmayı
Anaların yüzünde depremin enkazı
Şu kader, mühre râm olmuş mâlum yazı
İlahi! Giydir karanlığa rahmetinle beyazı
Kalmasın yüreklerde afetin ayazı
Şehirde çığlıklar biter kulaklarda ani
Günahın artmada nefsim, yoktur ârın senin
Gaflet seli aldı seni, çoktur varın senin
Vakti seherlerde yoktur âhu zârın senin
Ölüm geldi geçmekte, geçti baharın senin.
Ölüm bakmaz ne aşına ne yaşına
Vakt ile koyarlar musalla taşına
Takva ile rabbine yaklaşmadıysan
Hesabı çetin verirsin yek başına
Sen can! ahlarla girme halkın hakkına
Masnuatlı, müzeyyen kainat her daim diridir
Gördüklerim ancak ilâhî kalemin eseridir
Mevcudâtın isminden geçtim onlarda değildir tât
Hilkâtlere daldım ki her biri muntazam bir san'at.
Bir yaz akşamı gibiydi gözlerin
Bakmaya kıyamıyordum
Hafif bir rüzgar esiyor
Ben ise tükeniyordum.
Seviyordum seni nedenini bilmiyordum
Okumanın lezzetini geçtiğin satırlara sor
Suyun lezzetini leb teşnelere sor
Sevdanın lezzetini yârdan ayrı düşene sor
Öğretmenin lezzetini talebesi kendisini geçen hocaya sor.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!