Sessizce dokunduruyorum kalemi kağıda.
Yokluğunun pençeleri arasında bıraktım bedenimi.. Derin uykuda.
Attığı çığlıklara kulaklarımı kurban ediyorum.
Çatlamış dudaklarını, bardağa doldurduğu yeminlerle ıslatıyorum.
Tuz bağlayan göz pınarlarından uzak tutuyorum kalbini.
Sıktığı yumruğunu, senin adını fısıldayıp gevşetiyorum.
Gitme, gidersen şiirlere ayıp olacak. Hecelerine ayırıp öylece bırakacağım, yazık olacak.
Uçurtmalara zincir vuracağım
Küstüreceksin gökyüzünü, güneş alıp başını gidecek.
Daha yağmur yağacak.
Dur bekle
Geçtiğin yollara ne derim sonra.
Bırak n’olursun iki dakika nefes almaya geldim.
Hem bak ellerin de üşümüş yüreğimi de getirdim.
Çekip gitme hemen, peşinden koştum hevesimin yorgunum.
Çiçekleri seviyorsun diye dalından kırılan hep ben oldum.
Kızma ama seni bensiz gösteriyor diye aynanı kırdım.
İzin kalmış, dokunurken elimi kestim.
Az önce papatyalar kendi aralarında konuşurken duydum.
Açmak için gece yarısını bekliyorlarmış.
Zaten güneşte batmak için sabırsızlanıyordu anlam verememiştim.
Kapıdan içeri girerken bir kelebek omuza konup yarın bizim en özel günümüz diye fısıldayıp kanatlanıp gitti..
Bakıyorum da pencereden, bütün kuşlar sizin eve doğru kanat çırpıyor.
Bütün güzellikler sana yönelmiş herkes, her şey çok sabırsız, en çok da ben..
Dile gelen adını bilmediğim yerlere gönderiyorum..
Peşinden geliyorum sonra utanmadan.
İlk göz yaşımı, bir meczup gibi aranan ellerimi, beraberinde getirmişsin.
İçin sızlamamış, kanayan dizine aldırış etmeden peşinden sürüklemişsin çocukluğumu.
Küstürmüşsün, şakaklarına kirpiklerini acımasızca saplayıp öylece bırakmışsın.
El uzattığım çocukluğumu bana bile küstürmüşsün.
Şimdilerde, yüzüne,ellerine,saçlarına dokundu diye elimdeki parmakları bir bir kırıyorum..
Gözlerime hiç iyi bakmıyorum, uyutmadım kaç gecedir.
Küçük bir çocuk gibi onları suçluyorum, haklıyım ama...
Titremeyecekti sana dokununca ellerim, görmeyince seni, yaşarmayacaktı gözlerim..
Unutabilecek miyim bilmiyorum ama sesini anımsayınca düğümlenen boğazıma, bir düğüm de ben atıyorum artık..
Dile gelen adını bilmediğim yerlere gönderiyorum..
Sonra en çok Nazım’a kıydılar.
Memleket isterim dedi. Piraye diyemedi.
Üşümeyi bırak Nazım! Memleketin öldü.
Hiç bekletmeden geldi adam
Sözlerini orada buldu
Kadın gülümsedi ve hilal gibi oldu sözler
Ne güzel şairsin sen, dedi Kadın
O senin şiirliğin, dedi Adam
Sen dilimden düşmeyen duam yine hasret olsun sana ve tabii âfitab olan ahsen gözlerine..
Kim bilir nasıl sadasız uyuyorsun, kalbim senin için aşk feryatları koparırken..
Gülüşün kim bilir kaç meleği pervaneye çevirmiştir, ben gülüşün için yanmaya hazırken..
Güneş ne sabırsızdır sana kavuşmak için, ay ne hüzünlüdür senden kopacağı için
Başını koyduğun yastık dile gelse kim bilir uyumadığın anlar için ne kadar isyan eder
Saçların baharın habercisi, cemreyi utandıran cinsten..Her saniye ısıtır en soğuk toprakları suları ve içimi.. İçimde sen..
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!