Yabanıl bir açılış içine çeker seni
Kaygan kalleş dilini ağzında dolaştırır
Acıtan bir doyuma ulaştırır enseni
Sayrıl dönekliğini aşılarken yüreğe
Sürtüğünün kokusu ayaklandırır onu
Od karadir kul eler, pirinç derler sarisi
Kandirgeçim neresi artik altinla yirtik
Tunç gözde turunç topuz! kan kalgitmaz alinda
Kurt alazi kuz çeker, teri mercek dirisi
Körpe yılan sımsıkı sarılmış kütüğüne
Fısır fısır ağular çekip gülücüğüne
Taş yüklü kursağını kustukça kulağına
Coşkudan budakları dallanıyor kütüğün
Böyle böyle kurulup kırılıyor her düğün
Elsiz kolsuz kısacık bir elçi envanteri
Koynuna koymadıkça dalma şu bulutlara
Koşudan koparılmış şu kısacık uykuda
Kanatlı şeytanlara ne ad verildiğini
Şu ağlayık emekli melekten mi sormalı
İlk kıvılcım yönsüzdür! aşığında eğleşir
Sırma çekmiş şiryandır, kâkül katlar, allaşır
Gözdedir, yürek besler! dil yorar yalansızsa
Toyluk'tur: yende çatlar, feste bayatlar duman
Serap sanıp serapa nef-i nergis'ten
başka hardı cevherdi ne var ilikten
kazıtmasa kızmayı kim düşünür şu
kibar kadıncağıza şakağını delmişin dul
delisi dışında
Bıllık bulla, İşkil Ana, yom yordurur yorucuya
İki bellik çifte uyluk dipdibe çıksa kuşluğa
"Erim ağam kem kahpede! .. Efem tez dadandı ele! ..."
Erkeç karnı keser diri, ahşa kurcalar görmeye
"Dölbeşiğin canfes mÜhre! Başka can yok tok sedefte! "
Koç süsüğü yırtar oysa, atar tıp tıp tandan önce
Karanlığın tahtına yerleşen mavi hamlaç
Evlerden sokaklara sıçrayan aleviyle
Sipersiz bakışlarda şeytanca oynaşarak
Dönüşsüz boşluğunu kenetliyor geceye
Can çekişmeye terk ettim böcekleri
Yürekler! Kan harfleri kabuklarda çizili
Torlak çakal, yüreği çatılmamıştan yazın
Aç çığlıklar çelmeye dilleniyor ortada
Sevda ağır bir köpek şu ıslak çimentoda!
Taşbatakta çiçekler! Hep onun pençeleri
Ve daraç kalçaları acıyla açtırılmış
Birdenbire en yeğrek, en körpe uçlarımızı parça parça ederek, gökyüzünün eskittiği bir çift kara pabuç gibi, iki karga ölüsü fırlattı üstümüze Sonbahar. Elimizde bin güzün, bir o kadar da kışın o yomsuz kurşununu, ağulu çamurunu seliyle süpürecek nice görk nice görkem bulunurdu dünlerde. Hem özel hem ortak akçıl kar keseleri; söküçü, sapasağlam, nice sarkmaz yakılar; yalını yazlar kuran o dostluk çiçekleri... Ne ki can çeşmemizde o çoşkun, o hudutsuz, yitik su günlerinin çağıltısını çalan, günmavisi ezginle eşötümlü tutulmuş, umutsuz ve tanımsız gurultusu var şimdi en cırlak susuzluğun. Yasak bize arınmak! yunmak ve unmak yasak!
Saatlerimiz bozuk! yürekleri çürümüş! burkulmuş beyin-leri... Ama yavuz yazgıda kıyağa kıynak indirip şu sırtlan şölenine çökmeye çevrilmemiş bir alazlı kunt yürek, bironur onarıcı gözleyip özlüyor gene de belki bizi, tıkır tıkır bilenip çekiniz çarşımızda.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!