Belki bir gün ayrılacağız,
Küllenecek düşlerimiz,
İrkileceksin adım anıldığında,
Nemlenmeyecek artık gözlerin
Ve cızlamayacak yüreğin eskisi gibi,
Kim bilir?
Belki de şehirler, insanların kalbi gibidir,
Caddeleri atan nabız, rüzgârı nefes…
Ve bazı şehirler, penceresiz duvarlar gibi,
Eksik hikâyeler bırakır ardında.
Bir pencere aç rüzgâra,
Soluduğum her saniye,
Yaşadığım her bir anda,
Yarım kalan kahkahamda,
Yokluğunun izi var.
İzi var dudaklarımda,
Seni bulduğumda,
Bir kış akşamı kadar yalnızdın.
Ellerin üşüyordu,
Gözlerinde uzun yolların yorgunluğu.
Kim bilir kaç şehir vazgeçmişti senden,
Kim çağırıyor seni,
hangi gecenin içinden,
hangi unutulmuş ses?
Teninin altına işleyen o serin ürperti,
adını bilmediğin, ama bildiğin bir dilde
fısıldıyor: “Gel”
Kadifekale’de savrulan bir yaprak,
Rüzgarla birlikte fısıldar adını,
Sardunya kokusu bile teselli etmez,
Kordon’da eksik adımların yankısını.
Deniz, gecenin karasına gizlenmiş,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!