Bir zamanlar sevmiş idim, izi kaldı, özü kaldı.
Çaldı kalbim, vefasızı vallahi ben unutmadım.
Yalan mıydı; sarı saçın benim için niye yoldu?
Güz gelmeden, yaprak gibi, uçtu gitti uçtu gitti.
Söyle bana söyle artık, sevdiğini söyle bana.
Niye böyle hep yalnızım, yalnızım?
Yok, mu tabip, çözüm bulsun derdime.
Bağırsam çağırsam duyulmaz sesim!
Talihten mi kaderden mi yalnızım.
Ben hep muhtaç oldum kulun kuluna.
Şafak vakti esen seher yelleri;
Belki cananımdan haberin vardır.
Lal olmuş konuşmaz oldu dillerin.
Muhannetsin, kinin, yaran mı vardır?
Kuşlar kanat çırpıp fısıldaşıyor,
Yıkılaydı hapishane soğuk duvarın.
Perişan eyledin sen beni beni.
Bekler gurbet elde anamla yavrum.
Varlığım yok ettin sen hapishane.
Herkes konuşurda gülmez yüzüme.
Hasretim vatanın taşına toprağına.
Kırda ki meleşen koyun a kuzuya hasret.
Özlemimdir karlı sisli yüce dağları;
Parlayan gözlerle koklaşan insana hasret.
Çocukluğumdaki köyümün tozlu yoluna.
Gördükçe hep seni göresim gelir;
Gönlünü benimle paylaş sevdiğim!
Uğruna, öl desen bu canım ölür!
Yeter ki bir kere sarasın güzel.
Sevdiğim yaratmış seni yaradan.
Bizim köyü anlatayım dinleyin!
Her yer büyür, benim köyüm küçüldü
İlçe olmuş; hâkimi yok neyleyim.
İnsanı kalmamış köyüm küçüldü.
Engebeli yerde kurulmuş köyüm.
KİME ANLATSAM
Kederden mi bilmem gülmüyor yüzüm?
Perişan halimi kime anlatsam?
Diken olup batar çıkan her sözüm;
Bilmem ahvalimi kime anlatsam?
Küçücüktüm, and içtim öğretmen olacağım.
Dedeme ben söz verdim, kimse cahil kalmasın.
Gerekirse bu yolda, can verip öleceğim.
Sevgi saygı hep onda, öğretmen olacağım.
Şarkta, garpta her yerde ben göreve hazırım.
Şimdi nasihatim dinle sen oğul;
Baba sözü acı olur sert olur.
Bu dünyaya gelen mutlaka ölür.
Dikili bir taşın olmalı oğul.
Allaha, Kurana inancın olsun.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!