dünya bir çöl küresi, düşüyorum..
upuzun yalnızlık oluyor düşler de
düşlüyorum... buruşturulan söz, yırtılan zaman...
hatıralar, kirli sularda buharlaşan suret oluyor;
solgun gök, bayat bir dün'dü
-I-
yeni bir talan iklimi gibi
aşk
tecrite alıyor beni..
ve ben susuşlarımı sığdırıyorum ıslıklara yine
onulmaz ağrılar yumağını
münzeviydim
kaçıp durdum aşklardan
dökerken dalımdan, ayrılıklarımı
sesine bıraktım rüzgarın
tutunamadım bir zaman
iner gece
saçları efkarla dağınık akşamın
göğsüne martılar konar..
rüzgarın kanadında deniz kokusu
ay ışığı.. gözlerinde yakamozlar..
' yaşam, yaşamadan ölüyor
yarınlar yaralanıyor, ölüyor
çocuklar, büyümeden ölüyor..
gözlerim bir bulutun çığlığını taşıyor... '
gitme
bak, eksildim, azaldım
bulutlarım kurudu
yağmurlar yağdım
yoksul sokaklardan geçtim (yoksul çocukluklardan)
I.
seslerini vuruyorlar insanların mamoste
kanatarak umutlarını çalıyorlar türkülerini de
insan savrulup yırtılan mıdır mamoste
dünya denilen bu çelik gürültü de...
çarşafları dağınık akşamdır bu
o en eski çarşı sokağında..
susmuş ellerim, susmuş gök, susmuş rüzgar..
anlatamam
nasıl bir yangın yeriyim
ve nasıl zehir cıgaram
-I-
Düş, yine bir insanın vatanıysa
sevgilim, sen halkım ol
ve çıkaralım sığınaklardan
acıyla öpüşen gül esmerliğini, ömrümüzün
ve göğsüne bastırıp sömürgenin bütün ağrılarını
kentlere bir küfür gibi abanarak
bulutlarını da yanına alıp, gidiyor musun?
göç bitti...
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!