Sen mabetler içinde mahcup duran yaramsın
Seni biz siz koyanlar gülmesin Ayasofya
Seni Fatih kazanmış bana nasıl haramsın
Küs bize küskünlüğün ölmesin Ayasofya
Âlemlerin ağlıyor kubbeler kinli haça
Boynumda ağır vebal avuçlarımda ümit,
Bir duanın peşinden koşuyorum gözü kör.
Bir telaş, bir şaşkınlık, bitmez tükenmez gel git,
Yarı şer, yarı hayır yaşıyorum gözü kör.
Aslında doğru kolay, zor olan yanlış seçim,
Asıllar kaybedilmiş, elde var fotokopi,
Her gün birazcık daha eriyoruz bu ne iş?
Dil zaten can veriyor, slash, out, endoskopi,
Ecnebi kültürlere giriyoruz bu ne iş?
Fatiha’nın mahreci alfabede kaybolmuş,
Daha büyümek lazım
Şöyle bir el açtın mı?
Kafkaslardan Asya’ya
Uzanmalı kolların
Uzamalı yolların
Ne zaman eza ile dilimden düşse bir ah
Dilimi "oku" diye sarar o an inşirah
Ne keşkeler oyalar ne yaramaz bir eyvah
Çareyi "Yaradan"da arar o an inşirah.
Dünyanın her yerinde aynı acı aynı dert
Hengamı şer kuşatmış saltanat kurmuş namert
İfadeler alçakça bakış hain tavır sert
Kim takvimi saracak yeni baştan geriye
Ölü mührü vurulmuş görmez misin diriye
Kiminiz polis amca kiminiz gel memur bey
Dediniz de kaçtık mı gelme dik mi ey gafil?
Kendini kollayana düşman olmak nasıl şey?
Siz rahat olun diye ölmedik mi ey gafil?
Bir annenin çocuğa koştuğu gibi koştuk
Dünya şimdi bir uçsuz melanet sırasında
Musibetle nedamet takvimi arasında
Birileri haz arar bini can yarasında
Acaba meridyenin bittiği yerde miyiz?
Yoksa helak faslına çıkan seferde miyiz?
Vay İstanbul vay!
Sana da mı oyun oynadılar?
Senide mi kandırdılar?
Sen ki Bizans’a yâr olmayan kutlu,
Sen ki umutlu hadisten,
Nasıl oldu anlatsana…
Ey! Tahta giden yolda ışığa karşı çıkan,
Bilir misin nasıl bir güneştir o şeriat?
Bilir misin o yolun kendisidir tarikat?
Şeriat ve tarikat, hakikatle marifet,
Mademki doğrum yalan, gel! Yalanı tarif et.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!