Paslı zincirlere vurdum karanlık zindanlarda yüreğimi.
Bir daha sevmesin, özlemesin diye seni.
Yapıştırdım en uzak doğunun kimyasalları ile hüzünlerimi.
Gelmeyeceksin, sevmeyeceksin ümidi ile beni.
Bilmeseydim keşke,
Ayrılıkların zamansız.
Bana geri dönmenin imkânsızlığını.
Yaşadığımız duygunun aşk olduğunu,
Elbet bir gün yaralanacağımızı.
Bu yağmurlar diner mi dersin senin gelmene.
Güneş göğe yükselip ısıtır mı bedenimi?
Sen yokken kırbaçlarını yediğim rüzgâra.
Dur der misin yanımda açtığında gözlerini.
Yokluğunda kaybettiğim Mehmet’i.
Biraz önce girdim sahipsiz evin kapısından.
Aslında uzun uzun da zile basmıştım.
Bir ümit belki kapı açılır diye,
Bir kez olsun anahtarsız girerim diye.
Umudumu yitirdiğimi hatırladım.
Aşklar.
Aşklar var hala, içimin tam ortasında
Birbirlerine değil, bana veriyorlar acılarını.
Hüznüm sonsuz.
İçime sığmayan aşklardan, kalan yerlerim de.
Bir tek mutluluk eksik kalmış, bu muhteşem üçleme de.
Bir yağmur damlası gibi,
Bedeninle buluşmak için çıktım gökyüzüne.
Ne bulutlar çağırdı da gitmedim.
Onca fırtına gördüm, bir o kadar yıldırım.
Yine de yılmadım, bekledim.
Akşamdan kalma gözyaşlarını temizledim.
Başka kollarda, başka bir omuzda döktüğü.
Hıçkırıkları, hala odada yankılanıyordu.
İçimdeki haykırışları, bastıran tek sesti.
Yok olmuş benliğini arıyorduk beraber.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!