Aziz ülkem, Türkiye’m, cennetim,
Atalardan yegane emanetim.
Senin için dökülen kanlarımız bayraktır
Leş desem PKK’ya, müstahaktır.
Vatanın dört yanında yüreklerde ateş
O yanan yüreklerde sen yaşıyorsun kardeş.
Rize’ye gelince gönlüm şad oldu,
Yeşili bir başka, yağmuru başka.
İçime hüzünle yorgunluk doldu
Özlemi bir başka, hasreti başka.
Dört gün geçti aradan yağdı hep yağmur
Yağdı ama etrafa dolmadı çamur
Çayı, bezi hem de satılır hamur
Güneşi bir başka, havası başka.
Dostluklar oluştu, kültür birleşti
Edirne, Kars, Adana hepsi eşleşti
Öğretmenler kursta bilgi paylaştı
Rize’nin halleri, dilleri başka.
Hizmet içi dedik toplandık burada
Fayda olsun dedik, memleket yurda
Çok şeyler öğrendik güzel diyarda
Kursiyeri, hocası, müdürü başka.
Halaçoğludur namım bilin
Mutlu olun, şad olun, gülün
Niğde diyarına buyurup gelin
Çayeli bir başka, dostluğu başka.
Mehmet Esat HALAÇOĞLU
16/07/2009
Çanakkale,
Savaşlar içinde ey şanlı derya,
Zaferinle duydu kahramanlığı dünya!
Adında saklı gizemin, aşılmaz kale
Bir destandır tarihte Çanakkale…
Dedem anlatırken izlerim gözlerinde,
Heyecanla kavrulmuş sözlerinde;
Birer birer batar mayına çarpan gemi
Anlatırken görmelisiniz dedemi.
Gözünde canlanır birden Seyit Onbaşı,
“Yarab mahçup etme” derken gözünden akan yaşı!
Sırtına almış da bir dağ gibi mermiyi
Vuruyor karşısında duran gemiyi.
Şanlı asker etten duvar olmuş siperde
Kapanıyor gözleri, onlar için son perde.
Onbeş yaşındaki çocuk savaştan ne anlar demeden,
Sesi yükseliyor aslan gibi cepheden!
Düşman anladı ki; Çanakkale geçilmez,
Bu vatan için kefen biçilmez!
Tek Türk kalıncaya kadar durmaz nefesler
Tek karış toprak için kesilmez sesler.
Kalemleri doldurdu atalarımın şerefli kanı
Silinmez şekilde yazıldı Çanakkale’nin şanlı destanı…
M.Esat HALAÇOĞLU
Ey ay yüzlü yar geldim uzaktan
Bana bir merhaba de, ağzın yorulmaz.
Kurtulurum belki yanlış tuzaktan
Bana bir merhaba de, ağzın yorulmaz.
Yaşadıkça insan aşktan vazgeçmez
Seven kalp sevdiğini bilerek üzmez
Bizim elde karşılaşan selamı kesmez
Bana bir merhaba de, ağzın yorulmaz.
Sen söyleme, gözlerinden anlarım seni
Dudak kızıl, saçlar sarı,mehtap gibi teni
Sende şayet bir bakışta anlarsan beni
Bana bir merhaba de, ağzın yorulmaz.
Hayatta iki ayrılık vardır ki, acısı kesin
Biri aşktır, biri vatan, bunu da bilesin
Bu kadar dil döktüm daha ne beklersin
Bana bir merhaba de, ağzın yorulmaz.
Halaçoğlu’luyumda sesimi duymayın
Şeytan güzel der amma ona uymayın
Gelemem, yoluna döşenmiş mayın
Bana bir merhaba de, ağzın yorulmaz.
04.04.2012
Beni sorarsan
Ben yine eski benim.
Anadolulu çocuğu ruhumla,
Öz mü öz, aynı duyguyla köylüyüm.
Hiç bir şey kaybetmedim eskilerden
Yine düğünlerim davullu zurnalı.
Çevresi bağlarla dolu
Şirin ilim Niğdemsin
Geçmişten geliyor yolu
Şirin ilim Niğdemsin.
Tarih yüklü dağın taşın
Soğuk geçer kara kışın
Bulunmaz ki senin eşin
Şirin ilim Niğdemsin.
Tarih kokar yelin senin
Anlatırdın olsa dilin
Gelişiyor hergün bilim
Şirin ilim Niğdemsin.
İnsanları sıcak kanlı
Haksızlıkta delikanlı
Onurlu ve de şanlı
Şirin ilim Niğdemsin.
Sözcüklere sığdıramam
Hiç kimseyi kandıramam
Roman yazsam anlatamam
Şirin ilim Niğdemsin.
Eğitimde atak yapan
Tarımıyla destek katan
Toprağında şehit yatan
Şirin ilim niğdemsin.
Halaçoğlu benim ünüm
Çiçeklerden sensin gülüm
Hem gecemsin hemde günüm
Şirin ilim Niğdemsin.
15.09.2011 / 00:20
M. Esat HALAÇOĞLU
Üç günlük dünya da mal mülk için
Vazgeçmem sevdamdan vazgeçmem!
Vatanım uğruna durdurulsa geçim
Vazgeçmem bayrağımdan vazgeçmem…
Kalbim bayrak aşkına çarpar
Gün geçtikçe çilelerim artar
Birilerine sözlerim çok batar
Vazgeçmem dilimden vazgeçmem!
Ambarımı erzak ile doldursalar
Evime tonlarca kömür yığsalar
Bana makam verecek olsalar
Vazgeçmem ülkümden vazgeçmem!
Oğuzlardan gelme Türk oğlu Türküm
Kırkı geçti yaşım kalmadı korkum
Halaçoğlu soyum Avşardır ırkım
Vazgeçmem aslımdan vazgeçmem!
04.04.2012
1994 yılında vefaat eden Canım Anama ithaf olunur.
Dilinde dua, gözünde yaşla
Kalk anne mezarından bak oğlun geldi.
Sana feda ettiği bu çileli başla
Kalk anne mezarından bak oğlun geldi.
Bakarsak geçmişe görürüz
Karabağ’da ölen şehitler bizim.
Nasıl yanmasın buna özümüz
Dünya tarihindeki imzalar bizim.
Karabağ’da ne çok katliam oldu
Kadınlar, yaşlılar, çocuklar öldü
Nice evlerin gülü, açmadan soldu
Orada tüm yanan yürekler bizim.
Ne insan hakları gördü, ne başka biri
Atalım içimizden bu vahşetten kiri
Kimi tecavüz gördü, kimi gömüldü diri
Orada akan kanlı gözyaşı bizim.
Azerbaycan’da yaşar Türklüğün özü
Hala durur Yavuzun atının izi
Bölmek isterler kanmayalım bizi
Üç kıtada sızlayan kemikler bizim.
İnsanlıktan çıkmış çocuk öldüren
Düşmanın ta kendisi yurda saldıran
Yok olacak elbet bizi kızdıran
Düşman üstüne yağan beddua bizim.
Türkün Türk’ten başka dostu olamaz
Birlik olsak önümüzde kimse duramaz
Uyan artık Türk Dünyası, artık uyunmaz
Şehit olan insanlar, yok edilen soy bizim.
Bakın şöyle dünyaya kim çekiyor acı
Müslüman Türk ölür, onlar takar tacı
Birlik olmaktır bilin, bunun tek ilacı
Karabağ, kurutulan Urmu gölü bizim.
Halaçoğluyum da kalmadı halim
Azerbaycan’da açan ey gonca gülüm
Semalara yükselir elim, Allah der dilim
Bundan gayri kabul olacak, dualar bizim.
Tarihten unutulmaz bir yaprak
Kağnı başındaki Türk Kadını.
Her aklıma gelişinde ağlayarak
Defalarca tekrarlarım adını.
Bir yerde 'Şerife Bacı'dır adın
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!