Sustum!
Ben ne zaman sussam
Mürekkep konuşurdu
Üç nokta bırakarak sonraya
Ve kirleterek bakire bir beyazlığı...
Anlardım ki,
şehrin ışıkları öldürür
ateş böceklerini ansızın
ve gözlerine gömülür gece
hüzünbaz gülüşlü çocukların...
belki kar yağar turuncu lambalara
saatler yıkar zamansız düşleri
akrep,ihtiras ateşine intiharlar taşır
nikotin panzehir olur dudaklarda
çözülmüş saçlardan geriye
ihanetler bırakır...
yine de utangaç bir öpücük kadardır
Sen,
leblebi tozu zamanlarında
sararmış fotoğraflardan ibaret
düşünce öldürür aşk!
kuralsız bir cümlenin,
kendince yasak levhalarında...
gece, yalın yanlışlıklar bırakır
işgal edilmiş düşlerle,
başlık gibi ayrılırken ortasından
anlamlı yüzü sende kalsın şiirin...
bana şimdisi, sonra gerek dediğim
yarını olmayan, bir ilk yaz!
gecelerinde sarhoş,
bir kibrit çaksan patlayacaktı sensizliğim...
kükürt kokusu ellerinde, gece
markası tescilli ko(r) kular bulmak
gibi bir şeydi işte!
siciline yangın işlemiş çöplerin
ve şiirin imha politikası...
çakması sürülürken piyasaya, sevgi
çoktan terketmişti bizi, masumiyet
müzelerinde sığınmacıyken aşk
ve geçmiş zamanlı cümle sahibinden
satılıktı, şairin inkar politikası...
toz olurken ömrüne, şişelerin devrik hüznü
demlendi ucuz da olsa, dem be dem serseriler
oysa kirliydik, dudağından içmiş bardaklar kadar;
kanadık, kırılınca;
bardakların kandırdığı, ellerin yanar...
20.06.2011
hep gridir şehirlerin rengi
ve turuncu hüzünlere gebedir şiir...
acı eşiğini geçince aşk
aşırı zaman kaybından yoğun bakıma alınmış sözcükler,
ruhsatsız ağızların kuru-sıkı şairlerinde
bir sin akşamında saat
yine toprak testilerde ölüm kokacak...
korkarak, gecenin geç kalınmış hüznüne
adına yeni şiirler yazdığı,
yirmi dokuz harfe sığmayan tek bir kelime için
tutukluk yaptı şiir, gecenin zifiri hüznüne
dair izler düştük yollara
ki böyle veba sancısı ellerin
gibi yorgun bakışıydık şehirlerin
bir istasyona sorduk
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!