Ölüm ne bahar tanır ne de yaz
Gelmesin kapına bir kere malüm
Ölüm acı dayanılmaz zülmüne
Bir gecede alır gider HASAN'ım
Ölüm ne öğretmen tanır, ne de öğrenci
İstanbul' da sınıf sınıf insanlar
Kimisi iniler kimisi sızlar
Umudunu yitirmiş kızlar
Biliyor musun Bekir?
İstanbul dediğin yaman mı yaman
Uyur iken ben uykudan uyandım
Oğlum öldü acısına boyandım
Şehire pazara ben gider iken
Bunda niye Mustafa' ya güvendim
Ölüme ölüme kanlı ölüme
Ben kızım evini görmeye geldim
Açıp cehizini dürmeye geldim
Ta böyle bir güdümsüz çengiyim
Altını gümüşü takmaya geldim
Kızımın yüzünden evim eledim
Baktıkça takvime geçmez günlerim
Mutlu yaşamayı bende özlerim
Şimdi kulaklarda tatlı sözlerin
Yazdığın mektubun satırındayım
Gönül dağlarında esmiyor yeller
Çitlek saplarından atlar yapardık
Harman yerlerinde takla atardık
Kocabayır' da suya yatardık
Şimdi gölekleri görmek istiyom
Kayanın önünde çiğdem kazardık
Harabe gönlümde bunca sevgiler
Akşam olur kapanıyor perdeler
Eski sevdiklerim şimdi nerdeler
Andıkça onları yanıp giderim
Gülistan' ım seni arar bulamam
SÜRGÜNÜM EY HÜRRİYET
Elma çiçeğim nar çiçeğim
Baharda açılan badem çiçeğim
Sürgünüm ey İLKBAHAR
Sürgünüm senden yana
Eşim bağdan gelir acer belinen
Çağırmadım uzun uzun ününen
Büyüklü küçüklü kınaman beni
Çiçekdağ'ı beni yedi dilinen
Dul kadının elinde olmaz kınası
Darmadağın saçlarıyın telleri
Uzaklara gel gidelim der gibi
Bulut bulut gözlerinde sevdalar
Gel birazcık sevişelim der gibi
Ayrılık şarkısı çok erken kaldı
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!